Haftalardır
birbirleriyle ya da başkalarıyla konuşurlarken imalarla geçmişlerini
sorguluyordu Pelin ve Sinan. İlk kez “Biz ne konuşursak konuşalım, konu ikimize
geliyor.” diyerek bunu kendilerine itiraf edebildiler. Ancak doğal olarak
Pelin’in geçmişi unutmaya hiç niyeti yok. Sinan “Kırdığım şeyleri tamir
ederdim.” dese de nikâh masasında terk edilmenin acısı tamir edilecek gibi
değil.
Açıkçası ben bu
konuşmada Sinan’ın yeni bir fırsat istemesinden çok, kendini doğru dürüst
açıklamasını bekledim ama olmadı. Rüzgâr’ı bırakamayacağını söylerken haklı ama
haber vermemesini ve açıklama yapmadan gitmesini haklı kılacak hiçbir mazereti
yok. Bülent’le konuşurken hâlâ ben de ona kızgınım, aradım ama açmadı telefonu
deyince “Çocuk musun sen Sinan?” deyiverdim. Hiçbir açıklama yapmadan basıp
gideceksin ve karşı taraf telefonu açmıyor diye kızacaksın, oldu canım, bu
neyin kafası?
Sinan’ın
şiirinden, sözlerinden hatta gözyaşlarından çok etkilenmesine
karşın Pelin’in ona ikinci bir şans vermeye pek de yanaşmayacağı belliydi. Bana
kalırsa Sinan bunu konuşarak çözemez. Öncelikle hata yaptığına kendisi ikna
olmalı ve konuşmak dışında bir eylemde bulunmalı. Bölüm boyunca bunu düşünüp
durdum aslında; ne yaparsa Pelin, Sinan’ı affeder? Cevap da bulamadım son
sahneye kadar ama final sahnesinde Barış’ın farkında olmadan Sinan’a yardımcı
olduğunu düşünüyorum. Barış’ın iş ortaklığı teklif edercesine yaptığı düz ve
buz gibi teklif Pelin’de asıl istediğinin ne olduğuna dair bir ışık yakacaktır,
bana kalırsa.

Bak bu defa haberli gidiyorum, ziyarete beklerim bir
iki şiir okur efkâr
dağıtırız.
Bülent’in
nasıl Sinan’la ilgili bir kırmızı çizgisi
varsa Pelin’in de var ve Barış, bence çok erken gelen evlilik teklifiyle bir
büyük hata daha yaptı. Sinan’a katil damgası vurmaya çalışmak Bülent’i nasıl
Sinan’a geri döndürdüyse Pelin için de benzeri bir atak bekliyorum önümüzdeki
bölümde.
Barış’ın
Pelin’e evlenme teklif ettiğine tanık olan Sinan’ın sessizce Pelin’in cevabını
bekleyeceğinden ama sonrasında artık hiç
durmayacağından neredeyse eminim. Tıpkı Pelin’in Barış’a hayır, diyeceğinden
emin olduğum gibi. Lütfen ondan sonra Barış, oksijen israfı kardeşinin elinden
tutup gözümün görmeyeceği bir yere gitsin.
Bir diğer
isteğim de Sinan’ın Haşmet abiyle ilişkisini, sırtındaki kurşun yarasını ve bir
yıl boyunca yaşananları doğru dürüst bir açıklamayla öğrenmek.
Sinan, Bülent’i niye hiç aramadı, sorusunun cevabı bu hafta geldi. “Seni
ararsam beni dönmeye ikna edeceğini biliyordum.” dedi Bülent’e. Hazır olmadan
dönmemek için aramamış ama kusura bakmayın sevgili senaristler ben bu
açıklamayı ikna edici bulmadım. Kardeşim dediği insanı aramamak, onu da silip
geçmek çok daha ciddi bir nedene dayanmalı. Hele ki Sinan’ın dönüş sebebini
düşününce bu açıklama tümden geçersiz kalıyor.
Restoranı
satmaya gelen Sinan’ın asıl niyeti tekrar gitmekti, hepimiz biliyoruz. Yani
kendini hazırlayıp savaşma kararı alarak dönmüş değil, Sinan. Kalmaya da
savaşmaya da geldikten sonra karar verdi. Dolayısıyla Bülent’e yaptığı açıklama
beni hiç mi hiç tatmin etmedi. Diğer sorularımızın umarım çok daha kabul
edilebilir cevapları vardır.
Haftalardır
keyifle izlediğim dizinin aynı oranda keyifli ve doyurucu bir sonu da hak
ettiğini düşünüyorum. Önümüzde kaç bölüm var tam bilemiyorum ama
bu haftaki gibi düşük tempolu bölümlere artık zamanımızın olmadığını
düşünüyorum. Her sahnesi bir amaca hizmet eden, boşluk bırakmayan ve gerek
müzikle gerek duygusu yüksek sahnelerle desteklenmiş, ritmi yüksek bir 30.
bölüm hayal ediyorum.