O
Hayat Benim de olaylar hızlı aktığından ve hikayenin yönü
sürekli değiştiğinden izlemek epey efor istiyor. Bu keyifli bir şey, hiç lafım
yok. Fakat itiraf etmeliyim ki yazı yazmak için oturduğumda bir süre ekrana
bakıyorum. O bölüm için yazacaklarıma karar vereyim derken bir de bakıyorum ki
aklım gelecek haftanın fragmanına takılmış. Bölüm sonunda yayınlanan
fragmanları sevdiğimi daha önce söylemiştim. Bu hafta da yine merak uyandıran
bir fragman yayınlandı. Neyse. O artık gelecek haftanın konusu. Bunu kabul edip
yazıya devam edeyim en iyisi.
İlyas boncuk işine Hasret’in
yanında devam edebilir!
İlyas mapusta. Anlamını çözemediğim bir sebepten!
yatıyor içeride. Yine anlayamadığım sebepten ötürü Bahar’a boncuktan bileklik,
ablası Mücella’ya sırlarından birini veriyor. Bahar’ın Atahan olduğunu
söylüyor. “Koru, kolla Bahar’ı” diyor. Kulaktan kulağa oyunundaki gibi Bahar’ın
bir Atahan olduğu gerçeği yayılırken, sıranın sonundaki Bahar’a bir türlü
ulaşmıyor bu gerçek. Yok söylemeyeceksiniz anladım ama biraz kalabalık olmadı
mı gerçeği bilenler? El ele tutuşsalar buradan Atahan Konağı’na yol olurlar.
Evet, kabul, abartıyorum!
Işığa tut da bak Mücella.
Kaç karat?
Allah Affetsin!
Esen, gürleyen, “İlyasım da İlyasım” diyen Mücella
Hala bu gerçekle birlikte iyice coştu diyebiliriz. Hatta öyle ki, Nuran’a
yerleri sildirip, onu gözümüzde “külkedisi” mertebesine bile taşıdı. Neyse ki
bu aniden gelen ev temizleme telaşı önemli bir noktaya bağlandı ve Yusuf Bey’in
tesbihi bulundu. CSI: Gelincik kadrosuna hemen katılan Mücella Hala çok doğru
bir hamle yapıp, Sakine yi konuşturup, her şeyi öğrendi. Hızlı gelişmeleri
seviyorum, bu kısmı da sevdim. Eve dönüp Nuran’ı bahçeye çıkarıp her şeyi
bildiğini söylediğinde, Nuran az daha şok geçiriyordu. Mücella Hala’nın polisi
arayacağını beklemiyordum. İyi de yaptı ama keşke Nuran’a sırtını dönüp de
aramasaydı! İnsan korkuyor haliyle. Çünkü önceki sahnelerin birinde Nuran’ı,
elinde soba maşasıyla Mücella Hala’ya hamle yapmamak için kendini zor tutarken
görmüştük. Üstüne bir de gelecek haftanın fragmanında Mücella Hala’yı
görmeyince, insan “acaba” diyor. Derken imdadıma Instagram’daki set
fotoğrafları yetişiyor ve başına bir şey gelmediği sonucuna varıyorum. Bu arada
Mücella Hala’nın Nuran’a söylediği kötü sözleri istem dışı not aldığımı farkettim.
Liste çok uzun ve çok acımasız. “Ahlaksız,uğursuz, yılan, bela”, ardından
tükürme ve tokat. Bu kadarı bence çok fazla. Hak etme mevzusuna ben hiç girmem.
Sadece bu kadar çok hakareti duymaktan rahatsız oluyorum. Bu günlük hayatta da
bu tür şeyleri sevmememle ilgili olabilir.
Aaaa Bahar değil mi o?!
Efsun’un çok bağırmasından ve benzer
cümleler kurup susmak nedir bilmemesinden yakınırken, bu hafta “Bahar gibi”
davranan, o ilginç hallerine şahit olduk. Kaybettiği haklarını geri kazanmak
için, Bahar gibi sakin ve uyumlu davranmaya karar verdi. Herkesten özür diledi.
İzlerken fena halde sıkıldığımı söylemeliyim. Fakat bu tavrının hikayeye
elbette ki katkısı oldu. Mehmet Emir’i ve Hasret’i bu değişime inandırdı ve
Atahan konağına geri dönüp, kredi kartlarına kavuştu. Umarım haftaya bu konuşma
şekli devam etmez.
Ağlama değmez hayat bu
gözyaşlarına.
Birgül Ulusoy’u bu hafta çok
beğendim. Seçil’den söz ederken Sakine’nin dökülen gözyaşları içime işledi. Sakine
bıçak sırtı bir rol. Saf yanının ağır bastığı zamanlardaki komedi dozu biraz fazla.
Birgül Ulusoy, Sakine’nin vicdanlı ve duygusal hallerini yansıtırken daha
başarılı. Şu “Püskevit” kelimesini bu hafta duymadığıma da sevindim.
Bu gözyaşlarını ancak intikam
kurutacak.
Ahu Sungur
yine çok başarılıydı. Aldatılmış, terkedilmiş ve incitilmiş bir kadın olarak, hem
savaşıp hem bocalarken oldukça iyiydi. Bize “Akıl sağlığını mı kaybediyor?
Başaramayacak mı acaba?” kaygısını oldukça iyi yaşattı. Bir yandan Asım, diğer
yandan annesinin durumu Hülya’yı fazlasıyla sarstı. Üstüne bir de Efsun’un eve
dönmesi eklendi. Önce içimden “Çocuklarını alıp gitse şu konaktan” dedim ama
sonra da Efsun’un ipliğini pazara çıkaracak tek kadın olduğunu düşünüp
vazgeçtim. Zaten Edibe Hanım da Beyza’nın bir şeyler bildiğini Hülya’ya
fısıldadı. Beyza’ya bildiklerini açıklaması için Hülya 24 saat süre verdi.
Bizim bunları duymamız için ise en az bir haftamız var.
Bakacak yüzün mü var
Edibe Hanım?
Ateş - Bahar fotoğrafı
koymadan olmaz.
Benim bu hafta tek
takıldığım konu Ateş’in Bahar’ın tek bir sözü ile 32 bölümdür izini sürdüğü,
peşini bırakmadığı ailesinin katilini! affedişiydi. Edibe Hanım’ı adalete değil
“içindeki karanlığa” teslim edişi, “cezayı kendi karanlığınız verecek” demesi içime
sinmedi. Tamam Ateş iyi kalpli bir adam ve evet Bahar’ı sevdiği için onun
sözünü de dinliyor ama o sahnede o kadar kolay ikna olması bende iyi bir his
bırakmadı. Bu, trafikte tartıştığın bir adam için “Ya bırak muhatap olmaya
değmez” gibi bir durum değil çünkü. Affetsin, uğraşmasın, “Lanet olsun” desin
ama bunu bir dakika içinde yapmasaydı daha mutlu olurdum. Bahar’a çok aşık ve
onu kırmaya gönlü razı olmadı diyelim ve çok takılmayalım derseniz o da kabul.
Bahar, Ateş’in ve kendisinin de söylediği gibi tam bir “melek”. Tüm bu
“vicdanlara havale” de bu yüzden.
Tek tek gelin!
Bahar her ne kadar Ateş’i korumaya çalışsa
da, Ateş’in İlyas’ı kurtarmak için verdiği söz, onu namlunun ucundaki hedef
haline getirdi bu bölüm. Elbette ki kurtulacak.
Sırtını Nuran’a dönmek,
büyük cesaret.
Aklım yine gelecek haftanın
fragmanına kayıyor. Biz Mücella Hala için endişeleneceğimize acaba merdivenden
yuvarlanan Nuran için mi endişelensek? Ben Instagrama bakıp geliyorum!