Deniz benim kızım, kalbim DNA testini çoktan yaptı.
Emir’in bilerek kurduğu baskı nihayet Nihan’ı gerçeği itiraf etme noktasına getirdi. Ama beni bundan daha çok sevindiren şey Nihan’ın Kemal’e nasıl bir haksızlık yaptığını, onu nelerden mahrum bıraktığını fark etmesi oldu. En başından beri Kemal’in kızından ayrı geçirdiği her günün büyük bir kayıp olduğunu, Nihan gerçeği söylemeyi ertelediği müddetçe Kemal’in hayatından çaldığını söyleyip durdum. Akıp giden zamanı geri getirmek mümkün değil. Turuncu Deniz ansiklopedisi kayıp günleri anca bir yere kadar telafi edebilir. Bizzat yaşamak varken, sonrasında sadece okumak aynı mutluluğu, aynı hisleri verir mi? Kemal Deniz’in tüm ilklerini, en güzel, en tatlı zamanlarını günden güne kaçırıyor. Bu yüzden Deniz, Fehime Hanım’ın olduğu kadar benim de yüreğimin yükü, kalbimin sızısı oluyor yavaş yavaş. Telefonda konuşurken Deniz konusunun dışında kaldığı için sitem eden Kemal beni çok üzüyor mesela. Neyse yanlış hesap Bağdat’tan döner derler. Ortaya çıkan yanlışlık ne zaman fark edilirse fark edilsin düzeltilmeye çalışılmalı. Çünkü bir yanlışta ısrar etmek onu doğru yapmaz.

Aslında bu gerçek Kemal için hem büyük bir mutluluk, hem de yepyeni bir dert. Kemal daha evvel de, son ana kadar Deniz’in kendi kızı olduğundan şüphelenip en sonunda büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Bu nedenle, kalbinden bildiği kızına dair gerçeği bu sefer tam manasıyla öğrenmesini bekliyordum. Çünkü bölüm boyunca her yeri tırmaladı, defalarca çıkmaza tosladığını düşünüp sonra tekrar tekrar umutlandı. Hastane kayıtlarına baktı, yanıldığını sandı yıkıldı. Sonra eczacıdan bilgiyi aldı gene umutlandı. Ardından nüfus kağıdını gördü yine kahroldu. “Alışır her insan alışır zamanla, kırılıp incinmeye/Çünkü olağan yıkılıp yıkılıp yeniden ayağa kalkmak”* Ama sonunda hiç ummadık bir anda, hiç beklenmedik bir kişi, Zeynep ,eline kesin olmayan ama önemli bir kanıt verdi. Bu kadar inişli çıkışlı sürecin sonunda Kemal Deniz’in kendi kızı olmadığına karar verseydi işin gazı kaçmış olacaktı ve gerçeği öğrendiğinde ben tam manasıyla o coşkuyu hissedemeyecektim. Bu yüzden Emir’in, nüfus cüzdanını değiştirmiş olduğunu tahmin ettiğim için Kemal gene öğrenemeyecek ve artık vazgeçecek diye kendi kendime hayıflandım bile. Ancak Zeynep çok kritik bir noktada devreye girdi ve 90+3’te galibiyet golünü atmış gibi bir etki yarattı. Ki Zeynep’i en çok anladığım ve en çok takdir ettiğim bölüm de bu bölümdü.


Bu ev kombili mi, merkezi sistem mi?

Zeynep de bu dizinin en kara sevdalılarından. Bu uğurda ailesini, abisini hiç saymasını, Ozan’ın duygularıyla oynamasını da defalarca eleştirdim zaten. Emir’in uydusu gibi dolaştıkça aşkının da değerini düşürüyordu bence. Hiçbir zaman seçilen taraf olamamaktan yakınan Emir, Zeynep’in her defasında kendisini seçtiğini göz ardı ediyordu. Ama bu sefer Zeynep ilk defa Emir’e posta koydu ve onun dikkatini çekti. Ben Zeynep’ten böyle bir çıkışı hiç beklemiyordum, çok takdir ettim. Bence Emir de onun bu delifişek hallerinden etkilendi. Sürekli hazır kıta halinde onun talimatlarını bekleyen, gel deyince koşa koşa gelip, git deyince gitmemek için direnen Zeynep’ten daha çekiciydi bu hali. Gerçi aralarındaki ilişki açısından, en son Emir’le öpüşürken bıraktığımız Zeynep’in çok zor bir durumdayken, Emir’in onu “ortada bırakmamak” için attığı adımları geri çevirmesini mantıklı bir nedene dayandıramadım. Geldiği noktadan şu an için memnun olsam da bu gelişimin sebebini anlayamadığım için çok güvenemiyorum. Neyse, mühim olan insanların yaptığı hatalardan ders çıkarması. Zeynep de bunu başardıysa, gerçekten pişmansa ve Kemal’e yardım konusunda samimiyse çok sevinirim.

Fehime Hanım iyi ki de saklamış o fotoğrafı. Fotoğraf sayesinde, umutları tükenen Kemal’e bilmeden yeniden koca bir umut vermesi bir yana, Nihan’la Kemal’e karşı vicdan yükü de artıyor bu sayede. Aşka, sevdaya hürmet etmek gerektiğini, karşı konulmaya çalışılsa da kaderin bir şekilde akıp kendi yolunu bulduğunu ve ebeveynlerin tercihlerinin her zaman çocukları için en doğru tercihler olmadığını öğreniyor.

Bundan sonra neler olacağını gerçekten çok merak ediyorum. En çok da Nihan’ın yaşadığı bu büyük travmadan sonra ileriye doğru nasıl bir adım atacağını. Çünkü Emir onu uçurumun kıyısına kadar getirdi, artık bir adım ilerisinin uçurum olduğunu biliyor. Sadece kendi düşecek olsa belki zerre umurunda olmaz ama Deniz’i de ardından nasıl sürükler? Bakalım kahraman Kemal onları güvenli bölgeye yeniden nasıl çekecek?

*Sertap Erener, Yalnızlık senfonisi
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER