Savaşı zenginler çıkarır ama fakirler ölür.*
Aybüke Pusat ve Tolga Sarıtaş’ı ilk duyduğumda yakıştıramamıştım. Özellikle Tolga Sarıtaş ve Su Kutlu’yu izledikten sonra. Ama bu bölümde paralı askerin yaralanması, hastaneye getirilmesi ve sonrasında olanlarla ön yargım biraz kırıldı. Onlar karşılıklı oynamaya alıştıkça, ben izledikçe inanacağım onlara sanırım. Ayrıca Yavuz Komutan'ımız da benim gibi tarih sevdalısı çıktı. Gerçi bana Dandanakan Savaşı'nın tarihini sorsalar 1040 cevabını duraksamadan verebilir miydim, emin değilim. :)

Timdeki herkesin “Yavuz Komutan'ın nişanlısı yeni öldü ne aşkı” mantığından son derece memnunum. Merve’yi çok seven Yavuz’un bir anda başka bir kadına aşık olması mantığa aykırı olur çünkü. Böyle yavaş yavaş ilerlemeleri daha iyi, birkaç ay sürebilir bu durum. Birbirlerine aşık olmadan Merve'nin ölümüyle ilgili şaibe de ortadan kalkmalı mesela. Bahar'ın yetkili değilken müdahale ettiğini Yavuz öğrenecektir. Bu sevgili olmadan önce olursa Yavuz’un daha sağduyulu yaklaşacağını düşünüyorum. Zaten Merve, Bahar yüzünden ölmedi. Sadece Bahar'ın Merve’ye müdahale etme yetkisi yoktu. Yanlış yapılan bir müdahale söz konusu değil. Ayrıca tamamen zorunluluk hali söz konusuydu. Müdahale edebilecek ve başka bir hasta ile ilgilenmeyen bir doktor yoktu. Bahar müdahale etmese de ölecekti.

Peki, Bahar'ın niye yetkisi yok? Bunun hukuki temelini soruşturma sırasında verirler umarım. Aklıma Bahar'ın TUS'a girmediği ve pratisyen hekim olduğu gibi bir ihtimal geldi ama tıp konusunda detaylı bir bilgim olmadığı için emin değilim. Ayrıca Bahar'ın soyadının Kutlu olması da dikkatimden kaçmadı. Tesadüf değildir herhalde (Merve’yi canlandıran kişi --Su Kutlu). Şikayet eden kişi büyük ihtimalle Bahar'ın annesidir. Nasılsa ortaya çıktığında uzun uzun yazarım. Şimdilik şunu söylemek istiyorum. Kadın resmen istedikleri olsun diye önce bir askerin daha sonra da kendi kızının başını yakmayı göze aldı. Pes doğrusu…

Erdem Yarbay'ın ailesinin göçebelik haline son verilmesi iyi oldu. Otel odalarından kurtulabiliriz böylelikle. Bahar, Güler ve Nazlı arasında kadınlar ittifakı kuruldu ki buna Eylem ve Fatma'nın ne zaman dahil olacağını merak ediyorum. Düşündükleri şeyleri yapabilirlerse ve biz de bunları izleyebilirsek çok sevineceğim. Çünkü terörle mücadele sadece askerin dağda savaşmasıyla değil, yöre insanına hizmet götürerek de yapılmalı. Güzel şeyleri, doğruları insanlara anlatmadan sadece dağa çıkanı vurarak bu iş olmaz. Birini vurursun öteki gelir. Bu coğrafyada en ucuz şey insan canı maalesef. Asker elbette mücadele edecek ama eğitimle, müzikle, sağlık hizmeti götürerek desteklenmeli.

Favori çiftim Ateş ve Nazlı… İzlerken şapsal şapşal sırıtırken buluyorum kendimi. Ateş gibi… Ateş Nazlı’ya bakarken şapşallaşıyor çünkü ne yapacağını bilemiyor. Nazlı’yı sevmeye başladı hatta belki aşık oldu ama bunu itiraf etmek istemiyor. Ederse, Erdem Yarbay mutlaka tepki gösterecektir ve emanete hıyanet konuşması yaşanacaktır. Ayrıca Ateş kadar çapkın bir adamın bir anda aşık olduğunu kabullenmesi beklenmedik olurdu. Türkü Bar sahnesinde bakışmaları, Nazlı’ya karşı duygularından emin olamamasının sinirini şüpheliden çıkarması, sonra da Nazlı'nın elinden tuttuğu gibi mekanı terk etmesi çok keyifli ve kavuşması zor olacak bir aşk izleyeceğimizin habercisi. Merakla bekliyoruz efenim.

Hafız ve Fatma için bu bölüme kadar fazla ajitasyon yapıldığını düşünüyordum. Belki ilk kez Fatma ile empati kurabildim. Ama onlarla ilgili yorum hevesimi haftaya saklayacağım. Malum Hafız vuruldu. Haftaya bol sahneleri olacaktır.

Son olarak; timde hala kim olduğunu bilmediğim, adını anlamadığım kişiler var. Kısa kısa da olsa tanıtılsalar keşke. Arkadaşlarıyla kısa muhabbetleri sırasında bile bir şeyler öğrensek kafi. En azından isimlerini öğrenelim.

Okuyan herkese teşekkür ederim. Yorumlarınızı bekliyorum. Haftaya görüşmek üzere…
Sevgiler…

* Jean Paul Sartre

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER