“Aramıza mesafelerde
girse, hiç haber de alamazsak da
birbirimizden uzak da olsak, yüz vermesek de konuşmasak da hep birbirimizdeyiz
aslında. Kalplerimiz aynı yerde, aynı ritimde atıyor. Bazen kırıyoruz
birbirimizi, bilerek ya da bilmeyerek. Acı veriyoruz, acı çekiyoruz. Ama hepsi
gelip geçici hepsi daha güzel günler için biliyorum. Bir araya gelir gelmez
ikimizde hissediyoruz bunu... Ne yaşarsak yaşayalım biz hep birlikteyiz aslında.
Ömer ve ben aynı tarafta ve yan yanayız.” Uzun zamandır duyduğum en güzel aşk tarifi
bu olsa gerek... Şahane anların birinde uçurumun kıyısında yalnız kalıp
düşmekten korkan Defneler bir başka şahane anda uçurumu düşünmeden atlamaya
karar verir olmuşlar, sorarım size mucize değil de nedir bu olanlar?
Canım canım Pamir, vedamız bu kadar kolay olmayacak elbette
ama dediğin gibi bazen “Sadece iyi olmak” sevmeye ya da sevilmeye yetmiyor.
Bence birini sevebilmek, aşık olabilmek birlikte hayal kurabilmekle ilgili...
Birbirinden tamamen farklı serseri bir mahalle Defosu ile buzlar efendisi
Sinyor’u aynı noktada buluşturan ortak oldukları hayalleri değil de nedir? İso
ne güzel dedi. Ömer, Defne’ye hayal kurmayı öğretti. Bununla da kalmayıp
hayallerin gerçekleşmek için kurulduğunu, mucizelere inanmanın aşkın ilk kuralı
olduğunu. İşte o nedenle bu büyülü aşka ne
Nihan’ın ne Neriman’ın ne de Sinan'la Seda’nın anlamasını bekliyorum. Gölge
etmesinler, başka da bir şey istemem. Ki bu noktada değil gölge etmeye bir
santim onları ayırmaya bile güçleri yetmez o ayrı!
Çünkü bilmem kaç milyon “insan” denilen yaratığın
yuvarlandığı şu garip kürede birbirini aynı anda, aynı koşulda, aynı taraftan
seven iki insanın denk gelmesi şanstan çok daha farklı bir şeydir. İşte bu
yüzden aşk, mucizenin ta kendisidir... Sırtındaki yüklerinden kurtulan Defne’nin
aşkının arkasında nasıl dik, nasıl kararlı ve inançlı olduğunu gördük. Bize hep
anlatılan ama ne yazık ki göremediğimiz o meşhur arıza halleri ile hem de... Bu
saatten sonra onların önüne çıkmaya cesaret edecek tek bir engel bile
olmayacak. Tıpkı bugüne dek olduğu gibi onların rüzgarına kapılan herkes savrulmaktan başka hiçbir şey yapamayacak. Boşuna beklemedik biz o rüzgarları..
Siz birlikteyseniz her şeyin oluru var <3
Aşkın en güzel etkilerinden biri de birbirini iyi gelme hali. Bu zamana dek Defne'nin bir iyilik meleği gibi Ömer'in hayatına dokunuşlarını izledik. Yeri geldi hastalanan patronunu iyileştiren bir asistan oldu, yeri geldi işleri kötü giden Ömer'in tutunduğu dal oldu. Birbirlerinin hayatlarına dahil oldukça en gizli yaralarını bile sadece birbirlerine açar oldular. Annesini kaybettiği gün onu pazı sarması ile karşılayıp "Ben hep buradayım." diyen Defne'ye karşılık, aynı şekilde sevdiceğini üzmemek için annesinin düğüne gelip gelmeyeceğini korka korka soran Ömerler gördük. Aynı gökyüzüne farklı şehirlerden baktıkları o bir yıl boyunca neler yaşadıklarını henüz açık açık konuşmadılar. Ancak birbirlerinin hayatlarına dokundukları andan itibaren sadece iyilik ve mutluluk getirmiş bu iki aşık ne olursa olsun yine birbirlerini
iyileştireceklerdir. Yani önlerine çıkan her engelde birbirlerine dönüp “Oluru var mı?” diye soracaklar. Kah Ömer var
diye haykıracak kah Defne ama ne yapıp ne edip bir yolunu, el ele var
edecekler...
Neticede su akar yolunu bulur sözünü hepimiz biliriz. Ama hangimiz
suyun akmayacağı ihtimali üzerinde durup sonrasını düşünür? Düşünenler oluyormuş çok şükür, bize de
öğrenmek düştü.. Su akıp yolunu bulmuyorsa, o taşı çatlatmak gerekirmiş. Hoş
akacağı varsa da, dalga dalga olup o taşa bile sığmıyor ya neyse...
Yazı devam ediyor...