İçinde
kabadayıların, hâkimlerin, suçluların, mazlumların olduğu üstelik de 70’lerde
geçen bir dizi için neden bu başlık? Çünkü Mahir Feride’yle bayağı bayağı narenciye
üzerinden cilveleşti. Ve ben bu sahneyi gördüğüm andan beri aklımda dolaşan tek
şey bu şarkı. Mandalinaların kokusu Mahir’in kanına girdi ama Feride’yi
kandıramadı ne yazık ki. C vitamininin faydalarını geçecek olursak, bu bölümden
oldukça keyif aldım. İlk sezondan beri Mahir’in ardında dolanan bir Feride
izlemiştik, ilk defa Mahir Feride’nin ardı sıra dolandı. Duy da inanma. Taş
yağacak hafazanallah!
Ben keyifle
izledim ama aslında bu bölümde Mahir’in eli hep boş kaldı. Tabi, ben biraz buna
da keyiflendim. Hiç istemiyordum o kabadayıların arasına girmesini. Tamam, adam
dövmeleri, yüksek ökçede tirat atmaları meşhurdur ama eline silah alıp racon
kesmeler falan yakışmıyor Mahir’e. Zaten de eline yüzüne bulaştırdı, çok da iyi
oldu. İntikamını alsın, ona bir şey diyemem ama kendi gayesi için masum bir
insanın canına kıyarsa eğer intikam alacağı o insanlardan ne farkı kalacak. Mahir
yapmaz elbette sadece misal veriyorum.
Babana yardım etme oyunun iyiydi de Mahir, oyuncuların kötüydü.
Nazif Baba’nın
Mahir’e böylesi sert çıkmasına, Mahir’in niyetini bildiğimiz için biraz
bozuluyoruz. Nazif Baba bilmiyor mu oğlunu, niyetini, kalbinin temizliğini.
Biliyor elbet. Bizden çok daha iyi biliyor hem de. Bildiği bir şey daha var: kabadayı
âlemi. O âleme girince temiz kalınamayacağını biliyor. Belki Seyis atların
ahırını temizlerken, Sarı muhtemelen anasının çalıştığı mekânda ayak işlerine
bakarken, Yusuf daha Fransız mürebbiyesinin odasını gözetlerken, Nazif vardı. Hepsinden
daha eski Dalyan Rıza ile tanışıklığı. İstese kendi Kibar Nazif adıyla nam salamaz
mıydı? Yapardı ama yapmadı. Çünkü niyet düzgün de olsa, yanlış yoldan giderek
doğruyu bulamayacağını Nazif Baba biliyor. Bu yüzden de asla Mahir’in böyle bir
yola girmesini kabul etmiyor. Ben de istemiyorum ve “yürü be Nazif Baba!”
diyorum.
Silah çekmek adetin değildi Mahir. Ne oluyor böyle?
Tamam, Mahir
kabadayı olacak-olsun, babayiğit adam yakışıyor. İstiyorum ki bari kötü kalpli
insanların yanında olmasın. Ama onlardan yana olmayınca, bu defa onların
düşmanı olmuş oluyor. Bunu da biliyorum. Hem bu insanlar öyle Mahir gibi
dövüşmüyor da. Ne demişler silah çıktı mertlik bozuldu. Hepsinin bir sürü adamı
var, onların da hepsinde silah var. Nasıl koruyacak bundan sonra kendini Mahir?
Tek şansı var aklı, bir yolunu bulup düşmanlarını birbirine kırdırması lazım. İçbükey
masa beşlisi (Belgin hariç) düşmanı oldu, Necdet zaten günahı kadar sevmezdi
şimdi onunla da tam papaz oldular. Hâlbuki ne güzel dedi ders çalışan çocuklara
“hukuk okumak isterdim” diye. Pembe hayaller de olsa ne güzel olurdu. Çünkü
Mahir böyle insanların kumaşında bir insan değil. Merhamet, iyilik dışında zekâ
ve karakter olarak da başka biri. Gerçi savcısından bakanına kadar öyle berbat
bir halde ki memleket Mahir nerede olsa göze batıp istenmeyecekti.
Şöyle biraz dolanayım da insanlar iş yapıyorum sansın.
Feride'nin 'uzun' atlamasından sonra.
Gelelim
benim büyük keyif aldığım ve Mahir’in elinin boş kaldığı diğer sahnelere. Farklı
insanların farklı kalıplarda söylediği “birlikte görünmeseniz iyi olur” ya da “asla
görüşmeyeceksiniz” gibi cümleleri dikkatle dinlediği halde ısrarla uygulamaması
sanırım Feride’nin en sevdiğim özelliği. Yani Bakan Bey’in de dediği gibi Feride’nin
duyguları söz konusu olduğunda mantığının uçup gitmesi beni çok eğlendiriyor.
Tabi Feride de eğleniyorsa. Ve yüzünde güller açmasından ne kadar çok
eğlendiğini anlamak mümkün. Öyleyse sorun yok. Yani babası ne söylerse söylesin
sabah kalktığı gibi soluğu Mahir’in yanında alması, Mahir’i öperek uyandırayım
derken Mahir tarafından ustaca hareketlerle yatağa atılması, tatlı gülüşmeleri,
tam içimden “çaydanlık el yakmayan ah ne güzel! “derken bu defa narenciye
üzerinden cilveleşmeleri ve bunların sonucunda Mahir’in avucunu yalaması… Evet,
bütün bunlar beni deli eğlendirdi.
O kadar acı
dolu bölümler izledik ki resmen ilaç gibi geldi bu bölüm. Umarım Feride üzerine
aldığı Belgin’in annesinin dosyasını bulma işini eline yüzüne bulaştırmadan
atlatır ve böylece biz de Hakime Feride ile Karadayı Mahir’in ekip olduğu
maceralı bölümler izleriz.
*Mandalinalar – Fettah Can