Egemen familyasını bir kenara koyalım ve gelelim Fazilet Hanım'a; hırs onun göbek adı. Belli ki gençliğinde pek güzelmiş, -Nazan Kesal hâlâ çok güzel bir kadın- erken yaşta, şimdi mezarında ters dönmesini ümit ettiği kocasıyla evlenmiş ve kısa zaman sonra da dul kalmış. İki kız evladını, kimseye muhtaç kalmadan, namerdin eline bakmadan büyütmüş. Tam "Helal olsun!" diyeceğim, "Gençliğimi çürüttüm!" diyor, tüm hevesim kaçıyor. Ömrü boyunca, yaşadığı fakir hayatından, başkalarının evlerini temizlemekten, zenginlere ekranın ucundan bakmaktan öyle nefret etmiş ki, zenginlik onun en büyük hayali. Veya aslında zaten hep öyle bir hayat arzulamış, bilemiyorum. Tahtını yaptığı kızlarının bahtını da yapmak zorunda hissetmiş. Tek derdi, kızlarının, kendisininki gibi bir hayat yaşamamaları. Annenin kaderi kızlarına geçsin istemiyor ve bu konuda oldukça hırslı.
İki kızı var Fazilet Hanım'ın: Hazan ve Ece. Hazan'ı da küçük yaşta, şimdi Ece'ye yaptığı gibi, allayıp pullayıp ajanslara götürmüş. Fakat Hazan, annesine karşı çıkmış, ajansta ağzına geleni söyleyerek, onu rezil etmiş ve Fazilet Hanım onun ünlü ve zengin olmasından yana ümidi kesmiş. Hazan, sevgisizlikle büyüdüğünü iddia ediyor ve annesine olan hıncından, "oğlan çocuğu" imajına bürünüp, kadınlığa küsmüş. Fakat, kız kardeşi Ece, Hazan kadar güçlü ve otoriter bir karakter değil; kim nereye çekerse oraya gidiyor. Hazan'a farklı, sevgilisi Yasin'e farklı, annesine farklı telden çalıyor ve ne istediğini bence kendisi de bilmiyor.
Fazilet Hanım, Ece ile beraber, ajans ajans gezerek kızına "ün" ararken, rastladığı bir magazin haberi, herkesin kaderini değiştiren bir nokta oluyor: Sinan Egemen, Türkiye'nin en güzel yüzünü seçecek. Yani, Egemen'lerin çapkın ve en küçük oğulları. Yani, aynı zamanda Hazan'ın çalıştığı spor salonunun üyelerinden biri olan, platonik aşkı. Yani, Yasin'in Fazilet Hanım'ın gözünü boyamak için, bir haftalık iş ayarladığı Egemen Yalısı'nın veliahtı.
Ece ve annesi, ikinci seçmelere geç kalıyorlar ve Sinan Egemen, Ece'nin annesiyle tanışmak zorunda kalıyor. Tabii karşısında normal bir anne yok, Fazilet Hanım var. "Sen mi daha büyüksün ben mi?" isimli şovun ardından, Ece'nin fotoğraflarının çekilmesi için akşam 10'a bir randevu daha ayarlanıyor. Fakat bu bir randevudan ziyade, Sinan Egemen'in abisine kendisini aklamak için oynadığı bir oyuna dönüşüyor. Fazilet Hanım, Sinan Egemen'i hakladığını düşünürken, kızı Hazan'ın bahtını yapıyor aslında; çünkü istemeden Hazan ile Yağız'ın karşılaşmasına sebep oluyor.
Yasin, eğer Ece seçmelere giderse, ondan ayrılacağını açık açık söylediği için, annelerinden gizli iki kardeş anlaşılıyorlar. Hazan, Ece yerine fotoğraf çekimine gidecek. Fazilet Hanım'a, Ece'nin seçilemediğini söyleyecekler ve bu durumdan kurtulacaklar. Hazan ise, çirkin ördek yavrusu imajından sıyrılıp, tüm ihtişamıyla otele gidiyor ve platonik aşkı Sinan Egemen'le karşılaşacağını zannediyor. Evdeki hesabın çarşıya uymadığı yer de burası aynı zamanda; Sinan, abisine, Fazilet Hanım'ın, kızının kendisiyle bir gece geçirmesi ve sonunda seçilmesi için pazarlık yaptığı yalanını söylemiş.
Finalde iki ters köşeye rastlıyoruz. Sevinç Egemen, Fazilet Hanım'la tanışamadan can veriyor. Ne yalan söyleyeyim, tanışınca da kalpten giderdi bence. Bir yandan da, Yağız, Hazan'ı çok yanlış bir şekilde tanıyor ve muhtemel, aşkları sarsıntılı bir şekilde başlayacak.
Özellikle Deniz Baysal ve Nazan Kesal'ın ikili sahnelerindeki oyunculukları, anne ve kızın birbirlerine yükledikleri öfkeye ve haykıramadıkları sevgiye beni fazlasıyla inandırdı. İkisi de, hayat verdikleri karakterlere fazlasıyla yakışmışlar.
Fazilet Hanım ve Kızları'nda, her bir karakterin dolu dolu alt hikayesi var, bunların zaman içinde, güzelce açılmasını umut ediyorum. Klişe bir ana hikayenin, çok farklı yollardan işleneceği konusunda ümidim var. Tahmin edilebilenin aksine, bol ters köşeli, entrikalı ve uzun soluklu bir drama izlemek isterim. Emek veren herkesin yolu açık, reytingleri bol olsun.
Sevgiyle...