Nihayet karlı bir Minnesota gününde final bölümüne başladık.
Bizi önce karlı bölüm başlangıçlarına alıştırıp sonra esirgediler. Final
bölümünde de bunu vermeselerdi içimde kalırdı. Yine de geceye dönmemiz çok
çabuk oldu. Lester hala arabasındaydı ve Malvo da dükkanın önünde dikiliyordu.
Saniyeler sonra Malvo caddenin soluna doğru yürüyerek uzaklaştı. Bu adamı bir
kez olsun koşarken veya acele ederken göremeyeceğiz herhalde. Tam o anda
Lester’in ne yapacağını kestirmek gerçekten güçtü.
Lester hemen dükkana girdi ki bu onun için cesur bir
hamleydi diyebilirim. Hemen kasayı açtı ve pasaportları aldı. Parayı da
alacaktı ki aklına Malvo’nun asansördeki meydan okuması geldi. Eski Lester, yeni
Lester’e biraz fazla aşık olmuş olacak ki kararını değiştirdi ve pasaportları
geri yerine koydu. Arabanın anahtarlarını eşinin eline sıkıştırdı ve tamamdı
işte... Bir cinayet soruşturmasından daha paçayı yırtmıştı. Bu kadar basit.
Öyle bir durumda eminim yüzde 99’umuzun aklına böyle bir çözüm gelmezdi. Lester’i
farklı kılan şey de tam olarak bu zaten.
Bu bardakların biraz daha büyüğünde küçükken annem beni yıkardı
.. Ama plan bu kadarla kalmamalı. Hem hikayesini
kuvvetlendirmeli hem de rolünü iyi oynamalıydı. Dükkanın karşısındaki tabelada
“Lou’nun Yeri” reklamını görünce o sorun da çözülmüş oldu. Hızla oraya gitti ve
oturup kendisi ve ölmüş eşine yemek söyledi. Sonrasında da ekledi “eşim beni
buraya bıraktı. Dükkan’dan bir şey alıp gelecek.” Doğal olarak Lou bunu
önemsemedi ama Lester’in kahramanı ve tanığı olmuştu bile.
Bu kadarı yeter ve artardı bile ama bir hamle daha yapmak
istedi. Hani aklınıza ardı ardına bir sürü fikir gelir ve o an hepsinin
mükemmel olduğunu düşünürsünüz ya, işte tam olarak öyle bir hiperaktivite
içerisindeydi. Kimseye çaktırmadan lokantanın arka kapısından çıkarak dolaştı
ve ankesörlü telefondan polis merkezini arayıp dükkanın adresini vererek silah
sesi duyduğunu söyledi. Eyvah!... Bu hatayı nasıl yaparsın Lester! Tamam,
teknik imkanlar gereği belki telefon ses kayıtlarına ulaşamayacaklar ama
Lou’nun Yeri’nin hemen dibinden arandığı ortaya çıkacak!
Ben bu hata için “eyvah!” nidaları atarken Lester başka bir
“eyvah!”ın derdine düşmüştü. Geçen bölüm çıktısını alıp o meşhur turuncu gocuğunun
cebine koyduğu çift kişilik Acapulco biletleri yerde yatan eşinde kalmıştı.
Molly onlara “kentten ayrılmayın” demişti. Biletleri bulacak olmaları inanılmaz
baş ağrıtırdı. Hemen kalkmak istedi ama polis arabaları sirenler eşliğinde
dükkanına doğru yol almışlardı bile. Mecburen oturdu ve zencefilli gazozunu
içip kızarmış peynirini yemeye başladı. Geçen bir yılda hamlamışsın be
Lester...
Molly tam dükkana girip cesedi incelemeye başlamıştı ki
Lester içeri daldı. İsyan etti, üzüldü, kabullenemedi ama tek derdi bir şekilde
gocuğa yaklaşabilmekti. Son bir veda istedi. Molly reddetse de romantik polis
şefi kabul etti ve yavaş yavaş gocuğa yaklaştı. Eli neredeyse gocuğun içine
girecekti ki Molly ensesinde bitti. Cesede dokunmak yasaktı. Sanırım mevlam da
artık seni pek sevmiyor Lester... Tüm bu sahnelerde inanılmaz olan şey ise
Martin Freeman gibi mükemmel bir oyuncunun numaradan üzülme rolünü dahi bize
Lester’in çok iyi rol yapamadığını hissettirecek şekilde dev oynamasıydı. Çok
büyük bir oyuncu.
Ben yapmadım miki yaptı.
Apar topar karakola götürülen Lester, eşinin cebinde
Acapulco biletleri çıktığı için yine apar topar FBI adamlarıyla birlikte
sorguya sokuldu. Önüne Malvo’nun hem bir sene öncesinin hem de şimdiki halinin
fotoğrafları konulunca direkt avukatını istedi. Bahanesi de güzeldi, “siz
cinayeti bana yıkmaya çalışıyorsunuz!”
