Hayaller & Hayatlar...
Yiğit Balcı is coming
Son dönemlerde sık sık karşımıza çıkan ikili. Aslında insanoğlu yaradılışından beri hakimdir hayaller ve hayatlar. Oysa bugünlerde biraz daha espri amaçlı kullanılmaktadır. Kıssadan hisse de diyebiliriz. İnsan yaşadığı sürece çeşitli hayalleri sınırlandırmadan kurabilir ama hayat karşısına bambaşka şekliyle çıkar. Beklemediğin anda beklemediğin bir olay ve sen şok. Tıpkı Deniz’in büyük heveslerle Dombili Yiğit ile buluşmayı umduğu gibi…

Her şey orada başladı ve taaaa bu zamana kadar geldi. Şimdiyse ufak, beyaz yalanı çözülmez düğümler yapan İrem tarafından gerçekler acımasızca ortaya çıkıyor. Gerçeklerin öğrenilmesini böyle hayal etmediğimi baştan söylemeliyim. En azından gerçekleriCD ile elden ele vererek İrem’in açıklamasını hiç ama hiç düşünmemiştim. Teknoloji her zaman iyi yönde işe yaramıyor işte. İrem kendini iyi hissetmek, bir nebze vicdanını rahatlatmak adına kötülüklerine tam gaz devam ediyor. Kimsenin onu gerçekten sevmediği hissini en yakın arkadaşının sevdiğinden çıkarması benim sözlüğümde başka anlam taşımıyor. İrem gibi insanlar çok fazla var. Koruyun, kollayın kendinizi. Nasıl mı var? Nasıl mı koruyacaksınız? Aslında insan yaşamadan ders almıyor. Bazen tecrübelerinden yararlanacağınız insanları dinleyin yeterli. İrem’in sorunu kendisiyle, küçüklüğüyle, ailesiyle. Ezilmişliğinin vermiş olduğu buhran sonucu önüne çıkan ilk fırsatta bıçağı Deniz’in sırtını sapladı ve şimdi de yavaş yavaş çeviriyor. Acı çekmesini izlemek, kötü olduğunu bilmek mutlu ediyor ya da mutlu ettiğini sanıyor. Ne de olsa onlar küçüklük arkadaşı. Yani henüz tam anlamıyla arkadaşlarını seçme, doğru karar verme yaşlarında değilken tanışmışlar. Deniz hep iyi, sevimli, temiz kalpli, sevecen olmuş. Belki İrem’in babası evlerinde sürekli Deniz’i övüyordu. İrem bunun hırsını yıllarca içinde saklamış ve zamanı geldiğinde tetiği çekti. Üzülen, kırılan, kötü olan Deniz oluyor. Gittikçe omuzlarındaki yük arttı. Önce sahte intihar olayı, peşine deliler gibi Yiğit sevdası. Deniz yine fedakâr, yine yapıcı. Oysa tek dileğim İrem’in artık kendi aleminde olmasıydı. Ne kadar büyük isteklerim olmuş, hayat işte!


Bakışları bile sinsi ıyyyyy

Neşe ile beraber hareket etmesini de şu şekilde açıklayabilirim. Bazen sonradan az buçuk tanıdığın insana içini dökmek istersin. Belki yardım eder, belki ters teper. Çünkü başka açıklaması olamaz. Otelde hiç mi arkadaşı yok İrem’in? Deniz olmasaymış ölürmüş o zaman. Bir de ona yanlış yapıyor ya nasıl deli oluyorum öyle böyle değil. İrem kötü, İrem yanlış, İrem hatalı, İrem %1000 kusurlu. Diyeceğim o ki İrem gibi olmayın.

Şeytan İrem çok konuşuldu, daha fazla kulakları çınlamasın. O kadar dolu dolu 19. bölüm izledik ki her noktaya dokunmak istiyorum. Nokta demişken en önemlisi gerçeklerdi. Hayalini kurdukları anlar ve elde kalan doğrular. Yiğit’in hayali. Sevdiği kadın ve sevdiği şehir. İkisini bir araya alıp öylece kalmak. Hayalini gördüğünde “Dur!” dedi Deniz’e çünkü beraber gidip bakacaklardı gerçeğine. Deniz manzaralı evinden Deniz’i ile oturacaktı. Kararını çoktan vermişti Yiğit. Çocukluk aşkı diye sandığı İrem’i terk etmiş, asıl sevdiceğine kavuşmaya gün sayıyordu. Sürekli bir iş bahanesiyle onunla beraber olmak istiyordu. Yoksa hepimiz bilmiyor muyduk tabloyu Yiğit’in tek başına da alabileceğini? Kredinin çıkması için 7/24 Deniz Yiğit el ele olmak şart değildi. Yalnız fırsatı kaçırmaması gerekiyordu. Tuna ona Deniz’in kalbinin kimde olduğunu söylemişti bir kere. Belki de bilmeden Tuna aklına sokmuştu Deniz’i. Yiğit sadece hoşlanıyordu belki de. (Sonuçta çocukluk aşkı olduğunu bilmiyordu.) Artık kaçış yoktu. Deniz’i dört bir yerden sarmalıydı. Öğrenmesi gerekti Deniz’in hislerini.

“Gözlerinin içine bakarak bana seni sevmiyorum dersen Amerika’ya giderim.” dedi. Susmak kabul etmekti aşkı, sevdayı. Hayır cevabını almadığı sürece Yiğit Balcı bırakmayacaktı. Ve gamzeli gülüşü hep bundan. Çünkü Yiğit aşkla değişen adam, güzelleşen adam. Ofiste bile fark etmiyor musunuz halini, tavrını? Gözüyle Deniz’i araması, her an içinin kıpır kıpır olması. Hep aşktan, hep aşktan. Ve Yiğit Balcı’nın ev düzenliğine on puan. Buralarda hep Gökhan Alkan dokunuşları varmış gibi hissediyorum.^^ Eeee zaten zıtlar birbirini çekip, tamamlarmış. Deniz’in dağınıklığı (Kendi itiraf etti hocam^.^), Yiğit’in titizliği tamamlayacak. Aynı şekilde Yiğit’in narinliğini de Deniz’in el çabukluğu. Görmediniz mi hasta Go Flamingo ahalisini evlerden toplarlarken hallerini. Yiğit herkese on adım uzaklıkta, Deniz ilk yardım mübarek.^^  Go Flamingo ofisi derim de içindekileri teğet mi geçerim? İşte ekip ruhu bu olmalıydı. Hepsi hasta usta, öksür aksır işe getirildiler. Ekmeklerinin derdine düşüp üstlerine düşen görevi başarıyla tamamladılar. Ayça’nın hakkını da yemeyelim. Neşe’nin hakkını da. Özellikle Çağdaş’ın başarısı takdire şayan. Neden ekip işi? İşte hep bundan. Bakın mesela krediyi vermek için gelen adam Çağdaş’ı görmese soracak mıydı? Hayır. Personellerin hepsini tanıyor muydu? Hayır. 1 ya da 2 eksik olsalar adam soru yağmuruna mı tutacaktı? Hayır. Tümüyle bir ekip isen herkesin bir rolü vardır. Ve 1 kişi bile olmasa eksik olurlar. Haydaaaa Buket neredeydi? Yok yok dizi başından beri görmedim de merak ettim. Ayça onun yerine gelmedi değil mi? Yiğit Balcı geldiği için de kaçmadığına göre Buket’e ne yaptınız?


"Yiğit Bey beni bagaja koyarak kırdınız." By Çağdaş

Çağdaş’a değinmişken bir iki kelime de daha yazmazsam içimde kalır. On numara, adamım Çağdaş. Gayet cool ve rahat. Kafası en relax adam da o. Gayet de net. Böyle azıcık oynayıp ince nüansı yakalayan karakterleri seviyorum. Gazi Bey. Aslında biizm onu ilk baştan Çaycı Gazi diye tanıyıp sevdiğimiz adam. Valla özüne dönünce ayrı sempatik, ayrı samimi. İyi ki memur geldi de eski halini gördük Gazi’nin. Nasıl sevindim, anlatamam. İçten olunca ayrı seviliyorsun Gahraman Gazi.^^

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER