Doğrular ne zaman yalancılaştı?
Geçen haftaki bölümü ümitsiz bir şekilde kapatırken Güllerin Savaşı’nın kurgu yönetmeni Engin Öztürk’ün haberi, ben dâhil olmak üzere tüm Güllerin Savaşı sevdalılarına umut ışığının yanmasına sebep oldu. Bu nedenle bizleri habersiz bırakmadığı için teşekkürü bir borç bilirim. Senaryoda sorunların olması reyting sistemine, haliyle de izleyici oranlarının başka yapımlara kaymasını sebep olmuştu. Med Yapım da dizisinin daha fazla kan kaybetmesine razı olmadan senarist değişikliğine gitti. Böylece Güllerin Savaşı, hızını hiç kesmeden hikâyesini anlatmaya kaldığı yerden devam ediyor.

Gülru ile Akif Turgut’u hiç ummadığı halde gören Ömer, Gülfem’in tuzağına düştü. Gülfem’in tuzağına düşen sadece Ömer değildi. Aynı zamanda Gülru ve Akif’i de kandırmıştı. Gülfem, Akif’in çapkınlığını, Gülru’nun su katılmamış saflığını ve Ömer’in iyi niyetini kendi lehine çevirmeyi çok iyi fırsat bildi. Hırslarımıza yenik düştüğümüzde planlarımızı uygularken unuttuğumuz bir şey var: Okun çıktığı yaya geri dönmesi! Gülfem de bunlardan habersiz entrikalarına bir yenisini daha eklemeye devam ediyor. Oyunun sonunda okun ucundaki ateş, tereddüt etmeden sahibini yakacak. Şimdi sakince arkanıza yaslanın ve olanları bir de benden dinleyin.


Size de bu sahne tanıdık geldi mi?


Salih Efendi'nin "Kızını dövmeyen dizini döver." teorisine alıştık.

Biz bu olayla meşgul olurken Özcan Bey oğlumuz, ailesiyle birlikte Salih Efendi’lere Gülru kızımızı istemeye geldi. Her şey tam güllük gülistanlık giderken, Gülfem’in oyununa gelen, Halide cadısı (artık Hanım’ı bırakıyorum) her zamanki gibi destur demeden hadsizce salona girdi. Halide, Salih Efendi’ler ile ilgili bir şey duymayı versin, anında tehditkâr sözlerini savurmaya başlıyor. İlk söylediği şey ise “Derhal pılınızı pırtınızı toplayın buradan gidiyorsunuz.” demek oluyor. Bunu duyan Salih Efendi, tabii ki sinirini Gülru’dan çıkardı. Kızına değil de, yalan söylediğini bildiği halde, Halide’ye inanması Gülru ile birlikte beni de kırdı. Nerede o “Kızım sana değil, dışarıya güvenmiyorum.” sözü? Aslında bunun meali hem sana, hem de dışarıya güvenmiyorum demek oluyor. Ailenden bu güveni almayacaksan başkasından beklemene ne lüzumu var? İşte bu da gelenekselliğin altında ezilen modernlikten kaynaklanmaktadır.
 

Gülru, Gülfem’in yanlış anladığını düşündü ve durumun göründüğü gibi olmadığını izah etmek istedi. Bunun haberini alan Gülfem, olayları yanlış anlasın ve Gülru’dan bir adım daha uzaklaşsın diye salona Cihan’ı da çağırdı. Cihan duyduklarından dolayı sarsıldı. Gülru yapmazdı. O yapamazdı. Cihan’a ihanet edemezdi. Gülfem Cihan’ı sakinleştirmeye çalışırken, Akif de olanları Gülfem’e açıklamak için köşke geldi. Uyuduğunu söyleyerek geçiştirmeyi düşünürken aniden kararından vazgeçip Halide’den, yatak odasına almasını ve saks mavisi elbisesini getirmesini istedi. Bu arada Cahide’yi aramayı da ihmal etmedi. Cahide’nin aracılığıyla Akif-Gülfem konuşmasına Ömer’de kulak misafiri oldu. Bu sayede Ömer her şeyi gördüğü gibi anladı (Daha birkaç bölüm önce Gülru’ya, Gülfem’le öpüşmesinin doğru olmadığını, gördüklerine inanmamasını söyleyen sanki Ömer değildi). Gece henüz bitmeden Salih Efendi, o öfke ile Gülfem’in kapısına dayandı. Tam evden ayrılacaklarını söyleyecekti ki Gülfem, olanları tüm şeffaflığı ile anlattı. Doğruyu söyleyerek Salih Efendi’nin içini rahatlatmaya çalıştı. Tüm çabası daha kurgusunu bitiremediği oyununu oynamak olduğu için evden gitmelerini istemiyordu. Ömer, duyduklarına şaşırdı çünkü Gülfem’in O’na anlattığı şey ile Salih Efendi’ye anlattığı gerçek uyuşmuyordu. Peki, hangisi doğruydu? Bizler doğruyu biliyoruz ama Ömer, henüz bilmiyor.

Cahide Hekimoğlu dersine iyi çalışmış.

Henüz Gülfem’in entrikalarına suyumuz yeni ısınmışken, bir de Cahide’nin eklenmesi şahane oldu (!) Bayrak yarıştırır gibi birbirlerinin planlarını çürütmeyi ne kadar seviyorlar? Bodrum’daki otelini restore edip beş yıllığına sıfır ücretle, bütün kârının Akif Turgut’a vermek istemesi sizce de fazlasıyla bonkörlük değil mi? Unutmayınız ki hayatta yapılan her davranışın muhakkak geri dönüşü vardır. İyi veya kötü olması fark etmez. Cahide’nin bu iyilik meleği tavrının altında yatan neden ise Gülru’yu biraz daha Ömer’den uzaklaştırmak istemesiydi. İsteğini düşündüğüm zaman verdiği ödül az bile gelir. Aa, tabii karşı taraflardan birinin cayması da var. Cahide, iş bitince vermeyi düşündüğü işi Akif hemen isteyince tüm hesap şaştı. Şimdi siz görün curcunayı!


Bir erkeği kandırmanın en temel yolu iki bacak arasından geçer!

Gülfem’in kendi eliyle yarattığı canavarları (canavar diyorum çünkü akılları başına gelince Gülfem’e kazık atıyorlar) toplasan buradan Fizan’a yol olur! Bunlardan biri de Duygu. Cihan’ı, Gülru’dan uzaklaştırmak için aklı sıra Duygu’nun acizliğini kullanacaktı. Aklı olan kullanıyor. Duygu da aklını Cihan’ın bu güne dek hiç keşfetmediği silahıyla vurmak için kullandı. Cihan, sağlıklı bir insanın yaşadığı olayları ve hisleri tatmadığı için belirli kavramları keşfetmesi gerekiyor. Duygu, bunu Cihan’a karşı dişiliğini kullanarak elde etti. Cihan’ın sadece Gülru’ya dair hislerini kendine çevirdi. Zihinsel engelinden fırsat bularak istediği paraya ve rahat hayata kavuşacağını düşündü. Emin ve hızlı adımlarla bu bölüme kadar geldi. Cihan, zihinsel engeli olan biri olsa bile her erkek gibi bir takım ihtiyaçları var. Bu ihtiyaçlarını platonik olarak birine tutulmakla gideremez. Bir zaman sonra elbette ki patlayacaktı. Bu beklenmeyen ilişki Cihan’ı hiç olmadığı kadar sarstı. Yaptığına pişmandı. Böyle bir şey yaparak Gülru’ya ihanet ettiğini düşünüyor. Tepkisini Duygu’ya gayet net belirtiyor. Üstelik odadan da kovuyor ama kız pişkin. Gülfem’e kafa tutmaya başlıyor.


Kaza geliyorum demez, dikkat etmek lazım.

Taner’e geçen haftaki yazımda tam düzeldi derken, bu hafta iyice bozdu. Cahide’yle her atışmasında başına mutlaka kötü şeyler geliyor. Yonca, Çiçek’e Taner’den gelen mesajın intikamı almak için Cahide’yle konuşuyor. Buna istinaden Cahide’de, Çiçek’e Taner’in Amerika’ya gideceğini söyledi. İşte bundan sonra olan oluyor. Babaannesine hırsıyla Çiçek’i de yanına alarak arabaya biniyor. Yolda tartışırlarken kadına çarpıyor. Arabadan inip baktığında kadının öldüğünü düşünüyor. Anında kaza yerinden uzaklaşıyor. Ne olursa olsun o panikle kaçmaması gerekiyordu. Hem kendini, hem de Çiçek’i yaktı. Amcasına haber verdi ama yine kaçtı. Zoru görüce kaçtığından dolayı bu olayda kişilik zayıflığı olduğunu çözümlüyorum. Bu da baba rol modelinin örneği altında yetişmediğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Annenin de yetersiz olması kayıp çocukların yetişmesine olanak sağlıyor. Bölüm sonuna doğru kadının yaşadığını öğreniyoruz. Durumu kritikmiş. Hayırlısı.

Neyse ki gerçekler çok geçmeden ortaya çıkmaya başladı.


Kazdığın çukura düşmek de varmış Gülfem!

Gülfem’in oyununu bozarsa ancak Mert bozar – ki bozuyor da! Küçük kulak misafirlikleri, iz peşinde fikir yürütmeler derken Mert, Akif ile Gülfem’in bütün konuşmasını kaydediyor. Bunu da Gülru’ya dinletiyor. Mert sahilden ayrıldıktan sonra, Akif kamaranın kapısını kilitleyerek Gülfem’i taciz ediyor. Akif Turgut çapkınlığı ve uçanı kaçanı kaçırmamasıyla cemiyet hayatında nam salmış biri. Başka ne bekleyebilirsiniz ki? Yazımın ortasında dediğim sözü bir kez daha tekrar ederek bu haftaki yazımı sonlandırmak istiyorum. Gülfem intikam ve hırs peşinde koşmaya devam ettikçe yarattığı canavar en çok kendi canını yakacaktır. 


Hoş geldiniz Karayazı Grubu! 

Mortis 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER