Bu bölümün üç tane esas çakalı vardı: Nedret Hala,
Hüseyin ve her zaman ki gibi Tayyar. Üç tane de yan çakalı: Çiğdem’in annesi,
Melike ve Fatma Hanım. Genel olarak bu bölüme pek ısınamasam da bölümdeki
çakallarla dansı seyretmek gerilim ve heyecan verdi akşamıma.
Bu ikili hem ElMer'i hem Nilmet'i mahvedecek.
Ömrüm boyunca şu tip insandan korkmuşumdur ve de
kızmışımdır: Ne düşündüğünü direk söylemeyen ama ima eden insan. Bu
insanlar kendilerini öyle yüksek bir yere koyarlar ki, bir akıllı kendileri
sanırlar. Açıklasalar sizin küçük aklınızın alamayacağını sandıklarından, ne
anlatmak istiyorlarsa ince ince imalarla sizi, sanki kendi böyle düşünmüyor da istedikleri
sonuca siz varmışsınız gibi hissetmeye iterler. Nedret Hala da böyle biri gibi.
Aslı’nın O’na boşuna ‘Nefret Hala’ demeyeceğini düşünüyordum ve bu bölüm hak
verdim Aslı’ya. Elvan Anne ile kapıdaki karşılaşmalarından itibaren Nedret Hala
Ömer’in ailesine notunu vermişti. Üstüne de mahalle düğünü havasındaki
kutlamaya götürülünce aklındaki tilkiler takla atmaya başladı. Ömer’in evlenme
teklifi ile bu ilişkinin ciddiye gittiğini gören Nedret Hala ipleri eline aldı
ve ufaktan Elvan Anne’yi işlemeye başladı. Sohbet ediyormuş havasında Malatya
adetlerinden ve yedi metre altından bahsettiğinde eline aldığı ipi çoktan Elvan
Anne’nin boynuna geçirmiş ve çekmişti. Yazık ne yapsın kadın o saatten sonra
duvarlar üstüne üstüne geldi. Melike’ye kalsa daha akşama yatıya
kalırlardı ya Elvan Anne bir an önce kaçmak istedi.
Nedret Hala’nın da bir NilMet hayranı olduğunu
düşünmeme iten ikinci çakallığı ise usta bir manevra ile Mert’i evden
göndermesi oldu. Mert’i kovmaktan beter etti desek yeridir. Elvan Anne’ye
yaptığı gibi zarafetini bozmadan, ince bir ayarla Mert’e yerini hatırlattı ve
önceki bölümlerde Metin’in yaptığı gibi onu “erkek” (!) olmaya çağırdı.
Metin demişken. Bu bölüm kendisini çok görmesek de
Tayyar’ın “aile babası” maskesi Metin’in kafasını iyiden iyiye karıştırdı. Tayyar’ın
kendinden bir şeyler istediğinden kuşkulanmaya başladı. Bu nedenle Tayyar’ın
daha ne kadar ileri gidebileceğini sınamak için “Beni büyük oğlum Fatih diye
tanıt. İnsan içine öyle çıkalım” diyerek rest çekti. Tayyar gibi bir çakalla
poker oynayacaksan elindeki kozların çok sağlam olmalı. Metin baba sevgisine
hasret kaldığından mı, yoksa Nilüfer’den ayrıldığından mıdır, pek bir saf
çıktı. Tayyar’ın evine hiçbir tedbir almadan gitti. Sonunda gerçeği öğrendi
evet ama böbrek gitti. Geçmişler ola! O böbreğin fiziksel olarak içerisinde
yarattığı boşluk, Tayyar’ın baba gibi davranarak duyguları ile oynayıp sonra
böbreğini çalmasının yarattığı ruhsal boşluğun yanında bir hiç kalacak. Metin’i
zincirleyen Nilüfer de olamayacağı için Metin’den sayko bir çıkış bekliyorum.
Hüseyin ise öyle pis bir bataklığın içerisindeki
geçen bölüm kurguladığı hikaye ile ellerindeki kanlardan kurtulduğunu, her şeyi
sıfırladığını sandı. Ancak bu bölüm babasını öldürdüğü kızı eski nişanlısını
öldürdüğü kardeşine istemek ona fazla ağır geldi. Yine de ağabeylik yanı onu
ayakta tutmaya çalıştı ve kardeşinin mutluluğu için direndi. Tayyar’ın Elif ile
ne alıp veremediği var çözemedim ama Ömer ile evlenmesine izin vermeyecek.
Bunun için tüm köprüleri yakmaya hazır. Hüseyin’i ise kafasına sıkmaktan daha
çok acıtacak olan Ömer’in kendi hakkındaki gerçekleri öğrenmesi. Dedim ya
Tayyar ile poker oynayacaksan kozlar önemli diye. Şuan için Tayyar’ın eli en
kuvvetli olan: Royal Flush! Bunun için Hüseyin Tayyar ne derse yapmak zorunda. İşte
bu noktada Hüseyin’in karanlık tarafı gün yüzüne çıkıyor. Kişi kendi gibi olanı
tanır ya Nedret Hala’yı şıp diye çözdü Hüseyin. Yine kendi için Ömer’i
harcayacak ve Nedret Hala ile voltranı oluşturup bu evliliğe çomak sokacaklar.
