“Yani arada sırada beni delirtiyorsun ama… Ama senin
olmadığın bir hayatta damla damla kururum ben. Çok uzun sürmez bir haftaya
beyin ölümüm gerçekleşir, ondan sonra da muhtemelen bir aya falan fişimi
çekerler.” demişti Kerim, Düğme’nin Hülya’nın rahmine düştüğünü öğrenmeden
hemen önce. Sonra gözleri dolu dolu olmuş, Hülya kadar güzel bir kız çocuğu
istediğini haykırmıştı sevdiğine. Nereden bilebilirdi Hülya kadar güzel bir kız
çocuğunun çok yakınlarında nefes aldığını, kendisine biçilen hayatta adımlar
atmaya çalıştığını…
Yakalım mı gemileri?
Damla damla kuruyan Kerim’i, kurumasına engel olmak isteyip
de can suyu veremeyen Hülya’yı ve gözyaşlarını gelecek hafta göreceğiz. Bu
hafta Kerim’i ilk tanıştığımız zamana gönderdik. O günlerde olduğu gibi bir
şeyleri sorgulamaya karar verecek ve geri gelecek.
O günlerde sorgulamasına neden olan şey Aylin meselesi
olmuştu. Biraz da Mehmet’in doğumunun etkisi vardı tabii. Şimdi ne neden
olacak bakalım.
Adam her koşulda cool.
Aşkı, huzuru, mutluluğu bulmuşken her şeyin yalan olduğunu
düşünmek ne acı. Kerim’in içinde bulunduğu durum çok acı ama sanıyorum ki Kerim
hala bir şokun içinde. Zira ben yangınlara düşmüş bir adam göremedim. Daha
doğrusu gözlerine baktığımda alevler gördüğüm adamın tepkisizliğiyle tanıştım
bir kez daha. Unutmuştum, haftalar öncesine gittim.
Gözlerime bak Hülya, canımın nasıl yandığını gör.
Kerim Cevher’le yarenliğimizin 35. haftasında da onu ne
kadar iyi tanıdığımı gösterdiği için kendisine minnettarım. Kerim Cevher, kimi
zaman dertleştiğim, kimi zaman söylendiğim biri oldu. Kerim Cevher, benim için
umut. Hem de öyle bir umut ki; kuru otları yeşerten, sönen yıldızlara ışık
veren… Fakat bazen o yeşerttiği otlar, ışık verdiği yıldızlar ona söylenmeme
neden oluyor. Böyle bir ilişkimiz var. Ama yine de kimseler ona dokunmasın
istiyorum. Sadece ben kızayım, ben kırılayım.
Bu kadar sert inmek zorunda mıydım o bulutlardan?
İşte bugün de kırıldım ona. Kalbine düşen ateş parçalarını
harlamadığı için kırıldım. Bazen ateş, harlanınca söner. Harlamazsan, söndürmek
için uğraşmazsan için için yanmaya devam eder. Ama fragmanda "Kar sessizce
kaplar ya her yeri, benim de kalbim yavaş yavaş öyle kaplanıyor işte..."
dedi ya. Unutmasın bahar gelir, karlar erir. Ve baharları herkes sever Kerim Cevher,
herkes…
Benim Cevher prensim, Kerimcim bu hafta bana da yaklaşmadı
işte. Hülya'ya uzaklaşmayı tercih ederken bana da uzak kaldı. Belki de Kerim'in acı çekme hali budur diye düşünsem de Aylin meselesinden sonra darmadağın olan o adamı da görmüştüm ben zamanında. Neyse, gelecek hafta telafi ederiz muhakkak. Heyecanla bekliyorum yeniden
dertleşmeyi.
Kerim’e çok güveniyorum. Melisa’nın doktor mevzusuyla
yakından ilgilenecek olmasına rağmen hala ilk günkü gibi güveniyorum. Benim 34
haftadır tanıdığım Kerim Cevher, Hülya’nın canını yakmak için başka bir kadının
da canını yakacağını bile bile ona koşmazdı. Koşmadı. Ama yine 34 haftadır
tanıdığım Kerim Cevher, hastalık mevzusunu duyduktan sonra kayıtsız kalmazdı.
Kalmadı. Fakat bu gibi durumlarda biraz kendini geriye çekmesinde de fayda var sanki. Sence de yok mu Kerimcim?
Bari karnımızı doyursaydık Kerim, kızımız aç kaldı.
Bu hafta Hüseyin’in de sözlerine kulak vererek biraz daha
geride kalan bir Hülya izledik. İyi oldu. Çünkü Düğme’ninki de can.
İyi ki Mahir.
Mahir'in herkesi tanıyıp, her konuda mantıklı fikirler sunması kalp ben. Kerim, her şeyi Hülya'dan öğrenmezse öğrendiği kişinin Mahir olmasını isterim. Çünkü Hülya'yı bu kadar iyi tanıyan bir başkası yok hayatında.
Mahir ve Arda da birlikte güzel bir ikili olacaklar belli. Sahi Mahir'in anlaşamadığı insan var mı? Nurgül, Cem... Başka?
Yazı devam ediyor...