Yanlarında kimse olmadığında ya da birileri onların arasına
girmediğinde nasıl da mutlu Hakan ve Melis. Sonunda mutluluk olduğuna
inandıkları uzun bir yolun başındalar, dileklerini sıkı sıkı bağlıyorlar
buldukları en köklü ağaca. Ama mutluluk yanlarında uzun uzun soluklanmamaya
kararlı.
Yine tatlı bir HakMel sahnesi ve birbirini tekrar eden
olaylar silsilesinden oluşan bir Adı Efsane bölümü izledik. Tabii ki olaylar
yaşanıyor, karakterler değişiyor ama ileriye gidiyor muyuz? Hayır. İlk günkü
öfkesini giyinip kuşanan Tarık’la baş başaydık bu hafta da. Hakan yine, yeniden
acıların çocuğu durumunda döndü dolaştı. Bölümün ortasında biraz olsun mutlu
oldu ya, yeter ona. Yine karaları bağlamazsa ayıp olurdu.
Hala hayattayım ama derdim var... *
Her hafta yazının başına geçtiğimde ne yazsam da kendimi
tekrar etmesem diye düşünüyorum. Yazı bittiğinde bakıyorum ki, yine kendimi
tekrar etmişim. Ne yapsam da farklı bir şeyler yazsam acaba? Bende kelimeler
tükendi zira.
Bu hafta en çok Mercan’ın hikayenin merkezine doğru hızlıca
ilerlemesini sevdim. Mercan, daha ilk bölümden beri ışıl ışıl parlayan bir
karakterdi gözümde. Evi toparlamaya yardım etmesi, Ali’yle arasındaki tatlı
sohbetler, Sibel’in karşısında dimdik duruşuyla daha bir sevdim Mercan’ı.
Yazı devam ediyor...