Hakan’ın Melis’le arasında geçen hafif rüzgarlı ilişki ise
böyle çok güzel. Kendi hayatları özelinde sıkıntılar yaşayan iki gencin
rüzgarsız bir ilişkiye başlayabilme ihtimali bence sıfırken bölümün geneline
yayılan restleşme-boyun eğme meselesini sevdim. Fragmandan gördüğümüz kadarıyla
da HakMel yükleniyor. ^^ Aynen böyle devam edin siz. Çünkü çok güzelsiniz…
Melis’in Hakan’la mutlu bir ilişki yaşamak için teyzesinden
uzaklaşıp kendini bulması gerekiyor ki yakında temelli Tarık’ın yanına taşınır
mı diye düşünmüyor değilim. Çünkü Seçil teyzemiz yasaklara da başladı. Hadi
Melis, topla bavulunu, koş babanın yamacına!
Melis’in babasının varlığından kuvvet almasına rağmen kendi
meselelerini kendi çözmek istemesine de kalpler bıraktım! Melis’i seviyorum
ben, net!
Aşırı romantiklik :)
Gelelim Adı Efsane’nin olgun aşıklarına… Tarık ve Bahar’ın
hüsranla sonuçlanan geceden sonra basketbol sahasında, tekerlekli sandalyelerin
üzerinde yemeğe çalıştığı yemeği de, ataş metaforunu da gülümseyerek izledim.
Bahar’ın geçmişinin beklediğimden daha sancılı oluşu da beni heyecanlandırdı.
Nihayet Tarık ve Bahar arasında fırtınalı günler izleyeceğiz, ki bence bu durum
şahane! Bahar’ın kendini neden dışarıya kapattığını, annesinin neden bu kadar öfkeli
olduğunu, anne-kızın sancılarını derinden hissettim. Bakalım Tarık bunları ne
zaman hissedecek?
İnadına mutlu olmanın peşinden gidecek ya Tarık, bakalım ‘inadına’
mutlu olabilecek mi? Tam Melis’le arası düzelmiş, iş hayatını yoluna koymuşken
yeni bir dert açıldı Tarık’ın başına. Bu adam mutlu olabilecek mi sahi?
Misafir umduğunu değil bulduğunu yermiş
Tarık’ın kendi hayatında yer edinen pişmanlıklarını
düşünerek, takımın geçmişini pişmanlıklarla örmemesi için çabalamasını da çok seviyorum.
Ve zaman zaman verdiği dersleri de. Hatta takımdan ziyade Seçil’e verdiği bir
ders vardı ki bu bölüm, adı gibi efsane…
Tüm bu “Onu tanımıyorum, bunu tanımıyorum.” şikayetlerimi,
Seyfi ve flashback’ini geride bırakırsak, keyifli bir bölümdü. Emeği geçen
herkesin emeklerine sağlık…