Tek eliyle Elif'i kavrayıp döndürdü ya helal.
Fatma Hanım’ı anlayan varsa beri gelsin. Kızının
kurye olmasına engel olmamışsın, üstüne ona ortak olmuşsun ama ölmesinin tüm
suçu polis nişanlısı Ömer’in. Ömer ve Elif’in en önemli anında gel mahvet
ortamı. O sahneleri izlemeye dayanamadım. Fatma Hanım’ın feryatlarına kedim
bile uyandı. Bir başka zamansız çıkan ise yine pek tabi Melike. Kız istemeye
gidilmiş, en olmadık zamanda altınlar çıkarılır mı? Allah’ın sopası yok. Kızın
sana bir ceza olarak verilmiş işte. En olmadık başka yerde tüm büyüyü bozan
junior Melike, Didem. Hüseyin ile Nedret’in planına yağ sürdü ama olan Aslı ile
Nilüfer’in heyecanla hazırladıkları tuzlu kahveye oldu. Ömer’in o kahveyi içme
sahnesini çok merak ediyordum.
Mutlu aşklara tahammülümüz yok ya Türk dizilerinde.
Hemen kavuşan aşıkların arasına bir dram girmeli. Bunun için kullanılan en
bilindik yöntem de bir kadının hamileliği oluyor. Biz ne güzel bu bölümde Arda
Pelin şirinliğinde nefes alırken, ikilinin daha başladı bile denilemez
ilişkilerine bir sorun sokuldu. Bu bölümün en unutulmaz kadını verdiği o süper
akıl ile Çiğdem’in annesi oldu: “Hamileyim de kadın dakika durmaz. Sen de
kadınlığını kullan Arda’nın koynuna gir. Kurtar evliliğini!” Arda’nın bu
durumda sorması gereken tek soru var o da “Bu çocuk kimden?”
Felaketten önce son gülüşmeler.
Bu bölüm genel olarak atlaması zıplaması bol bir
bölüm oldu. Sahne geçişleri çok hızlı oldu. Bir sahnede tam konsantre olmuşken
başka bir sahneye geçtik. Konular yarım kaldı ya da sahnenin havası kalmadı.
Ancak dizinin genel gidişatına bakarsak aklıma şöyle bir kurgu geldi. İlk sezon
bilerek mi 13. bölümde bitirildi bilmiyorum ama 13. bölümde hikayenin yönü
değişmişti. Bence aynı şey 26. bölümde de oldu ve dizinin ikinci 13. bölümünde hikayenin
yönü yine değişti. Önce Sami komiser gitti. Onun gidişi ile kurgulanan büyük
operasyon da bitti. Sonra Nedret Hala geldi, dizideki aşklara pürüz
olacağı şimdiden belli.
En sonunda da İpek diye daha önce adı bir kere bile
anılmamış, Ömer komiserin (pardon baş komiser oldu) evliliğin kıyısından döndüğü
başka bir kadın ortaya çıktı. Dizinin başından bugünkü bölümüne kadar Elif
öncesi Ömer’in tek büyük aşkı Sibel olarak sunulurken, Ömer'in İpek ile pek de iyi
sonlanmamış bir aşk hikayesi olduğunu öğrendik bugün. Bir çiftin arasına bir
dizide daha neler sokulabilir acaba? Zaten başlarında Tayyar var, sonra Hüseyin
var, sonra Nedret geldi, Fatma Hanım var. Peki bu İpek’e gerek var mıydı? Güneşi Beklerken’i izlerkenki hislerime
geri dönüyorum. Orada da Jane ismi ilk telaffuz edilmeye başlandığında nasıl
sinir olduysam ve sonra hikayeye yedirilemediğini görünce kudurduysam, İpek
için de şimdiden hissiyatım bu yöndedir.
Hikayedeki bu yön değişikliğine ilave
edilen Baba Demir’in hikayesi ise bence güzel oldu. Elif ve Ömer yüzük bakmaya
gittiklerinde Baba Demir’in elmaslarla içli dışlı olabileceği bir kuyumcu
geçmişi olduğunu bir kere daha gördük. Bu bana Tayyar ile bu şekilde
karşılaşmış olabileceklerini düşündürttü. İki ihtimal var. Birincisi Baba Demir
Tayyar ile iş ortağı idi ve Tayyar için elmasları piyasaya sürüyordu.
Anlaşmazlık yaşandı ve onu da Tayyar öldürttü. Ya da Baba Demir masum bir aile
babası idi Tayyar onu pis işlerin içine çekmek istedi. Ret edince Tayyar
tarafından öldürüldü.
Özetle bu bölüm benim için Ömer'in içemediği tuzlu kahve tadında bir bölüm oldu. Samimi oyunculukları için İlkin Tüfekçi ve Tansu Taşanlar'a teşekkür etmek, Burak Tamdoğan'ı da alkışlamak istiyorum. Her bölüm iki uçtaki Hüseyin'i çok iyi yansıtıyor çünkü.