Bulutların üzerinden inme zamanı...
Ve Cevher prensi sahalarda!
Zamanın birinde bir çocuk varmış. Annesi, babası onu el üstünde tutarmış. Çocuk da çok akıllıymış. Derdi, tasası okuyup güzel yerlere gelmekmiş. Kolunun altından kitabı, burnunun üzerinden gözlüğü eksik olmazmış. Sonra günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovalamış. Bu çocuk kendini ona 8 yaşından beri aşık olan kız çocuğuyla nikah masasında buluvermiş.

Yine günler haftaları, haftalar ayları kovalamış… Kırgınlıklar, sevinçler, gözyaşları, kahkahalar kapılarında bir dağ gibi birikmiş. Ve bir gün yıllarca bulutların üzerinde yaşayan bu çocuğun bulutların üzerinden inme zamanı gelmiş.

“Elveda bulutlar…” demiş Kerim Cevher. Ve yüreğinde koca bir yangınla kalmış olduğu yerde.

"Bu benim kızım değil!"

Hayat Şarkısı, en önemli düğümlerinden birini çözerken yepyeni ve acı bir düğüm atarak 34. bölümünü noktaladı. Yine efsanevi bir şekilde finale yürürken bulutların üzerinden sakin ama acı bir şekilde yere çakılan Kerim Cevher’i de bize bıraktı.

Kerim Cevher… Fragmanda “Hiç mi ulaşamadım ben senin kalbine?” dedi ya, hissedebileceği her şeyi özetledi aslında. Kerim seviyor; Hülya’yı, çocuklarını çok seviyor.

Kerim, Hülya’yı çok seviyor ya işte sevgisinden dolayı bazı şeyleri görmezden geliyordu. Bu hafta aklına düşen her şeyi bir bir topladı ve sonuca ulaştı. Aslında Hülya, ortak hesaptan para çekmese Kerim harekete geçmek için bir şeylerin olmasını daha beklerdi sanırım. “Hülya gibi bir kadın Kerim’i arayacaklarını nasıl akıl edemez?” sorusunu sormama fırsat kalmadan Zeynep sayesinde cevabımı da aldım, teşekkürler.

Titreme Hülya, korkma...

Annelik böyle bir şey işte… Hele ki söz konusu Hülya’ysa her şey daha farklı. Bir yandan Kerim hiçbir şey öğrenmesin diye uğraşırken bir yandan da Kerim’in kulağına gidebilecek hiçbir şeyi engellemeden sadece Bahar’ı düşünüp harekete geçti Hülya. Esasında Hülya artık daha şanslı çünkü Bahar ve Cem’i bilen birçok kişi var etrafında. Ama kalbini açtığı, kalbine ortak olduğu Kerim hiçbir şeyi bilmeyince yalan üzerine yalan söylemek durumunda kalıyor yine.

Cem’in yanından eve gelip, yatağın üzerine çökünce titreyen Hülya kalbimi sızlattı. Kerim, tecavüzü öğrenince baş başa kalacakları ilk sahneyi iple çekiyorum. Kalbimizi yakıp geçecek, eminim…

"Bahar... Ah kalbimin kapanmayan yarası..."

“Bu benim kızım değil!” diye haykıran Hülya, bir köşede onu izleyen Kerim ve bunların ışığında boncuk gibi dağılan bir HülKer izleyeceğiz haftaya. Ve belki sonraki hafta da. Zor ama güzel bir dönemeçteyiz. Bugüne kadar HülKer’in HülKer olmak için neler yaptığını izledik, sonra küçük bir ayrılık gördük ama ilk defa Kerim’in kalbine bu kadar derinden ineceğiz. Kerim’in Hülya’ya olan aşkından şüphem yok. Kerim’e çok güveniyorum. Fakat aşk hata da yaptırır zaman zaman. Kerim’in bu noktada hata yapmasını ise hiç istemiyorum.

Melisa git kendini sosyal sorumluluk projelerine ver.

Açıkçası Kerim’in teselliyi Melisa’nın kollarında bulmasını beklemiyorum. Bu hafta tam Kerim Cevher’lik bir sahneyle gereken cevabı verdi Cevher prensimiz. Melisa bu cevaptan tatmin oldu mu? Yoldan çekilse de tatmin olduğunu sanmıyorum ama bu Kerim’in hata yapacağı anlamına da gelmiyor tabii.

İlla ki HülKer. <3

Ben bu noktada Kerim’in yeni hatalarını değil de geçmişiyle hesaplaşmasını izlemek istiyorum işin aslı. Filiz’e, belki Filiz’in öncesine kadar inen bir içsel hesaplaşma. Sonrasında Hülya’yı gerçekten tanımak istediği o an, ona dokunurken hissettikleri, Hülya’yı kaybetme korkusunun nelere neden olacağı ve dahası… Kerim Cevher’in naif kalbine dokunmak, zaaflarını öğrenmek ve yeniden ayağa kalkmasını izlemek istiyorum...

Cem’in tecavüzünü öğrenene kadar geçen süreçte Kerim’in Hülya’yı tam anlamıyla anlayabileceğini düşünmüyorum. Öğrendiğinde ise nasıl paramparça olacağını şimdiden görebiliyorum. Zor yahu, çok zor!

Hülyacım, Mahir olmasa ne yapacaktın acaba?

Hülya’nın Cem’i öldürdüğünü düşünmesi, sonrasında Mahir’le beraber metruk eve tekrar gittiklerinde Cem’in ortadan kaybolması, Hüseyin’in hatta Bayram Bey’in olaya dahil olması derken Cem konusu hala muamma olsa da ben Bayram Bey’in elinde olduğunu düşünüyorum. Bayram Bey, ne zaman bu kadar sakin davrandıysa mutlaka altından bir iş çıktı.

Keşke gözyaşlarını silebilsek Hülya.

Hülya’nın tepkileri o kadar gerçek ki. Burcu Biricik’i izlerken kollarından tutup sarılmak istedim, hem de defalarca. Acısı, korkusu, tereddütü, kırgınlığı, anıları... "Elveda..." ile başlayan sahnede ilk bölümün ilk sahnesini anımsarken Hülya'nın ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha anladım. Hülya Cevher sen çok güçlü bir kadınsın! Bahar’ın gücünü nereden aldığı da ortada. Seninkilerde genetik olarak 'tutunma' güdüsü var, bu da Düğme'ye işaret ediyor bir yandan.

Hülya, biraz durulsa sevdiğimiz, tanıdığımız Hülya olur mu? Bu kafamdaki en büyük soru işaretlerinden biri. Ama Hülya biraz daha mantıklı hareket et artık. Eskiden yalnızdın bu hayatta ama artık üç çocuğun var. Bir işe girişirken onları da düşünmek zorundasın. Mesela sen 4,5 aylık hamilesin, unuttun mu? Öyle her yere koşamazsın artık. Düğme gerçekten çok güçlü. Ama sen de biraz mantıklı kararlar al. Haydi Bayram Bey duymasın istiyorsun, anlıyorum. Kerim zaten duymamalı ama ya Hüseyin? Her şeyi bilen Hüseyin'i neden devre dışında bırakıyorsun? Kaya değil de Hüseyin yanında olsa daha iyi olmaz mıydı mesela?

Öte yandan Hülya'nın kusursuz resmedilmemesinden de memnunum. Bu da benim ikilemim olsun.

Boncuk...

Canım Bahar… Sen ne güzel bir bebeksin, sen ne kadar akıllısın. Allah nazarlardan korusun seni, yolun hep aydınlık olsun. O nasıl güzel oynamak öyle. Nasıl güzel su içmek, geçip koltuğa oturmak, acıkınca ekmeğe uzanıp karnını doyurmak. Öncelikle Defne Yazar’a kocaman alkış. Ve Bahar için böyle güzel sahneler düşleyen Mahinur Ergun’a, Bahar’ı böylesine güzel sahnelerle izleten Cem Karcı ve Benal Tairi’ye çok çok teşekkürler. “Çocuk oyuncular nasıl oynatılır?” dersi verdiğiniz bir bölüm daha izledik sayenizde.

Bahar'ın açlık ve karnını doyurma üzerine sahnelerinde aklına Bayram Bey gelenler elime mum diksin.

Bahar çok ağladı, evet. Ama bölümün arkasından yayınlanan kamera arkasında gördüğünüz üzere oldukça da mutlu. Hassasiyetinizden öperim canım Hayat Şarkısı ekibi… En hassas sahnelerin arkasından yaptığınız açıklamalar öyle değerli ki.

Yalnız Bahar'ın o kadar uzun süre tek başına dolaşması konusunda biraz kafa karışıklığım var. Çocuk dere tepe aştı ama hiçbir yerde duraklamadı. Çocuk dediğin biraz meraklı olur, bir yerlerde oyalanır. Bahar, sürekli yürüdü. Onu arabasına alan kadına da kızmayıp şükretmek lazım aslında, sayesinde Bahar geceyi sıcak bir ortamda geçirdi. Güzel bir detaydı.

Bahar'ın yokluğunda Kaya'ya çok üzüldüm. Sıkı sıkı sarılmak, güzel kalbinden öpmek istedim. Çok güzel adamsın be Kaya!

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER