Dökme gözyaşını be çocuk!
Hakan da büyüyecek… Omuzlarına yüklenen yüklere rağmen henüz o da bir çocuk. Zira kardeşini kurtarmaya tek başına gitmesinin başka açıklaması yok. Mekanın silahlı adamlar tarafından basılması, Emine’nin kaçırılması derken Seyfi’ye bol bol söyleniyordum ki her şeyin Seyfi’nin başının altından çıktığını öğrendim. Seyfi’nin borçlarının peşinden koşmaktansa Seyfi tarafından kurgulanan bir oyun izleyip şaşırıyor olmak iyiydi. Ama yine de bu meselenin fazla uzatıldığını düşünüyorum.

Seyfi, bundan sonra da boş durmayacak elbet. Bakalım oğlunun başına ne çuvallar örecek? Hakan’ın babası tarafından tekrar tekrar sınanacak olmasını izlemek istemiyorum. Hakan’ın zor bir hayatı olduğunda hemfikiriz, yani bundan sonrasında ulaşacağı başarılara dişiyle, tırnağıyla ulaştığını düşüneceğiz. Karakterin altını daha da oymaya gerek yok, en azından biraz olsun ilerlemenin zamanı gelmedi mi? Bir ileri, iki geri misali yerimizde sayıyoruz ama bu takımın kaptanının eline basketbol topu değdiğini görmüyoruz. Eğer ki hikayede basketbola yer verilmeyecekse neden günlerce basketbol temalı tanıtımlarla bekledik yayın gününü?

Seyfi'yi görünce ben 

Adı Efsane tanıtımlarını gördüğüm an Koçum Benim düşmüştü aklıma. Elbette ki çatışması birebir aynı değil fakat iki hikayenin de benzediği noktalar çok. Koçum Benim’de her hafta basketbol izlerdik, bunun yanında tüm karakterlerin özel hayatlarına varana kadar okul dışı sahnelere odaklanılırdı ki hala tüm karakterler hafızamdadır. Dizi sürelerini de düşündüğümüzde Adı Efsane’de bunları görebilmek için daha uzun bir zamanımız var. Neden basketbol sahneleri yemeğin üzerine süs olarak konulan ama asla yenmeyen bir maydanoz gibi duruyor hikayenin tepesinde?

Bitirmeden bir şeye daha değinmek istiyorum ki izlerken bu sahnede çok rahatsız oldum. Evet, bu gençlerin hayatı güllük gülistanlık değil, hepsinin ayrı ayrı dertleri var ama Hakan'a yardımcı olmanın tek yolunun hırsızlık olması mı gerekiyordu? Daha önce de konusu geçti, hırsızlık gibi bir mesele sürekli gündemde ama okuduğu okula hırsızlık yapmaya giren gençlerle ben nasıl bağ kuracağım? Daha iki hafta önce kalpleri ne güzel diye düşündüğüm gençler neden hırsızlık yapmak zorunda? Yine olumsuz bir davranış üzerinden gidelim ama bu olumsuzluk gece vakti okuduğu okula hırsızlık yapmaya girmek olmasın. Yarın, bir gün bir basketbol maçını kazandıklarında onlarla birlikte sevinebileyim. "Ee kazandılar şimdi ne olacak?" diye sorup "Amaann, ne olursa olsun." cevabını vermeyeyim.

Hikayede bir pırıltı görmesem ne Adı Efsane’nin ikinci bölümünü izlerdim, ne de ikinci bölümünden sonra “Ben bu diziyi de yazacağım.” diye tuttururdum. Sevgili Nazlı Sunlu, Tunus Taşçı ve Hilal Yıldız; şahane baba-kız çatışması ve HakMel yolculuğu yazıyorsunuz. Kaleminizden akan kelimeler gözlerimden yaş olup düşüyor. Hazırladığınız yemeğe biraz basketbol sosu, biraz da Bahar ve Seçil derinliğiyle tatlandırılmış ‘olgun aşk’ çeşnisi katarsanız hakikaten efsane bir iş izleyeceğiz.

Ben inanıyorum… Eminim ki siz de inanıyorsunuzdur. Gelecek hafta adı gibi efsane bir bölüm izlemek dileğiyle, emeği geçen herkesin emeklerine sağlık…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER