Aşk kalbe düşünce, küçük mutluluklar biriktirirmiş
sevgililerin kalbinde… Beraber geçirilen bir gecede, yol üzerindeki bir
çiçekçiden alınabilecek bir buket çiçekte, bir araya gelen ellerde… Aşk kalbe
düşünce, küçük sevinçler dağ olur sararmış bedeni. Aşk, kar tanesinden kar topu
yaratmakmış… Büyür, büyür, büyürmüş sevdalar günden güne...
Fakat aşk, her zaman kalpleri bir arada tutmaya yetmezmiş.
Kırgınlıklar kalbin etrafını sardıkça, aşk bir köşeye sıkışır, siner kalırmış.
O zaman mantık devreye girermiş işte. Sonrasında ise aşıkların kendileriyle savaşına şahit olurmuş gökteki yıldızlar.
HülKer is loading...
Hülya ve Kerim, aşkın en güzel evresindeyken tepetaklak olup
bir uçurumdan yuvarlandılar. Yaşadıkları, birbirlerinden beklentileri onları
iki ayrı noktaya sürükledi. Ne var ki sevgileri de öfkeleri kadar büyüktü. Ve
elleri kilitlenmişti, ayrılmak istemezcesine. Tatlı bir oyundu onlarınki fakat
artık oyunu bırakma zamanı gelmişti.
Hülya’nın da, Kerim’in de en mantıklı tepkileri verdiği, en
doğru noktalara değindikleri bir kesit izledik hayatlarından. Normal şartlarda
birbirlerini seçip seçmeyeceklerini düşündüm ben de onlarla birlikte. İkisine
de hak verdim, ikisine de kızdım.
Büyüyorlar birlikte
“Çocukluk rüyaları bitince insan daha gerçekçi
ilişkiler seçer.” demişti ya Kerim, Hülya’yı düşündüm o an. Hülya, gerçekçi
ilişkileri rüyalarına tercih eder miydi? Sanmıyorum. Peki ya Kerim… Her olayda küskün bir çocuk gibi köşeye sinerken hep
haksız mıydı? Değildi.
İkisi de haklıydı nihayetinde. Bir araya gelip konuşmak,
tartışmak, yoluna koymak gerekiyordu tüm bunları.
Küçük adımlar...
Hülya ve Kerim hakkında neler düşündüğümü biliyorsunuz zaten, 42 hafta boyunca yazdığım şeyleri tekrarlamayacağım. Sadece
bulunduğumuz noktadan dokunacağım hayatlarına. Ben yorgun bir Hülya’yla, kırgın
bir Kerim gördüm bugün daha çok. Hayallerinin peşinden gitmek isteyen Kerim’e
“Gitme!” demeyecek kadar yüce gönüllü Hülya’nın yorgunluğuyla sihirli halıda
uçarak büyüyen bir çocuğun oyuncağı elinden alındığında hissettiği kırgınlığı
bir türlü yüreğinden atamayan Kerim’in en büyük hatasıydı birbirlerini
dinlememek. Konuştukça, dinledikçe bir yol aldılar; belki de yetmedi aldıkları
yol. Ama denediler, çabaladılar. Defalarca buluşup, hayatlarını
masaya yatırdılar.
Büyük sevgiler...
Ve aşklarını sakınmadılar birbirlerinden. Aşk, kalplerindeki
buzu çözdü her bakışmada, her buluşmada. Fakat farklılıkları aynı kılmak
istediklerinde koptu aralarındaki ipler. Kerim’in Hülya’dan beklentisini
anlıyorum. Açıkçası destekliyorum da. Ben de sevdiğim adamla çocuklarımın
dertlerinden başka şeyler paylaşmak isterim. Denklik meselesi değil bu.
Zihinler orta yolda buluşmak istedikten sonra her şey boş.
Güzel bakan adamlar...
Hele ki, “Kadın dediğin evine barkına baksın.” zihniyetine
karşın Hülya’yla bir şeyler paylaşmak isteyen Kerim’i gördükten sonra her şey
daha boş geliyor bana. Kerim, çok güzel bir niyet taşıyor kalbinde. Fakat
niyeti kalbinden yola çıkıp da Hülya’yla buluşurken görünmez dikenler de
niyetleriyle birlikte yol alıyor. Derdini anlatmayı bilmiyor Kerim… Elini
uzatınca aklından geçen eline uzatılmış bir adam Kerim, “Ben şunu istiyorum!”
diyemiyor. Dese de kırıcılığını da kuşanmış oluyor işte.
Bakışlarına hüznünü yoldaş eden kadınlar...
Tüm bunları düşünürken kendimi Hülya’nın yerine koyuyorum.
“Seni seviyorum.” sözcüğüyle mutlu olan Hülya’nın yerine. “Ya bir gün yine
aşağılanırsam?” diye düşünüyorum, kaçasım geliyor. Buradan baktığımda da
Hülya’ya kızamıyorum, Kerim'e sinirleniyorum. Hülya'ya hala bunu hissettirdiği için.
Yeniden Merve oluyorum ve dışarıdan bakıyorum HülKer’in
hayatına. Ben erkek olsam, Hülya’yı cesaretinden ötürü severdim. Ve yine aynı
cesaretinden ötürü kendine yeni kapılar açmamasına kızardım. Çünkü bilirdim,
istese yapar. Kerim’i ise bu zihniyetinden ötürü severdim. Ve zihnindeki ince fikirleri aynı incelikle anlatamayışından ötürü kızardım. Fakat hangi aşk kusursuz ki? Ya da hangi insan demeli aslında. Belki de ben size göre yanlış
düşünüyorum, sizse bana; bilemem. Zaten böyle meselelerde hangi yargı doğrudur, değil mi?
Ve aşk...
Hülya ve Kerim’in
yeniden başlama çabalarını, birlikte geçirdikleri zamanları, mahkemelerini
gözlerim dolu dolu izledim. İlk bölümlerdeki çekingenliğin izleri, birbirlerini
tanımış olmanın güveniyle bir araya gelmişti. Boşansalar dahi, ikisi de
kalplerinin birbiri için attığını bir ömür unutamayacak… Birlikte geçirdikleri
anlar, bunun en büyük yansıması.
Yazı devam ediyor...