Bir ellerin, bir ellerim, bir de kırmızı motosiklet.
“Benim aklım, fikrim zaten sende.” – Ateş Ergüven
Ben sanmıştım ki Ateş Ergüven durduğu yerde duracak biraz
daha. Ben sanmıştım ki Aslı gibi o da biraz biraz içinde büyütecek, pat diye
bırakmayacak kalbindekileri Aslı’nın avuçlarına. Ama Ateş Ergüven ne zaman
beklenilen tepkiler verdi ki?
Aslı gibi bizim de dengemizi bozdu durdu, aylarca. Hala da
bozuyor.
Avucuna bıraktığı kırmızı motosikletin, Aslı’nın bugüne kadar
alınmamış tüm hediyelerini temize çektiğini biliyor mu acaba? Umarım
biliyordur. Çünkü öyle. O kırmızı motosiklet Aslı için, babasının en son aldığı
biberondan beri ellerine bırakılan en değerli şey belki de. Ha bir de ellerini
kavrayan eller.
Aslı bu bölüm, biraz daha öfkeli baktı Ateş’e, dilinde tüm
hayal kırıklarından kalma bir tını savurdu durdu sitemlerini.
Ateş’in kapı eşiğinden geçemeyişlerine içim sızlasa da hak
etti Ateş oğlan bu tepkileri.
Kıskanınca çok güzel oluyorsun Ateş parçası, sırıtışıyla
izledim neredeyse tüm bölümü.
Yiğit ve Mert’e böyle davranması çok kırıcı olsa da Ateş ne
zaman doğru yerde doğru hamleyi yaptı ki? Onca yıllık arkadaşları da biliyordur
huyunu suyunu.
Oysaki Aslı, Yiğit’e verilebilecek en güzel cevabı verdi.
“Bundan aylar önce bir portakal ağacından düştüm, hala
düşüyorum.”
Bu cümle üzerine başka bir zaman uzun uzun yazmak istiyorum,
bu cümle hakkında hiç susmak istemiyorum.
Canım Aslı, kalbi şiir Aslı.
Yazı devam ediyor.