Urfalıyam Ezelden dün gece yeni kanalında, yeni gününde bıraktığı yerden seyircisiyle buluştu. TNS'nin ölçümlediği reyting verilerine göre de yeni bölüm bir hafta ara vermesine ve kanal değiştirmesine rağmen çok kan kaybetmemiş gibi görünüyor. Cumartesi zor bir gün. Bir yanda
Güllerin Savaşı,
Sungurlar,
Kiraz Mevsimi ve yüzyılın yapımcısına ve kanalına en çok kazandıran (çünkü günlük maliyeti taş çatlasa 10-15 bin liradır) programı
Bu Tarz Benim varken araya girip kendine makul bir yer açmaya çalışmak zorlu bir savaş.
Urfalıyam Ezelden ilk raundu bana göre başarıyla bitirdi.
Beni sorarsan, hayatımın en zor izlemesini yaptım, en zor yazısını yazıyorum. Evet. Sıradan seyirciyi hiiç ilgilendirmeyen ama dün geceki bölüm hakkında yazarken elimi zorlayan bazı sebepler var. Ne gibi diyeceksin? Hemen anlatayım. Kanal değişikliği belli olduğunda sadece bir hafta ara vererek yeniden yayına çıkmak dünyanın en zor işlerinden biri. Düşün ki yazar ekibi olarak, "ne oldu da böyle oldu?" tartışmasını neticelendirecek, sağlıklı cevapları bulacak yeterli süre yokken yeni bir bölüm kurmak üstelik de bunu iki-üç gün içinde yapmak zorundasın. Öyle de bir bölüm olmalı ki hem hikâyenden taviz vermemelisin hem de aksadığı söylenen yerleri revize etmelisin. Ağzınla kuş tutmayı bırak, 'Şu kuşu pişir ayıkla getir, belkiii yeriz" diyen bir panel ile muhatabız anlayacağın. Yazar Ekibi'ni (ara sıra didiklesem de) ilk günden beri yeni sözler söyleme derdinde olan, hikaye anlamında 'namuslu' davranan bir ekip olarak gördüğümü de biliyorsunuz. Bu cepte! Açıkçası dün geceki bölümü de sevdim. Özellikle pavyon sahneleri itibariyle hikaye yağ gibi aktı. Ancak
yine ve ısrarla söylüyorum bu hikâye aşırı doz trajedi almaya alışmış
'azgın' seyirci ile ancak ve ancak "ferahlayarak", işi hızla
daha çok neşelendirerek ve "komedi" çizgisine yaklaştırarak başa çıkabilir.
Diğer türlü cumartesi gününde rakipleriyle savaşması zor görünüyor.
Projede bir de yönetmen değişikliği oldu. Diziyi artık Faruk Teber çekmiyor.
Osmanlı Tokatı, Huzur Sokağı gibi dizileri çekmiş olan Şenol Sönmez devam ediyor ki (Hani benim çok mızmızlandığım) beşinci bölümü de zaten iki yönetmen olarak çekmişlerdi. Şenol Sönmez'in rejisine hakim değilim. Sörç edip baktım, çektiği işlerin hiçbirini izlememişim.
Dolayısıyla gözüne ve aklına çok yabancıyım. O yüzden de 'ahkam' kesmeyeceğim ama, dün gece işi gerçekten çok zordu. Hem bir haftada bölüm kurtaracaksın, hem de Zaaflı ve Arsız Raninigiller, "Bu ne yaw dünyası tuzla buz olmuş" demesin diye kasacaksın. Eldeki dünyayı mı kopya edeceksin yoksa sıfırlayacak mısın derken, var sen düşün reji ekibinin omuzlarındaki yükü... Bu yüzden de Şenol Sönmez'i can-ı gönülden tebrik ediyorum. Sahnelerini düz, çapaksız çekmiş, 'telaşsız' görünmeyi başarmış. Mesela sondan bir önceki fragmanı izlediğimde yaşadığım paniği, dün gece bölümü izlerken yaşamadım. Elinize sağlık..
Elbette izlerken pek çok sahnede 'aah..' çektim, midem ağrıdı ama, onun vebali bu ekibin boynunda değil.. O 'kişisel' hesap bende bir süre daha açık kalacak. Sonuç?
Urfalıyam Ezelden ilk dört bölümde Faruk Teber rejisi eşliğinde muhteşem seyirlik bir masal anlatıyordu. Gözümü televizyondan ayırmadan izliyordum. Ne oldu? Hiç! Şimdi
Urfalıyam Ezelden'i Şenol Sönmez rejisiyle biraz izleyip, biraz dinleyeceğim. Bu hâl Sönmez'e has değil, aman alınganlık olmasın. Hep olduğum yere yani 'yerli dizi izleme pozisyonu'ma geri döndüm. Sorun sizde değil, bende neticede.. Neyse..
Özetle;
Urfalıyam Ezelden ekranda kaldığı sürece hikayesinin, Selva'nın, Yanık ve bütün oğullarının ve dahi Kurtlu (^.^) Türkan'ın peşinde olacağım.. Urfalıyam Ezelden'i izlemeye devam edin. İzin verin, biraz rahata ersinler göreceksiniz çok güzel hikayeler izleyeceğiz.. Bütün ekibin gönlüne bereket, yolunuz açık olsun!
Böyle işte..
R.
*Başlık olarak seçtiğim eser, bir Ezginin Günlüğü şarkısıdır, Ali Atay seslendiriyor.