Biraz da sen taşı...
Dizinin ilk fragmanını izlediğimde, ‘eski hikaye’ zaafımdan hemen yakalamıştı beni Yıldız ve Faryalı. -Faryalı, eski dedim sen affet-
Sonrasında ise önceden de yazdığım gibi, öylesine yüzeysel, öylesine kala kaldı ki bu konu ne hissettim ne üzüldüm. -Faryalı’nın gözlerindeki köz hariç.-

Şimdi o kolye çıktı ya boyundan, kondu ya Yıldız’ın avuçlarına, avaz avaz bağırıyorum içimden. Yıldız, biraz da sen taşı… Biraz da sen ağla.**

Yıldız haksız, tepeden tırnağa haksız… Konuşmayan, bağırmayan, karşı çıkmayan her kadın haksızdır çünkü gözümde. Dayansaydın ya kapısına, hesap sorsaydın? Neden çekip gidiyorsun? İnsanın acı çok yanında bırakıp gitmek ister, canını acıtan o yerde durmamak ister bunu anlarım ama ne görmüş Yıldız? Limanda duran iki kişi, bu mu, bu kadar mı?

Yıldız haksız çünkü bir adamın elinden baba olma hakkını aldı, bir adamın ömrünü yasa çevirdi, bir adamı öylece tek kelime etmeden bırakıp gitti.

Kurban olayım ağlamayın.

Faryalı…

Sen bu masalın kaybedenisin. Sen bu masalın hep kuponları son elde yatanısın, sen bu masalın mutsuzusun. Ve bu canımı çok acıtıyor.

Tüm umutları alınır mı elinden birinin? Tüm olurları sürüklenir mi olmaza. Tüm çiçekleri tek tek kopartılır mı?
Faryalı’dan ne istediniz? Neden izin vermiyorsunuz mutlu olsun?

Peki ya Kelebek'in?

Ya da Ateş'in?

Ah evet onun da soyadı Faryalı artık… O da soyadı Faryalı olan tüm adamlar gibi öyle dertli dertli bakacak… O da soyadı Faryalı olan tüm adamlar gibi çok güzel sevecek.

Hiç istemedim, Ateş’in Faryalı’nın oğlu olmasını ama doğrulandıktan sonra bu gerçeği öğrendikleri zamanın hayalini kurarken buldum kendimi.
Şimdiden düşünüyorum baba-oğul tanışmasını. Oysa insanlar babalarıyla tanışmaz, insanlar babalarının ellerine doğarlar genelde.
Timuçin Esen ve Alperen Duymaz’dan beklentim en yüksekte o sahne için, büyük oynayacaklar biliyorum, fena ağlayacağım onu da biliyorum. 

Aah!

Bu sahnenin güzelliğini ben nasıl anlatayım, nasıl yetsin kelimelerim?

Huzur…

İki gündür uyumadığını söyleyen adamın şak diye yatması kadının dizlerine.

Senin dizlerine yaraşır başım, al uyut biraz, büyüt…

Bölmeyin, n’olur bölmeyin, dediğim sahnelerdendi böldüler. Olsun. Çok güzeldi, çok naif, çok derin.

Aslı’nın ellerini nereye koyacağını bilemeyişi, Ateş’in tutup o elleri başına götürüşü…

Bir de Aslı’yı günler sonra gördüğünde koşup sarılışı…

Ah be Ateş oğlan, aşkın Aslı tonu sana çok yakıştı.
 
Dipnot: Su sonunda Kelebek’i biraz olsun gördü, Kelebek gerçekten seven herkes gibi hayallerinin peşinden gitmesini söyledi.
Kebelek gerçekten seviyor, şimdi sırada Su da, şimdi o hak edecek Kelebek’in kalbini.

Gelecek bölüm görüşmek üzere...

*Turgut Uyar, Göğe Bakma Durağı

**Ahmet Kaya


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER