Rüzgâr gibi geçti*...
Geçen hafta, kaybettiğim umutlarım geri gelmiş, tutunacak dalımdaki sallantım hafiflemişti. Fragmanlardan ve bölüm özetinden de yola çıkarak; ne dediğimiz, ne istediğimiz net anlaşıldı diye düşünüyordum. Uzun bir aradan sonra ikinci fragman gelmişti, oyunculardan canlı yayınlar, tweetler ve üstüne bölüm galerisinde birçok Lale ve Onur fotoğrafı vardı. “Güzel bölümler yakın, mumları yakın.” kafasına gelmiştim. Tam böyle yumuşamışken, bu hafta -her zamanki gibi- Lale ve Onur dışında herkesi izleyip, Betül-Erol-Pelinsu zehirlenmesi yaşadım. Sanırım, dediler ki geçen bölümü keyifle izlediler, bu hafta çizgimizi bozmayalım da yeniden gıcık olsunlar. Resmen, rüzgar gibi geldi geçtiler, eski hallerine geri döndüler.
 
Önce biraz güzel şeylerden konuşalım istiyorum. Gerçi No:309 izleyicisi için güzel şeylerden konuşmak, sevinmek, anlık olaylardan. Hemen peşine sinir katsayımızın yükseldiği anlar geliyor ya, neyse. Dizi ilk başladığında, en sevdiğim şeylerden biri, Lale’nin güçlü bir kadın profili olarak lanse edilişiydi. Annesine destek olan, Onur olmasa bile tek başına bebeğini büyütecek bir kadın hissiyatını almıştım ondan. Ama sonra bu duruma nazar değmiş, Lale saflıkta Everest’e ulaşmıştı. Hâlâ da fazla saf halleri var elbette. Yine de uzun zaman sonra ilk kez Lale’yi, Onur’un eşi gibi hissettim.
 
Lale’yi böyle izlemek istediğimden öyle eminim ki… İşte bu ya! Sahip çık sevdiğin adama! Sahip çık ailene, yaşantına. Olması gereken bu çünkü. Lale böyle güçlü olacak ki etrafındakiler haddini bilsin. Böyle böyle bozulacak oyunları. Böyle böyle ekarte olacaklar. Bu hafta, Lale’nin eline çok büyük bir koz geçti aslında. Bu kadar şeye şahit olduktan sonra yapması gereken iki şey vardı. Birincisi, Pelinsu’yu köşeye çekip eğer istifa edip şirketten ayrılmazsa en baştan beri düğünde onu tehdit edenin, Erol ve Betül’le işbirliği yapanın o olduğunu Onur’a anlatmakla tehdit etmekti. İkincisi de direkt gidip her şeyi bir bir Onur’a anlatmaktı.

 
 
Lale “Onur’la bizi ayırmaya kimsenin gücü yetmez.” dedi ama bunlar, korkar utanmaz efendim. Kibarlıktan, had bildirmekten anlamıyorlar. O yüzden direkt sonuca bağlayıp, cezalarını hak ettiği gibi vermek lazım. Çok merak ettim bölüm sonunda, (Bu arada resmi hesaptan paylaşılan fotoğraflarda Filiz’in sancısı tutmuş şekilde gösteriliyordu. O yüzden bölümün sonunda doğuma gidecek sanmıştım. Farklı bitirildi. ) Onur’dan önce kürsüye fırlayan Pelinsu ne söyleyecek? Elinde hiçbir şey yok ki... Herkesin içinde aralarında evlilik sözleşmesi mi var diyecek? Elinde kullanacağı ne var? Umarım sandığım gibi olur da, herkesin önünde istifa edip anne ve babacığının yanına gider. Sonra sen sağ, ben selamet!
 
Bu bölüm sadece, Lale’nin Onur’u yalnız bırakmamasından ve Filiz’in Bülü’yle olan sahnelerinden keyif aldım. Sonunda! 36 haftadır yazdığım şey, minicik de olsa gerçek oldu. Erol ilk defa Filiz’i kıskandı. Kendini Bülent’le kıyaslamaya başladı. Filiz ona "sen puzzle bile yapamazsın" deyince, kendini ispatlasın diye uğraştı. Beter olsun, hatta sürünsün. Zerre üzülmüyorum Erol’a. Kendi şirketinin işini bile baltalamaya çalışıp, emekleri ziyan etmeye çalışan bir adam, bu kadar kötü niyetinin içinde nasıl sevgi barındırır ki?

 
 
Bülent’in, Filiz’e öyle güzel bakışları vardı ki konunun dış görünüşle değil, insanlıkla alakalı olduğunu gösterdi bize. Nasıl güzel, nasıl da sevgiyle baktı. Vallahi bu sahnelerin tadı damağımda kaldı. Bülent’in bir şekilde hikayeye dahil olmasını çok isterdim. Hemen yurtdışına gitmeseydi keşke. Umarım geri gelir.
 
Modernlik ve geleneksellik arasındaki o ince çizgide yaşamayı seviyorum ben. O yüzden dizilerde gelenek göreneklerden bahsedilince, ekstra mutlu oluyorum. Emir’in 40’ını uçurdular mesela bu hafta. Ardından mevlid hazırlıklarına başlandı. Genelde dizilerde böyle konuların üzerinde durulmuyor. Bence böyle anlar, samimiyet ve doğallık katıyor diziye. Aralardaki dünür atışmalarını da seviyorum o yüzden. Lakin, ilk defa bir konuda Yıldız’ı haklı buldum ve Songül’e gerçekten çok kızdım. Nerdeyse, Emir’i Yıldız’a göstermeyecek! Hatta bu öyle bir boyutta ki “Biz de ilgilenir, bakarız.” diyen İsmet ve Yıldız’a dadı bulduk diye yalan söyleyecek kadar çirkinleşti resmen. Yahu sen anneanneysen, o da babaanne. Bu tavırlar niye?


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER