Bu bölüm kesinlikle Kemal
Soydere’nin bölümüydü. İliklerine kadar hissettiği aşk acısının yanı sıra,
birden çok kişiye karşı kurup ince ince işlediği, sonunda da her yönden amacına
ulaştığı planını izlemek büyük keyif verdi bana. “Bir kere satan hep satar.”
önermesini doğrulayan Zeynep’e ve Nihan’ı kaybettiğini zannedip deliren Emir’e karşı resmen
ezici bir galibiyet elde etti. Üstelik Nihan’ın gönlünde de kendini akladı.
“Sorularla değil, şüphelerimi anlamak için sebep bulup öyle geleceksin.”
dedi Kemal Nihan’a. Nihan da zaten dünden razı, hemen buldu o sebepleri. Nihan’ın
koruda, Kemal’in ne zaman ve nereye isterse, onun yanına gideceğine dair söz
vermesi bana “Kürk Mantolu Madonna”
kitabında Raif ve Maria’nın tren istasyonunda ayrıldıkları anı hatırlattı.
(Hani şu Amerikalı şarkıcı Madonna’yı anlatmayan kitap!) “Şimdi ben gidiyorum.
Fakat ne zaman çağırırsan gelirim. (…) Nereye çağırırsan gelirim.” diyen
Maria’nın teslimiyeti içindeydi sanki Nihan da. Elbette ki Nihan’ın bu, zaman
ve mekan ayırt etmeyen kabullenişi, o an için kardeşinin katilini bulma
isteğinden kaynaklanıyordu. Ama ayağındaki zincirler olmasa aşk konusunda da
Kemal’e kayıtsız şartsız teslim olur, o çağırdığı anda her yere her zaman
giderdi. Daha önce defalarca yaptığı gibi…
Geçen hafta, Nihan Emir’in,
Ozan’ı kaçırma teklifini kabul etmişse çok şeyin altının boşalacağını
söylemiştim. Şükür ki Nihan benim yüzümü kara çıkarmamış, Emir’in teklifini
reddetmiş. Ama Ozan’ı ihbar edip hapse attıran Kemal’e karşılık Nihan’ın
kahramanı olmak isteyen Emir kendi başına işler çevirmiş. Son durumu
özetliyorum; Emir Ozan’ı kaçırtmak için onu zehirleyip hastaneye kaldırılmasını
sağladı. Yalnız kaçırma planı yapıp olayın öznesine haber vermemişler! Sonra
Zeynep’le olan ilişkisini öğrendiğini haber alınca da kaçırmaktan vazgeçip
hastanede işini bitirdi. Sonuçta Nihan’ın hamile olduğunu öğrenen Emir’in, onu
yanında tutmak için artık Ozan’a ihtiyacı da kalmamıştı. Eminiz değil mi artık?
Bak meseleyi oturtmak için çok uğraştım, sonra bir değişiklik olmasın.
Çok fena tongaya düştüm...
Emir’in, Kemal’in karşısında bu
kadar aciz kaldığı azdır. Onu da çok severim ama öte yandan Kemal’in ustalıkla
işlediği plan karşısında tongaya düşmesini izlemek de keyifliydi. Başlangıçta
çok lafla Kemal’i ikna etmeye çalışıp durumdan o anlık sıyrıldı. Ama
“Karşındakine göre oyun kuran onun oyununda bir piyon olur.” fikrinden hareket
eden Kemal, Emir’in kendisinin ilk olarak yöneleceğini düşündüğü yerlere
bakmaktansa kendi güzergâhını belirledi. Tabii bu da Emir’i afallattı. Hem Kemal’in
saldırılarının geleceği noktaları tespit edememek, hem de Nihan’ın her an
elinden kaçıp gidebileceği korkusu Emir’i büyük bir gaflete sürükledi, gece
gece ortalığı ayağa kaldırdı. Son sürüm sevgisizlik ürünü olup babası
tarafından da sırtından vurulan Emir, sevgili kız kardeşiyle güçlerini birleştirince
neler yapacak? Aslında Galip Asu’ya güvenerek yanlış çocuğuna oynadı, en
azından Emir onu böyle çabucak satmıyordu.
Zaten Galip bu aralar en anlam
veremediğim karakterlerden. Emir’in Nihan’ı yanında tutabilmesi için Ozan’ı
zehirleme konusunda ona yardım eden Galip’in şimdi Nihan’a karşı bu sert
tutumunu mantıksız buluyorum. Leyla’nın teklifini kabul edip Nihan’ın “gerçek
yüzünü” Emir’e göstermek için çabalaması daha mantıklı. Şiddet güzellemesi
yapmak istemem ama yemekte Leyla, Ayhan ve Galip üçlüsünün atışmaları ve
Ayhan’ın kendini kafadan takdim etmesi çok keyifli sahnelerdi.
Eveeeet, peş peşe onca olay oldu,
her birini de hevesle izledim ama daha yolun başındayız aslında. Önümüzde
kocaman bir duvar olsa da Kemal ve Nihan sahalara dönüyor! Bölüm sonunda o
kadar heyecanlandım ki, kollarımı sıvayıp son sahnede Nihan’ın Kemal’in
karşısına dikildiği gibi, senaristlerin karşısına çıkıp “Nereden başlıyoruz?”
diye sormak istiyorum hevesle. O duvardaki tuğlaları heyecanla, keyifle teker
teker indirelim. Belki de turuncu kaplı defter ilk gediği açar.
*Eğlen güzelim, Ajda Pekkan