Bazen en umutsuz kaldığın anda biri ya da birileri elinden
tutar, ipi kopmuş bir balon gibi uzaklaşan hayallerin tersine esen rüzgarın da
şansıysa döner, gelir, oturur yamacına. Hayattan hiçbir beklentisi kalmayan
gençlerin elinden tutan Tarık’sa, Tarık’ı ayağa kaldıran da kızları kadar
takımı oldu.
İlk bölümden bu yana davranışları en çok değişen Hakan’ken,
hepsinin hayatına dokundu Tarık Aksoy. Gidişi hüzünlü olsa da dönüşü efsanevi
olacaktır. Basketbol maçlarının ardından şampiyonun kim olacağını nasıl
biliyorsak, Tarık’ın okula geri döneceğini de biliyoruz. O yüzden öyle aşırı
heyecan yaşadığımı söyleyemem. Fakat takım, koçlarına veda ederken içli içli
ağladım.
Ne Tarık’ın Bahar’a vedası, ne Bahar’ın sabaha kadar
odasında ağlaması, ne de Melis ve Zeynep’in ısrarları dokundu bu kadar. Umutlarını
sakladıkları sandıklardan çıkaran takımın yeniden naftalin kokusuna maruz
kalabilme ihtimali ağlattı beni. Biz bu yola, umudun peşinden çıktık. O yüzden
Tarık geri dönecek, o takım şampiyon olacak!
Sen! Evet, sen! Bu maçı kazanmak için çaba göstereceksin. Evet, sen de... Sen de...
Hakan, Tarık’ın kopyası olarak yoluna devam ediyor. Bir gün
Koç, gerçekten gitmiş olsa o takım Hakan sayesinde ayakta kalır. Zira kendisi
en az Tarık kadar hırçın motive ediyor takımı, iyi de yapıyor. Sanki Hakan ve
Tarık’ın kaderleri de bir, dertler de onları asla terk etmiyor.
Tarık’ın yerinde olsam ne yapardım? Sanırım ben de farklı
davranmazdım. Kızlar bir adım geri çekilse ikna etmek için daha da
bastırabilirdi Tarık ama Melis de Zeynep de babalarını yanlarında görmekten
ısrarcıydı. Peki haksızlar mı? Elbette ki hayır. Herkesin kendine göre haklı
olduğu durumlar hakkında kesin bir yargıda bulunmak zor. Ee hayat da böyle bir
şey.
Bölüm finalinde babalarının mutluluğunu gören kızlar Tarık
imzayı atmaya kalksa da engel olurlar mı? Bilmiyorum. Ama bu saatten sonra
Tarık’ın okuldan ayrılmasını istemezler sanırım.
Yazı devam ediyor...