“Ateş mafya damadı gibi giyinmişsin ama benim babam balıkçı.” -Aslı

“Mektupları yırtıp attın diyelim, resimleri bir bir yaktın diyelim,
bir mazi var onu nasıl silelim? Sen beni ömrünce unutamazsın.”

Ne mektupları yırttı Faryalı, ne resimleri yaktı… Hepsini sen yaptın Yıldız, sen.

Her şeyden biraz kalır ya hani, Faryalı bazı şiirlerde hiç durmuyor, Faryalı ‘eski’ aşklara hiç uymuyor. Bir adam nasıl bu kadar çok, bu kadar uzun, bu kadar eskitmeden, bu kadar derin sever?

Yirmi yıl ya hu, dile bile kolay değil, yirmi yıl!

Sen hiç mi yorulmadın, hiç mi düştüğünde kalkmaktan vazgeçmedin, hiç mi isyan etmedin kaldırıp başını göğe? Sen hiç mi tükenmedin be adam bu nasıl sevmek?

Jilet gibi ütülemiş gömleğini, giymiş üstüne, taramış saçlarını gelmiş seni avukata götüreceğim diyor. Senin ellerinden öperim, senin o seven kalbinden öperim. Ah ne güzel adamsın.

Deli dolu ama naif, ipe sapa gelmez ama kırmaktan çocuk gibi korkan, lafını bilmez ama çok güzel telafi eden… Ah Faryalı, senin bu çocuklar da senden mi öğrendi sevmeyi? Hele o Kelebek, keşke benim de bir şeyim olsaydınız siz ailecek.

Keşke ben de o restoranda, sobanın kenarına kıvrılmış bir kedi olsaydım. Olsaydım da azıcık huzur bulsaydım. Gerçi sizin de aksiyonunuz, koşturmanız, başınızdan belanız eksik olmuyor ama olsun.

Koşturma demişken hiç derdimiz yokmuş gibi bir de mafyaya gark olduk, iyi mi?

Geçen bölüm anlamamışım, arabadan çıkan Yusuf’un oğlu sanmıştım ama damadıymış, olsun.

Önce bir manasız buldum olayları ama ardından Süha’nın hikayesine dayanınca mevzu hah dedim, burası güzel, burada konaklayabiliriz.

Süha’nın hikayesine sonra geleceğim, önce bir koşturmayı çözelim.

Kelebek, canımsın balımsın da sende bir yeni gelene atar takıntısı mı var? Ateş’e de böyle yapmıştın vaktinde, gerçi o da sana yapmıştı ama olsun.

Ferdi… Sana hoş geldin, buyur otur demek isterdim ama daha çay demini almadan karşı kıyıya geçmek için yola çıktın, olsun. Sevmiştim seni, Kelebek’e diklenmelerini, Ateş’le kanka olmaya üç kalan hareketlerini ama seninle vaktimiz sınırlıymış.

Araba koşturması ve mafya olayı için sert olmasın demiştim, olmadı. Ferdi ve babası sağ olsun tabii. Araba yanmaktan, bizimkiler 5 yıl yatmaktan -o da iyi halden- kurtulmuş oldu böylece.

Yusuf’un karakterinin altından komedi çıkacak sanıyordum Evren Ergüven çıktı. Ya hu bu kadınları da anlamıyorum, hep bir kendini feda etme, ben giderim ellere hali.

Ne dedi Süha Reis; “Beni onun lafı bitirdi.”

Al Yıldız’ı vur Ela’ya…

Ah be Faryalı, ah be Süha Reis!

Biraz da durum şu alıntıdaki gibi;

“Leyla evet deseydi, edebiyat değil sosyoloji olurdu. Leyla, evet deseydi, efsane değil evinin kadını olurdu. Hayır dedi, aşkın ömrünü uzattı, ama Mecnun’un ömrünü kısalttı.”

Yıldız gitmeseydi, Faryalı ile otellerinde, oğulları ile yaşar giderlerdi. Ela gitmeseydi, Süha’nın bir teknesi değil bir evi olurdu.

Ama ne Faryalı, Faryalı ne de Süha, Süha olurdu. Varsın uzayan aşkın ömrü olsun. -Siz affedin beyler-


Yazı devam ediyor.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER