Bugün ikinci, hem
de bu kez kız teyzesi olduğum için daha bir mutlu oturdum ekran
karşısına dizinin yayın saati gelince. Eh, birde 20 küsür
bölümdür beklediğim çiftin nasıl sevgili olduklarını
izleyeceğim, heyecanlıydım tabii. Ama işler pekte beklediğim
gibi gitmedi. Hani geçiş bölümü denilen şey var ya, işte bu
bölümde aynen öyleydi. ŞebSel'in nasıl sevgili olacaklarına
dair geçmemiz gereken son viraj da atlatılmış oldu böylece.
Umarım bu sondur deyip, bundan sonra onları 'sevgili' olarak
izlemeyi temenni ederek bölüm yorumuma başlıyorum.
Yukarıda
bahsettiğim virajdan başlamak istiyorum öncelikle. Virajımızın
adı; 'Seni Seviyorum diyememe' sorunsalı. Yanlış duymadınız,
tam olarak bu. Şebnem'in direkt olarak olmasa da, kendince Selim'e
ettiği ilan-ı aşkı Küçük Bey'imiz tarafından karşılıksız
kalınca, bizim de ekran karşısında hevesimiz kursağımızda
kalmış oluyor haliyle.
Şimdi ben kendimi
Şebnem'in yerine koyuyorum, Selim açısından düşünüyorum, kız
haklı sonuna kadar. Kim olsa, pardon hangi kız olsa aynı şeyi
düşünürdü. Çok sevgili senarist grubumuz iki kadın ve bir
erkekten oluşuyor bildiğiniz gibi. Bu; ''illa söylemek mi lazım,
karşı taraf hâl ve hareketlerden anlasın canım'' fikri tam bir
'erkek beyni' ürünü gibi. Bilemiyorum.. Atasay Bey?? :)
Bilmek başka,
duymak başka. İnsan kulağıyla duymak istiyor bazen. O yüzden hiç
ne gerek var ya deyip bu yanlışa sakın düşmeyin. Selim ve onun
gibi düşünenler için yazalım öyleyse.
Seni seviyorum
kelimesine verilecek 'en yanlış' cevaplar Top 3;
3- Ben de; Bu
kelimeyi genellikle belli zaman dilimini aşmış evli erkekler ve
sevmediği biriyle olan kızlar kullanır.
2- Sessiz kalma;
Kötünün iyisidir, ilerisi için umut vaat ettirir hiç değilse.
Ama yine de beklenen karşılık bu değildir.
1- Teşekkürler;
Verip verilebilecek en kötü cevaptır o güzelim iki kelimeye. Asla
evde denemeyiniz. Eğer duyarsanız da tebrikler, artık bir
plâtoniksiniz.
Aklına Behlül maskesi gelmeyen???
Bölüm boyunca
kızlar ve erkeklerin Selim'e yardım etme çabaları güzeldi.
Özgür'de olmasa bu sahnelerden biraz sıkılabilirdim itiraf
ediyorum. Karakter kiminle yan yana gelse, enerjisini hemen pozitif
bir şekilde arttırıyor. Hele o Şebnem/Selin Şekerci maskesiyle
bana kocaman bir kahkaha attırdı evde. Birde bu konuda takıldığım
bir diğer nokta ise; bu duruma erkeklerin ve kızların tepkileri
arasındaki fark. Kızların bu konuda Şebnem'in yanında olmalarını
beklerdim ben. Selim'in tarafını tutup Şebnem'i yalnız
bıraktıkları ilk an değil bu çünkü. Tamam, arkadaşlarının
mutlu olmasını istiyorlar, ona bir şey demiyorum ama erkeklerin
arkadaşlık ilişkileri kızlara göre daha güzel işleniyor.
Birazcık hemcins arası destek fena olmaz bence kızlarda da.
Özgür'ün hayalleri kalp ben.
Selim'in çocukluk
travmasının atlatılması dışında güzel bulduğum sahnelerin
hepsinin hayal çıkması da ayrı bir üzüntü kaynağıydı. Bu
hayaller arasında en çok güldüğüm, tabii ki
Breakfast at
Tiffany's temalı Özgür'ün hayaliydi. Çocukların kurduğu
hayaller tam kendi kişiliklerini ve çiftlerin ilişkilerini
yansıtıyordu. Özgür; eğlenceli, Can; sıkıcı.
Evli, mutlu, çocuklu..
Âlmilla ve Özgür
dizinin komedi yükünü tek başlarına sırtlıyorlar zaten. Beş
çocuklu hayallerini, cilveleşmelerini sevdiğim Orijinal çiftim
benim. Resmen her hafta imrenerek izliyorum onları. Alkışlar;
Açelya Topaloğlu ve Fırat Albayram'a.
Mükemmel ama sıkıcı..
Can ilk bölümlerde
benim en çok sevdiğim karakterken ne oldu da böyle sıkıcı,
sıradan bir hale geldi anlamıyorum hiç. Sürekli bir ''ağzımızın
tadı kaçmasın Ali Rıza Bey'' diyen Hayriye Hanım tadında
Kâinat'ın peşinde iyilik meleği gibi dolanması sıkıcı olmaya
başladı artık. Belgesel mi çekecek, fotoğrafçı mı olacak bir
iş, bir hobi bulması şart kendine. İlk bölümlerde eleştirdiğim
Kâinat karakteri olma yolunda hızla ilerliyor aman dikkat.
Herkesi kandırabilirsin ama Şebnem Gürsoy'u asla!
Her dizinin bir kötü
karakteri vardır. Bunun Ege ile idare edilemeyeceği anlaşılınca
devreye Pınar girdi ama onun da akıbetini pek iyi göremedim ben
maalesef. Bu bölümde, bir iyilik meleği halleriyle kaleyi içten
fethetme ve ilgisiz baba durumları ortaya çıktı. Şebnem dışında
herkesi avucunun içine almış gibi duruyor ama bakalım kokusu ne
zaman çıkacak.
Bahsi geçen yüzük sağ elde görünüyor.
En başta da
söylediğimiz gibi Şebsel'in ilişkisindeki son viraj olan Selim'in
itirafından bahsetmezsek olmaz. Bölüm boyunca 'odunların prensi'
lâkabını hakkıyla yerine getirdi ama iki cümleyle de gönlümüzü
alıverdi hemen. Gerek beş yıl sonrası için kurduğu hâyâli,
gerekse Şebnem'e onsuz bir gelecek düşünemediğini söylemesiyle
gönlümüzü çalıverdi yine Küçük Bey. Bölüm boyunca aradığı eksik parçanın Şebnem olduğunu anlaması biraz geç oldu ama olsun. Bu arada kokudan tutulan
o dil bülbül gibi şakıdı, bu da gözlerden kaçmadı. Gözlerden
kaçmayan diğer bir detaysa; beş yıl sonra ki ŞebSel hayalinde
Selim'in ya da onu canlandıran Furkan Andıç'ın sağ baş
parmağındaki yüzüğün aynının Şebnem'de de olmasıydı.
Bilerek mi yapıldı bilmiyorum ama benim çok hoşuma gitti bu
ayrıntı. Zaten kostüm görevlileri genelde uyumlu giydiriyorlar bu
çifti, göze çok hoş görünüyor bu detaylar. Gerçekten
tebrikler.
İzafet'i çok az da
olsa gördüğüm için sevindiğimi söylemezsem olmaz. Önder ve
ikisini fena shipliyorum, madem Güneş gitti yeni çiftlere yelken
açma vakti. Ne güzel ikili oldular bu bölümde.
Genel olarak
eğlendiğim ve sonunda beklenen çift kavuştuğu için severek
izlediğim bir bölümün daha sonuna geldik. Yeni gününde bol
reyting alması dileğiyle. Emeği geçen herkesin emeğine sağlık.
Fragmana bakılırsa haftaya yine eğlenceli bir bölümde görüşmek
üzere.
Kitapkurdu
Kaçak Gelinler 23. Bölüm Fragmanı;