No:309
3.bölüm
yorumumun, giriş paragrafında: Genelde ilişkilerde sıralama, meşhur
şarkıda da olduğu gibi “Evli, mutlu, çocuklu”şeklinde devam eder. Ama Lale ve
Onur’un ilişkilerinde durum tam tersi yönde hareket ediyor. Önce çocuk, sonra
evlilik, en son da, mutluluk olacak sanırım. Böyle olduğu için de, güçlü bir
ilişki örneği seyredeceğiz gibi geliyor bana…” diye yazmıştım. Bu hafta terapist,
yazdığım şeyleri aynen söyledi. Lale ve Onur’un ilişkisi, diğer çiftlerden
farklı olarak başladığı için, birbirlerini çok fazla tanıma fırsatları
olmadı. Aslında bu biraz da, kendi ellerinde olan bir durumdu. Pekâlâ aradaki
boşluğu kapatabilecek durumdaydılar, ama iletişim problemi yaşadıkları için ve
Lale sürekli Onur’u suçlayacak bir şey bulduğu için, bu hale geldiler.
İlk başa dönecek olursak, Lale’nin yaşadıkları hiç
de kolay değildi. Hiç tanımadığı bir adamdan hamile kaldı, statü olarak
kendinden ve ailesinden farklı bir ailenin içine girdi, bunların yanı sıra; Onur’un
bambaşka bir hayatı, nişanlısı vardı vs. Ama, Onur bunları telafi etmek için,
aradaki boşlukları kapatabilmek için, hem kendiyle savaş verdi hem de Lale’yi mutlu
etmek için elinden gelenin fazlasını yaptı. Bu şartlar altında Lale’nin
güvenini milyon kere kazanmış olması gerekirdi. Eğer, miras meselesi, sözleşme
vs diyecek olursanız, onların da hepsinin bir açıklaması vardı. Bu mevzuların
hepsi Onur’un dışında, ailesinin baskısı yüzünden gerçekleşmişti. Ve Onur
kendini açıklamaya her çalıştığında duvarlar ören Lale’ydi. Zaten daha önce
uzun uzun anlatmıştım bunları. Tekrar tekrar söylememe gerek yok.
Biraz da haritaya trip atayım
Altı doldurulan her şeye, izlerken saygı duyarım.
Yani, Lale’nin baba figüri olmadan büyümesinin, yansımalarının; ilişkilerinde
güvensizlik olarak ortaya çıktığını anlayışla karşılayabilirim. Ama,
dikkatinizi çekmek istediğim iki nokta var: Birincisi, Ersin’e oldukça güvenmişti.
(Bunu Lale’nin birkaç cümlesinden çıkartıp, onun için öğretmenlik hayalinden
bile vazgeçmesinden anlayabiliriz.) Neticede güvenmediğiniz biri, sizi hayal
kırıklığına uğratsa, sarsılmazsınız. Zaten onun yapacağı her şeye ihtimal
veriyorsunuzdur. E bu da demek oluyor ki, babasının onda bıraktığı izler, Ersin’le
olan ilişkisine yansımamış. İkincisi de, benim Onur’um, ne Ersin ne de
Yıldırım! Onun bu kadar çabasından sonra, yaptıklarını görmezden gelip, ona
güvenmiyorsa, Lale Hanım kendi bilir.
Ayrıca bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum,
Özge’nin Onur’da yaptığı tahribatla, Onur çok daha güvensiz bir adam
olabilirdi. Bunun acısını rahatlıkla çıkartırdı Lale’den. Ama o, Lale’yi
sevdiği için, ona güvenmeyi tercih etti. Bu durumda da, kim daha çok seviyor,
kim ilişkisi için savaşıyor, tartışmayalım isterseniz. ^.^
Yemeğe çıktılarında, -bence orda, ilk bölümdeki sahneler
flashback olarak girmeliydi araya- her şey keyifle giderken, Lale bir müddet
sonra hızını alamayıp, Onur’u iğnelemeye ve nefretini kusmaya başladı. Onur
konuyu kapatmaya çalıştıkça, damarına damarına bastı. Ve birlikte çıktıkları
akşam yemeğini çöp etti. Lale böyle davrandıkça, ona tahammül etme seviyem hızla
düşüyor. Sürekli Onur’un çabasıyla nereye kadar gidecek bu ilişki? Lale ne
zaman yaptığı hataların farkına varacak ya da varacak mı, merakla bekliyorum.
Tripten, güvensizlikten ciğeri solan Onur Sarıhan
Eğer yeniden başlayacaklarsa, Lale’nin hatalarıyla
yüzleşmesi şart. Terapistin önerisi çok iyiydi aslında. Ama, birbirlerini
tanımıyormuşçasına baştan başlamamalılardı bence. Yani ilk tanıştıkları
mekanda, güzel anılarını yâd edip, sonra geceyi 309 numaraları odada
geçirebilirdi mesela. İlk denemelerinin hüsranla sonuçlanmasına da gerek yoktu.
Konu Ağva’ya bağlanacaksa bile, -mahvolan balayımızı hatırlarsak- onu telafi
için yine oraya gidebilirlerdi.
“Tek başına evcilik oynardın, bebeğine küserdin.” ben
diyorum size Lale normal değil diye. Annesinin bu cümlesi de, durumu gözler
önüne seriyor işte. Oyun oynarken bile, kendini gerecek bir şeyler bulan Lale’nin,
çocukluğuna da inmek lazım. Küçükken bebeğine küsüyormuş, şimdi de durup durup
Onur’a küsüyor. Onur ne söylerse, zıttını iddia ediyor ve yapıyor. “Seviyorsun,
sevmiyorum, sevmiyorsun, seviyorum.” sahnesi de, bunun kanıtı. Lale’nin
bünyesi, Onur’a karşı sürekli direnç oluşturuyor. Kendisine güven, sevgi,
empati ve Onur’dan oluşan bir ilaç yazıyorum. Her gün bir doz alınmasını rica
edeceğim.