Kıyafetlerimi, ayakkabılarımı hep aynı raflara koyarım.
Yemek masasında yerim bellidir, misafir bile gelse geçer orada otururum.
Televizyon izlediğim koltuk, kahvemi koyduğum sehpa, dizlerime aldığım
battaniye değişmez. Alışkanlıklarım, görünmez bir iple bağlı olduğum şeylerdir
benim. Belki de biraz takıntılı olduğumu söyleyebilirim. Kendimi biraz garip
hissediyorum haliyle. Salı sabahı uyandığımda heyecanlandım istemsizce, sonra
anımsadım o günün ne kadar da eksik geçeceğini. İçim buruldu. Çarşamba sabahı
uyandım, başlık düşünecek bir yazım yoktu ortada; ben başlıklarımı hep Çarşamba
sabahları düşünürdüm. Özledim, özledim, özledim…
Bugün günlerden Pazar. Alışmaya çalışıyorum. Pazar akşamları
yazmak, Pazartesi sabahları yazdıklarım üzerine konuşmak nasıl olacak;
alışacağım elbet. Alışkanlıklarım, görünmez bir iple bağlı olduğum şeylerdir
benim. Pazar akşamlarına, Pazartesi sabahlarına da alışacağım…
O kapıyı kaç kere açtın Mahsa?
“Eğer açılmıyorsa senin kapın değildir…” dedi Mahsa, ben
düşündüm. Açılan, kapanan, cereyan yapan kapıları düşündüm. Mahsa’nın
kapılarının Bayram Bey’e sonsuza kadar açık olduğunu gördüm, bu sefer başka
şeyleri düşündüm.
Gece koltukta uyudum canım, az sırtım ağrıyor.
Geçtiğimiz haftalarda Süheyla Hanım’ın günlüğünden kopan
yaprağı dinledik, ağladık. Süheyla Hanım’la Bayram Bey’in ikinci baharlarını
izledik, ağladık. Sonra biraz geriye gittik, Bade’nin eve girişini izledik,
şaşırdık. Biraz daha geriye gittik, Bayram Bey’in Emine’ye bakışını gördük,
içimiz titredi. Bayram Bey, aşkı birçok kişiyle paylaşabileceğini sanan bir
adam. Ve karşısındaki kadınlara değil, aşka aşık biri kuşkusuz. Bu saatten
sonra Bayram Bey’le Süheyla Hanım’ın aşk dolu sahnelerini görürsek aşklarına
zerre inanmam ama Bayram Bey’in değiştiğini de asla iddia edemem. Daha ilk
bölümde Bayram Bey’in pişmanlık dolu bakışlarla Emine’ye diktiği gözleri dün
gibi aklımdayken hele.

Manzara rocks!
Mahsa ve Bayram Bey arasındaki ilişki de rahatsız etmiyor
beni. Çünkü Bayram Bey, mükemmel bir eş değil, böyle olduğunu da iddia etmiyor.
Ben burada Süheyla Hanım’a üzülüyorum. Kimseye muhtaç değil halbuki, çekse
gitse ya. Belki de Mahsa’yı görünce resti çeker belli mi olur? Umarım bir
restleşme izleriz.
Periyodik olarak bir şeylere atarlanmazsa ölecek hastalığına yakalanmışsa demek.
Bayram Bey ve Mahsa arasındaki ilişkiyi Hüseyin’in de
bilmesi, haftalar önce bahsedilen küçük sırlarını da açık ederken Hüseyin’in
fragmanda şaşırdığım tavrı da yerini mantık çerçevesinde bir isyana bıraktı.
Fakat “Ben hep sizin için kendi hayatımı feda ettim!” durumundan hoşlanmıyorum,
hatta bu duruma kızıyorum. Etmeseydin Hüseyin! Kim sana hayatını feda et dedi?
Sen de Kerim gibi hayallerinin peşinden gitseydin. Hülya, Aylin meselesini
yaratıp da Kerim’i dipsiz kuyulara atmasaydı Kerim, kendi çalışıp kendi yiyerek
hayatını devam ettirecekti. Sen de ettirseydin. Gören de ipe sapa gelmez bir
adam olduğunu sanar, öyle güzel kalırdın ki ayakta.
Ev geniş, siz de buraya yerleşin Hüseyin.
Kerim’i sorumsuzlukla suçlamasını ise bir taraftan kabul
ederken bir taraftan reddediyorum. Kerim, aile için bir şeyler yapmasa da kendi
çekirdek ailesi için adımlar atan bir adam. Sorumsuz demek yanlış olur. Tabii
bu demek değil ki Kerim, muhteşem bir ev erkeği. Kendi evlerine daha önce çıkmış
olsalar, ne ev kalacaktı taş taş üzerinde, ne de bir imza nikah defterinde. Bu
da bu kadar açık.
Hülya ve Mahir'in atışmasından mutlu olan Kerim yapmışlar, çok güzel olmuş.
Kerim, değişti. Kerim, bulutların üzerinden gerçek dünyaya
indi. Ve şu noktada gerekirse Cevher Malikanesi’ni de çekip çevirir Kerim. Bu
konuda da şüphem yok.
Yazı devam ediyor...