Savaşı zenginler çıkarır ama fakirler ölür.*
Merhaba. Uzun zamandır bölüm yorumu yazmıyorum. Paslanmışım biraz. Beşinci bölüm itibariyle Söz izlerken düşündüklerimi, hissettiklerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Umarım beğenirsiniz. Hazırsanız başlayalım.

Bölüm geçtiğimiz hafta kaldığı yerden devam etti. Çolak kaçmayı başardı. Buna şaşırdım mı? Tabii ki hayır… Çünkü Türk dizilerinde ana karakterler en azından sezonu devirmeden kolay kolay ölmez. Asıl etkileyici olan sivilleri mayın tarlasına soktukları bölümdü. Şöyle bir düşündüm. Terörle bir ilgileri yoktu. Ama kendilerini olayların ortasında buldular. Peki, bütün bu olaylara sebep olanlar nerede? Dizide Çolak’ın emir aldığı adam gayet lüks içinde yaşıyor. Zenginler savaşı yaratıp servetlerini genişletirken olan gariban halka oluyor maalesef.

Çolak’ın psikopat olduğuna her hafta daha çok inanıyorum (tebrikler Serhat Kılıç). Mayın tarlasının ortasında “su çok güzel sen de gelsene” gibi soğuk bir espriyi herkes yapamaz zira. Ama anlamadığım Çolak adamın mayınlara basmadan geçebileceğine nasıl inandı? Mayınları kendi yerleştirmedikçe yolunu bulması epey zor… Sadece yanındaki tarlada çalışıyordu mantığıyla bir adamı kılavuz edinip canını emanet etmesi biraz kafamı karıştırdı. Adam tarlaya girer girmez ölebilir, Çolak da amacına ulaşamayabilirdi.

Sarı Komutan ve askerleri babayı kurtaramadılar ama anne ve çocuğu kurtardılar. Mücahit’in çocuğu kurtarmak için canını hiçe sayması, sonra “çocuk kucağımda olmasa şimdiye mayın patlar, şehit olur, babamın yanına giderdim” kısımlarında hem duygulandım hem de güldüm. Buraya kadar çok güzel de arkadaşım, kadını üç kişi mi kurtaracaksınız? Niye hepiniz giriyorsunuz tarlaya? Biriniz geride kalsanıza. Kimse çocuğu görmedi mi yani? Yavrucak dikiliyordu orada. Biraz dikkat azizim biraz dikkat lütfen.

Eylem’in her söylenene inanması iyice sinir bozucu olmaya başladı. İyi tarafı ise insanların beyninin nasıl yıkandığını güzel anlatıyorlar bu sayede. Çolak’ın halkını ne kadar sevdiği, onları korumak için neler yaptığıyla ilgili yalanların gerçek yüzünün flashback ile gösterilmesi iyi bir yöntem olmuş. Gözün gördüğüne hemen inanmamak lazım… Gerçek farklı olabiliyor demek ki.

Eylem’in çantasına takip cihazını yerleştirmeleri ve sonrasında olacakları tahmin etmelerine rağmen takındıkları tavrı beğenmemiştim. Eylem’in askere bakış açısı beğenilmeyebilir ama bir insanı ölüme göndermek başka bir şey. Bu bir dizi olduğundan kız ölmedi ama Çolak gibi bir adamın dinlemeden etmeden infaz etmesi gerekirdi Eylem’i. Bu bölümde ise bakış açısı değişen tek kişi Fethi’ydi. Özellikle haberi Eylem’in yapmadığını öğrenmesinden sonra kızı bulmak için çok çaba sarf etti. Umarım bölüm sonundaki çatışmadan zayiat vermeden kurtulurlar. Eylem de belki bazı şeylerin farkına varmaya başlar ha? Ne dersiniz?


Yazı devam ediyor.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER