Bahar gelir, karlar erir… Bahar gelir, çiçekler açar, kuşlar
şakır hiç susmazcasına… Bahar gelir, güneş daha da şevkle doğar bulutların
arasından… Bahar gelir, güzellikler getirir dört bir yana…
Her seferinde Hülya'nın Mehmet'i, Kerim'in Bahar'ı kucaklaması detayı <3
Bahar, Hülya ve Kerim’in mutlu yuvasında nefes alıp verdikçe
içimde kelebekler uçuşuyor. Hayat Şarkısı’nın temelini de oluşturan konulardan
biri olan Bahar’ın, Kerim üzerinden çözümlenmesi ise keyfimi kat kat
arttırıyor. Bir çocuğa anne baba olmak sadece biyolojinin elverdiği ölçülerde
gerçekleşebilecek bir şey değildir. Nasıl ki Hülya, Mehmet’i canından çok
sevdiyse; Kerim ve Bahar arasında inşa edilen bu hassas köprü de bu durumun bir
başka yansıması.
Bahar, sana da çok iyi gelecek Kerim...
Bahar’a Mehmet’ten daha hassas bir yaklaşıma ihtiyaç duyuyor
olmamız da bu köprünün kurulma aşamasına daha özen gerektirdiği konusunu
doğuruyor. Daha Bahar’dan haberi yokken, Bahar’ı kabulleneceğine emin olduğum
Kerim Cevher, bugün itibariyle bu sınavdan alnının akıyla çıktı. Kerim, bir gün
bile Bahar’ın Cem’in kızı olduğunu düşünerek uzak durmadı Bahar’a. Sanki Bahar,
sadece Bahar’mış gibi davrandı.
Hem bir rahatlama, hem bir iç çekiş.
Tecavüz, Hülya’nın en derin yaralarından biri. Saklamaya
çalıştığı, umursamaz görünmek için çaba harcadığı. Kerim’in konuyu öğrenişi ve
sonrasında yaşananlar yüzeyseldi fakat bugün bu yüzeyselliğin aslında ince ince
ele alındığını da gördüm o sahnede. Kerim’in Hülya’nın yaşadıklarını unutması
ya da umursamaması gibi bir durum yok, sadece Hülya’yı daha da kırmamak adına
unutmuş gibi davranıyor. En ufak tartışmada sevdiğini söylediği kadının yüzüne
vuran erkeklerin aksine, o olay sanki hiç yaşanmamış gibi hareket ediyor. Fakat
bunu yaparken Bahar’ı Hülya’dan uzaklaştırmıyor, aksine yakın kılıyor.
Kerim, salıncağı kurup da Bahar’a fotoğrafını yolladığı an o
evin kapısında bir ayakkabı yeri daha açılmıştı. Gece yatıya kalan, babaannesi
ve dedesinin evine gezmeye giden Bahar’ın bir odası var o evde. Gün gelecek, tek
odası olacak…
Melek acaba sen tek başına yeni bir hayata mı başlasan?
Bahar’ın varlığı Hülya ve Melek arasında bir krize daha
neden olacak. Kuşkusuz. Ya küçük çaplı bir anlaşmazlık yaşanacak ya da Melek,
Bahar’ın tepkileri sonucunda pes ederek gidecek. Bahar, yuvasını seçti çünkü
artık istese de Melek ona bir yuva veremez. Yeni diller, kurslar derken
Melek’in yeni bir hayat kuracak olmasının temelleri atılıyor gibi. Benim
kalbimden geçen de Melek’in kendi isteğiyle Bahar’ı bırakıp gitmesi. Sessiz,
sedasız; daha fazla can acıtmadan.
Sana söz, bu hasret bitecek Bahar...
Bahar söz konusu olduğunda Hülya’nın çekinceleri de bir
değil aslında. Hem ablasını kırmaktan çekiniyor, hem Bahar’a kavram karmaşası yaşatmaktan.
Bir de ne olursa olsun Kerim’in hislerinden emin olmak istiyor. Bugüne kadar
erkeklerden hep şiddet ve kötülük görmüş bir kadın Hülya, kendince
tereddütlerinde haklı. Bahar’ın “Babacım…” seslenişine, duraksayıp, arkasına
bakıp gözlerinin içi gülerek “Efendim babacım…” karşılığı veren Kerim Cevher;
sen ne muazzam bir babasın!
Özlemek...
Kerim’i büyüten de babalığı oldu kuşkusuz. Hatta mutfakta
eğlenen Hülya ve Mahir’e büyük bir tepki vermemesinin sebebi bile bir bakıma bu
yüzden. Büyüdü Kerim, prensliğinin simgesi pelerinini üzerinden çıkarmadan kral
tacını takmak için koşuyor son sürat.
Mutfakta cilveleşmeler de ayrı güzel.
Lambaları erkek takar, pilavı kadın yapar gibi mevzuları
sevmem. Fakat yine biraz prenslikten, biraz Hülya’yla uğraşmayı sevdiğinden
pilav yemek için yanıp tutuşan Kerim’e kızamadım. Nihayetinde çocuklarını
doyuran, büyümelerine destek olan bir adam o. Televizyonun karşısına yatıp,
“Hanım ekmek! Hanım su!” diye bağırmıyor. Pilav aşklarına tat katmak için
hikayenin içine yedirilen bir mevzu olsa da o eve yemek yapacak bir yardımcı
şart.
Üfledi ya üfledi! :)))
Hülya'nın pilav yapmak için girdiği mücadeleyi ise kahkahalarla izledim. Pirincin taşsız olmasına şaşırması, yere düşen pirinçleri üfleyerek temizleyeceğini umması, "2017'nin mis gibi, tertemiz pirincini şu an tam olarak karanlık çağa gönderdin." tepkisi. Burcu Biricik, şahanesin!
Gitti cağnım yemekler.
Yemeği unutup cilveleşen HülKer’e kalp kalp! HülKer’in her
hali seviyorum ama en çok yerlerde sürüklenerek birbirlerini sevme hallerini
sevdiğimi de belirtmem lazım. Aralarındaki elektrik öyle güzel ki.
Pijamam nerede, pijamam nerede?
Kerim’in Hülya’nın gizli saklı çevirdiği işleri bilmesi,
tepkisini gösterse dahi bu durumu kavgaya taşımaması da çok kıymetli. Hülya, bu
sefer çok sert kayaya çarptı. Aman üzüntüden Bayram Baba’ya bir şey olmasın da.
Adam yine düşünceli bir ruh haline büründü kaldı. Dertler bitmiyor zaten, bir
de Süheyla’sız kalmayı düşünür oldu. Aslında bu duruma biraz da sevindim. Belki
bu sayede aklı başına gelir de bir daha Süheyla Hanım’ı bırakıp başka kadınlara
gitmez.
Yazı devam ediyor...