Kayıtlara geçsin lütfen! Bir daha dünyaya gelirsem tek derdi kırılan tırnağı olan bir kız olmak istiyorum, ben!
Haftalardır birbirleriyle ya da başkalarıyla konuşurlarken imalarla geçmişlerini sorguluyordu Pelin ve Sinan. İlk kez “Biz ne konuşursak konuşalım, konu ikimize geliyor.” diyerek bunu kendilerine itiraf edebildiler. Ancak doğal olarak Pelin’in geçmişi unutmaya hiç niyeti yok. Sinan “Kırdığım şeyleri tamir ederdim.” dese de nikâh masasında terk edilmenin acısı tamir edilecek gibi değil.
 
Açıkçası ben bu konuşmada Sinan’ın yeni bir fırsat istemesinden çok, kendini doğru dürüst açıklamasını bekledim ama olmadı. Rüzgâr’ı bırakamayacağını söylerken haklı ama haber vermemesini ve açıklama yapmadan gitmesini haklı kılacak hiçbir mazereti yok. Bülent’le konuşurken hâlâ ben de ona kızgınım, aradım ama açmadı telefonu deyince “Çocuk musun sen Sinan?” deyiverdim. Hiçbir açıklama yapmadan basıp gideceksin ve karşı taraf telefonu açmıyor diye kızacaksın, oldu canım, bu neyin kafası?
 
Sinan’ın şiirinden, sözlerinden hatta gözyaşlarından çok etkilenmesine karşın Pelin’in ona ikinci bir şans vermeye pek de yanaşmayacağı belliydi. Bana kalırsa Sinan bunu konuşarak çözemez. Öncelikle hata yaptığına kendisi ikna olmalı ve konuşmak dışında bir eylemde bulunmalı. Bölüm boyunca bunu düşünüp durdum aslında; ne yaparsa Pelin, Sinan’ı affeder? Cevap da bulamadım son sahneye kadar ama final sahnesinde Barış’ın farkında olmadan Sinan’a yardımcı olduğunu düşünüyorum. Barış’ın iş ortaklığı teklif edercesine yaptığı düz ve buz gibi teklif Pelin’de asıl istediğinin ne olduğuna dair bir ışık yakacaktır, bana kalırsa.
 
Bak bu defa haberli gidiyorum, ziyarete beklerim bir iki şiir okur efkâr dağıtırız.
 
Bülent’in nasıl Sinan’la ilgili bir kırmızı çizgisi varsa Pelin’in de var ve Barış, bence çok erken gelen evlilik teklifiyle bir büyük hata daha yaptı. Sinan’a katil damgası vurmaya çalışmak Bülent’i nasıl Sinan’a geri döndürdüyse Pelin için de benzeri bir atak bekliyorum önümüzdeki bölümde.
 
Barış’ın Pelin’e evlenme teklif ettiğine tanık olan Sinan’ın sessizce Pelin’in cevabını bekleyeceğinden ama sonrasında artık hiç durmayacağından neredeyse eminim. Tıpkı Pelin’in Barış’a hayır, diyeceğinden emin olduğum gibi. Lütfen ondan sonra Barış, oksijen israfı kardeşinin elinden tutup gözümün görmeyeceği bir yere gitsin.
 
Bir diğer isteğim de Sinan’ın Haşmet abiyle ilişkisini, sırtındaki kurşun yarasını ve bir yıl boyunca yaşananları doğru dürüst bir açıklamayla öğrenmek. Sinan, Bülent’i niye hiç aramadı, sorusunun cevabı bu hafta geldi. “Seni ararsam beni dönmeye ikna edeceğini biliyordum.” dedi Bülent’e. Hazır olmadan dönmemek için aramamış ama kusura bakmayın sevgili senaristler ben bu açıklamayı ikna edici bulmadım. Kardeşim dediği insanı aramamak, onu da silip geçmek çok daha ciddi bir nedene dayanmalı. Hele ki Sinan’ın dönüş sebebini düşününce bu açıklama tümden geçersiz kalıyor.
 
Restoranı satmaya gelen Sinan’ın asıl niyeti tekrar gitmekti, hepimiz biliyoruz. Yani kendini hazırlayıp savaşma kararı alarak dönmüş değil, Sinan. Kalmaya da savaşmaya da geldikten sonra karar verdi. Dolayısıyla Bülent’e yaptığı açıklama beni hiç mi hiç tatmin etmedi. Diğer sorularımızın umarım çok daha kabul edilebilir cevapları vardır.
 
Haftalardır keyifle izlediğim dizinin aynı oranda keyifli ve doyurucu bir sonu da hak ettiğini düşünüyorum. Önümüzde kaç bölüm var tam bilemiyorum ama bu haftaki gibi düşük tempolu bölümlere artık zamanımızın olmadığını düşünüyorum. Her sahnesi bir amaca hizmet eden, boşluk bırakmayan ve gerek müzikle gerek duygusu yüksek sahnelerle desteklenmiş, ritmi yüksek bir 30. bölüm hayal ediyorum.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER