Samet’in Layla’yla gitmeyeceği çok belliydi ama,
yine ihtimaller arasında değerlendirdiğim gitme mevzusu, gitmemekle
sonuçlanınca; üzüldüm. Nergis basit bir özürle telafi edemez hiçbir şeyi. Lale’ye
yazdıkları inadın ve sebepsiz gurunun dörtte birini Samet’e yazsalar, şimdi
sürünmeye başlayan bir Nergis izlemeye başlıyor olacaktık. Ama Samet hiçbir şey
olmamış gibi devam etti ve bir de Nergis’in derdiyle dertlendi.
Nergis hâlâ Samet’e yaptıklarının cezasını çekmedi.
Koray’ın daha leş bir yüzüyle karşılaşmalıydı, karşılaşmadı. Koray Nergis’e ne
yaptı söyler misiniz bana? Erkek arkadaşı olarak, annesiyle tanıştığı,
sevgilisi olarak gördüğü kızla, dans ederken, kabalık yapıp, Nergis’i kendine
doğru çekti, öpmeye çalıştı. Onun dışında ne oldu? Ortada abartıldığı gibi
hiçbir durum yok. Affedersiniz ama, Nergis’e zorla bir şey yapmış gibi
gezinmenin alemi nedir? Evet durum hoş değil. Ama abartıldığı gibi de değil.
Gerçeklikten uzak sahneleri sevmediğimi
biliyorsunuz. Lale ve Nilüfer ortada çok büyük bir olay varmış gibi, Koray’ın
mekanını bastılar. Öyle bir iş adamının mekanına, elinizi kolunuzu sallaya
sallaya giremezsiniz. Hadi girdiniz diyelim. Odasındaki eşyaları kıracaksınız,
tehdit edeceksiniz ve güvenlik size müdahale etmediği gibi, adam sizi izleyecek
öyle mi? Yürek yemiş Yenilmez sisters’lara, haneye tecavüzün suç olduğunu
hatırlatmakta fayda var.
Güvensizliğin sebebi Yıldırım mıymış yani by Songül
Senaryo yazmanın bir matematiği var. Herkesin
yapabileceği bir iş olmadığı da ortada. Teknik detaylardan, insanların ne izleyip,
neyi izlemek istemediklerinden bahsetmeyeceğim. Sadece, her hikayede ana konu
ve başrol önemli bir unsurdur. Bölümler, ana hikayenin etrafında döner. Yan
karakterlerin, başrolle bir ilişkisi, durumu vardır. Eğer TRT’ye iş
çekmiyorsanız, merak ettiğiniz çiftin sırasının gelmesini beklemezsiniz. Zaten
hikaye onun etrafında dönüyordur ve yan hikayeler olmazsa olmaz olduğu için, onların
desteğiyle beraber, diziyi keyifle izliyorsunuzdur.
Şu gözlerim, sezonlarca süren işler de gördü, üç-beş
bölüme yayından kaldırılan, final şansı bile verilmeyen diziler de. Şu anda da
keyifle izlediğim birçok dizi var. Ve hepsinin ortak noktası, ana hikayenin
eksikliğinin hissedilmiyor oluşu. Bir tek No:309
onlardan farklı durumda. Bi’geçen haftaki reytinglere bakın, bir de Lale ve
Onur’un az olduğu bu bölüme. İnsanların ne izlemek istedikleri gayet ortada
değil mi?
Mesela bu bölüm, Lale ve Onur’un yaşlılık sahnesi
tebessüm ettirdi. Böyle şeker tadında bölüm devam ecekken, Erol ve Betül’e
çarptık yine. Erol ve Betül’ün ikizlerle ilgilendikleri ve süründükleri
sahneler hoşuma gidiyor. Lakin, bu haftaki yüksek yüksek sahneleri, Erol’un
ordan oraya tünemeleri beni acayip yordu. Yan hikayeleri bu kadar çoğaltıp,
Lale ve Onur’a kısıtlı zaman ayırdıkça, ister istemez sahnelerden soğumaya
başlıyorum. Ben Lale ve Onur izlemek istedikçe, karşıma başkaları çıkıyor.
Dokunmayın yarama. :(
Yaşlıyken bile tarz değil miyim ama?
Diğer mevzu da, Filiz. Baştan beri, Filiz üzerinden,
sürekli, şişmanları korkunç yaratıklarmış gibi gösteriyorlar. Giyinmesini bilmezler,
ancak yemek yerler vs. Sürekli kadın bedeni üzerinden bir aşağılama söz konusu.
Baktılar ki, Filiz anne oldu, Erol iyi davranmaya başladı, bu sefer
anneliğinden vuralım diye düşündüler herhalde. Yoksa yeni doğum yapmış anne,
evlatlarına nasıl bu kadar uzak durabilir? Lale ve Onur’un daimi destekçisi
kızı, hipnozla korkunç bir insan yaptılar şimdi. Eğer hipnozu herkes
yapabiliyorsa, bu kadar da işe yarıyorsa, senaristlere LalOn sevgisi ve sahne
bolluğu yükleyelim. Olmaz mı? ^.^
*Bölüm boyunca
aklımda, söz müziği Mazhar Alanson’a ait, MFÖ’nün Sarı Laleler şarkısı çalıp
durdu. Bence Lale ve Onur’a çok yakıştı. ^.^ Başlığı da ordan alıntıladım.
Haftaya romantik Ağva’lı bir bölümde buluşmak
dileğiyle…