Nejat İşler’in Bora Gencay olarak bize geri dönmesinden daha
güzel olan bir şey varsa o da Bodrum
Masalı içinden yeni bir hikaye çıkartmış olması.
Son kısımda, Bora, Lal ve eski dost -ismi söylendiyse ben
atladım- yemek sofrasında otururken kendimi çok başka bir dizinin içinde, çok
başka bir yerde hissettim. Diyaloglar olsun, Nejat İşler ve Bige Önal’ın
karakterlerinin çekiciliği olsun, ortamın enerjisi olsun çok güzeldi. Daha çok
o üçlüden sahne istiyorum, ben aslında daha çok Nejat İşler istiyorum.
Zeki karakterlere çok büyük hayranlık duymuşumdur her zaman
Bora Gencay da bunlardan biri. Belli ki iyi bir satranç oyuncusu, kendi
hamlesini yapmadan önce karşı tarafın gelecek hamlelerini hesaplıyor. Ateş’e
kazandım derken kaybetmeyi yaşatacak, ha tabii Ateş daha ne kadar kaybedecek
orası tartışılır.
Aylardır kaybediyor Ateş zaten… Bu hafta bir yarım saat mutlu
olmuştu, o da uçtu.
Benim takıldığım nokta, geçen hafta ağzından kaçırmaktan
bahseden Bora, şimdi neden kendisini açık etti? Yoksa beklediği durum ev satışı
mıydı?
Umarım Gözde’nin kanaması sonucu bebek düşmez, bebek düşerse
Bora gider diye çok korkuyorum. Gitmesin.
Bu bölüm olan aksiyon ve dengelerin sürekli değişme durumu
beni memnun etti. Haydar Efe’nin elinde silahla oteli basması ise çok
sevimliydi. Haydar Efe sevgimi yeterince biliniyor zaten artık ve bence Üzüm’ün
de gönlü var. Yoksa sabah sabah adamın evinde ne işi var değil mi? Valentine
dedi, gelmem dedi kırdı efelerin efesinin kalbini. Söyle bakalım Üzüm, kovboy
mu büyük efe mi?^^
Ateş’in bildiğini biliyorduk zaten, son kısımda bilmiyor gibi
durmasıyla şüpheye düşsek de. Kelebek ve Su’ya Ateş’in verdiği tepki çok
yerindeydi. Mutluluklarını paylaşmamalarına ettiği sitemden, ben görmüyor muyum
farkındalığını ortaya sermesine kadar her dokundurmalı kurduğu cümlede
haklıydı. Nasıl ki Ateş gitti Kelebek’e anlattı, Kelebek de ona anlatacaktı.
Abiye böyle şey söylemek zordur orası ayrı ama Ateş’in de dediği gibi Aslı da
Kelebek’in canı ciğeri. Eşitler yani.
Tüm bölüm boyunca ha dedi ha diyecek diye “Tırtıl” demesini
bekledim, neyse ki dedi. Ateş ve Kelebek dostluğunu seviyorum. Hatta onları
daha derin sahneler içinde görmek isterdim. İçerken mesela, otele sarhoş nara
atarak dönerken…
Kelebek'in Su'ya söylediği şey de tam bir 'odunluk' örneğiydi. Sen hem kıza sürprizler hazırla hem de abisi öğrenince "Senden bile önce." diyerek üz. Çok ayıp Hüsnü, bir daha olmasın.
Faryalı’nın neden gitmesi gerektiğini kavrayamayan tek kişi
ben miyim? Tamam Evren’i yollayamıyorsun Bora’cığım da Faryalı neden gidiyor?
Otel sorunun çözülmesine sevindim demek isterdim ama
çözülmedi, Bora Ateş’e avans verdi. Henüz Ateş zafer sarhoşluğundan bunu
kavrayamıyor ama kavradığında kendini şimdi olduğundan daha çaresiz hissedecek.
Her şeyi çözmeye çalışması artık sinirimi bozuyor, hele de Aslı’ya bunun için
bağırması. O kızın derdi yok mu? Aslı’nın var oluşuyla ilgili çözmesi gereken
bir şey var, Aslı kim olduğunun peşine düşmüş durumda. Otel ve ev önemsiz değil
elbet ama Aslı’nın ailesini araması da değersiz değil. Ateş bi an için, minicik
bir an için kendi sorunu çözülmeden Aslı’yı düşünebilir mi?
Faryalı ile karşı karşıya kalırlar mı bilinmez ama Bora
öngördüyse karşı çıkmam ben Lal değilim.
Lal demişken… Ateş’e bir şey hissedecek mi gerçekten? Bu
konuda biraz şaşkınım sanırım. Otel ve pizzacı önü konuşmaları öyle ya da böyle
flörttü şimdi kabul edelim. Aklımda bir oturtamasam da Lal o kadar ilgi çekici
bir karakter ki ve Bige Önal izlemesi çok zevkli bir oyuncu o sebeple,
sahneleri artarsa yok demem.
Yok diyeceğim tek konu Alara… Biz o filmi izledik, sonu çok
sıkıcı bitiyor demek istiyorum bu konuda sadece.
Yazı devam ediyor...