Neyse
ki bütün aksiyonu ve eğlencesi son on dakikada toplanmamış bir bölüm
izleyebildik haftalar sonra. İki hafta ara verilmiş olunca da özlemişim demek
ki, gözümü ayırmadan izlediğim bir bölüm oldu.
Öncelikle,
haftalardır toparlanmaya çalışıldığını iddia edip durduğum hikâyenin aslında
hiç de toparlanmadığını, aksine her şeyin bir anda birbirine girdiğini ve
kafaların oldukça karıştığını gördük. Bu durum beni sevindirdi, zira üstüne
düşünülecek bir sürü mesele çıktı ortaya. Her şeyin yolunda ve sıradan olmasının
dizi evrenleri için olumlu bir durum olmadığını az çok biliyoruz. E bir de
tabii ki yaşasın düğümler! Poyraz Karayel’de
düğüm demek, çözüme giden daha çok yol ve daha çok akıl tutulması demek.
İsa
konusunu çok uzatmadan sonuca bağladığınız için teşekkür ederim sayın
senaristler. Açıkçası olayın ıslah evine girmeye kadar büyüyeceğini de tahmin
etmemiştim; ama olay kamu davası sayıldığı için, mantık hatalarına yer vermek
de istenmemiş anladığım kadarıyla. O nedenle hatasız bir şekilde atlatılmış bu
durum. İşin içine espriler, komiklikler (Zülfikar İsa’ya tespih verdi ya la),
İsa ve Poyraz’ın paralel şekilde gerçekleştirdiği tirat da eklenince, Taşkafa
ve İsa ilişkisini sonuca götürmek dışında da pek çok amaca hizmet etmiş
bıçaklanma mevzusu. İsa’nın atarlı ergen tavırlarından kurtulup eski haline
dönmesi de yüzümü güldüren detaylar arasındaydı. Korkarak Ayşegül’ün yanına
gelmesi, o esnadaki diyaloglar izlemesi keyifli sahnelerdendi. Görünen o ki
Emirhan için gerçekten kaçınılmaz bir kader halini alan ıslah evi macerası (bkz.
Suskunlar) bu defalık, neyse ki, kısa sürdü.
Bu evde pijamayla uyuyan tek kişi neden Ayşegül?
Sezon
başından beri adeta bir iyilik meleği olarak izlediğimiz Çınar, karısının
Hikmet’le ilişkisinin olduğunu öğrendikten hemen sonra 180 derecelik bir dönüş
göstererek kin ve öfkeyle dolu bir karakter haline gelip bizi kendisine hayli
yabancılaştırmıştı. Şimdiyse aldatılmış olmanın çaresizliğiyle hedefine Ayşegül
ve Poyraz’ı almış görünüyor. Aslına bakarsanız, söylediği pek çok sözde de
haklı. Zira Ayşegül, Çınar’ın dediği gibi, Poyraz’ın dönüşünü öğrendiği anda
bunu söyleseydi, acıdan kıvranarak hayata küsen bir Çınar izleyecektik. Ama
aynı zamanda Ayşegül’ün gitmesine izin verecek ve olaylar sorunsuzca
halledilecekti. Sorunsuz bir Poyraz
Karayel evreni düşünemediğimizden olacak ki (^^), mevzu bu şekilde
halledilmedi. Çınar, görüşmeye Despina’yla geldiği için Ayşegül’e ‘velisinin
elinden tutup gelmiş gibi’ yakıştırması yapan, karşısındakini kendinden nefret
ettirmeye ant içmiş, intikam hırsıyla dolu yeni bir karaktere büründü. Şu
sıralar büyük laflar ediyor ama gözüme ne güçlü ne de cesur görünüyor. Yerden
göğe kadar haklısın, kandırılmış ve kızgınsın; ama sonuçta annen sana hâlâ ‘Çınarcığım’
diyor be Çınar. Fazla şeyapma.
Yazı devam ediyor...