Hazır Malvo’dan konu açılmışken biraz da ona bakalım. Her
zamanki sakinliği ile ormanda bir kulübede yemek pişirip polis telsizi
dinlerken FBI’ın da şehirde olduğunu öğrendi. Şimdi işin içine Fargo’daki 21
kişinin katli de girmişti. Onun gibi bir adam için fazladan destek
isteyeceklerini tahmin etmek hiç zor değildi ve Malvo’nun şovu başladı... Öyle kolay
bir şekilde FBI’ın yolladığı desteği iptal ettirdi ki şaşıp kalmamak elde
değildi. Şimdi Bemidji’de ikisi FBI’dan 10’a yakın beceriksiz polis, Molly ve
Lester tamamen Malvo ile baş başa kalmışlardı. Malvo için lezzetli bir menü...
Umarım kahvesi vardır ve hala sıcaktır.
Tırsak polisimiz de Malvo’nun şehre geldiğini sabahın erken
saatinde verandasında oturan kayın babasından öğrendi. Hemen polis merkezine
doğru yola çıktı ve yolda nihayet Molly’e telefondan ulaştı. Ondan asla ama
asla dışarı çıkmamasının sözünü aldı ama Molly’i biraz tanıdıysam fevri
davranacaktır. Telefonu kapatır kapatmaz yolun ortasında duran kurt yüzünden
frene asıldı ve zorla durdu. Soluna baktığında kulubeyi gördü. Arkadan dolaşıp
Malvo’nun kulübeden çıkışını izledi.
Geceyi polis merkezinde geçiren Lester sabah olduğunda
nihayet serbest bırakıldı. Tabi peşinde iki FBI ajanı dolanacaktı. Lester’i yem
yapmışlardı ama umrunda değildi. Polislerin zaten onu koruyamayacağını
biliyordu. Üstelik içinden giderek yükselen bir ses Malvo’yla yüzleşmesini
söylüyordu. Dinleme Lester, dinleme!...
Bemidji polisi yolları tutadursun Malvo, Lester’i evine
götüren iki FBI ajanının peşine düşmüştü bile... Lester’in evine vardıklarında
Malvo’nun arabası öyle bir açıda duraksayıp sonra hareket etti ki resmen avının
etrafında dolanan köpek balığı hissini uyandırdı. Avınsa neyin yaklaştığına
dair en ufak bir fikri yoktu.

Kısa bir süre sonra evin önüne bir araba yaklaştı ve durdu.
FBI ajanları adamın arabadan çıkması için uyarıp silahları ellerinde yanına
kadar gittiklerinde şöförün ellerinin direksiyona bağlı olduğunu gördüler. Malvo
ise tıpkı bir köpek balığı gibi avının yan tarafından sessiz ve hızlıca
yaklaşıyordu. Önce birini alnından vurdu, sonra diğerini boynundan. İkisi de
orada öldü. Artık Lester’le başbaşaydılar. Tabi onlara doğru gelen Molly’i
saymazsak...
Lester camdan iki FBI ajanının yerinde olmadığını görünce
avcının yakınlarda olduğunu anladı. Malvo ise çoktan eve girmişti bile...
Lester’in sesini duydu. Polisle konuşuyordu. Yavaş yavaş sese doğru ilerledi.
Avcı olmaya o kadar alışmıştı ki av durumuna düşeceğini hiç tahmin etmiyordu.
Sonunda oldukça dağınık yatak odasına girdi. Odanın kendi banyosundan hala
Lester’in sesi geliyordu. Adım adım ona yaklaştı ama birden canı inanılmaz
yandı!
Lester dağınıklığı kamufle olarak kullanmış ve yere kapan
kurmuştu. Kapanın sesini duyar duymaz banyodan fırladı ve bir el ateş etti.
Doğal olarak ıskaladı. Malvo hemen eline geçen ilk şeyi, Lester’in ‘yılın
pazarlamacısı’ ödülünü ona fırlattı. Tam burnunun üstüne geldi! Birbirleriyle
belki de son görüşmeleriydi ve tıpkı ilk görüşmeleri gibi yine Lester’in burnu
kırılmıştı. Bu diziyi çok sevmemin sebeplerinden biri de inanılmaz kara mizah
anlayışı :)
Emaneti çektim sonra taak taak taak
Hemen banyoya kaçtı ve Malvo ardından 3 el ateş etti.
Sonrası kısa bir süre sessizlik. Lester, Malvo’nun içeri gelmesini beklerken
hiçbir hareket yoktu. O, Malvo’ya gitmeye karar verdi ama Malvo da yerinde
yoktu. Yoğun kan izlerini takip etti ve dış kapıya kadar çıktı. Araba yerinde
yoktu. Malvo kaçmıştı. Herhalde en son Sam Hess’in eşiyle seks yaparken bu
kadar haz almıştır. Hani insan hakikaten keyiften dört köşe olabilse Sünger Bob
gibi ortalarda gezecekti. Evini ve kendisini korumanın ve bir canavarı geri
püskürtmenin verdiği inanılmaz kendine güvenle kapısını kaptı.
Malvo çekilmesi gereken zamanı biliyordu ama belki de ilk
defa çekildiği yer yanlıştı. Tırsak polisimiz kulübede saklanmış onu
bekliyordu. Zekice derdim ama değil. Molly gibi bir polisin söz dinleyeceğinden
asla emin olamayacağı halde Malvo’nun gitmesine izin verip dönüşünü beklemek
büyük riskti. Aslında sadece korkaklıktı. Malvo, Molly’i öldürüp de
dönebilirdi...
Buradan da ıskalamam herhalde...
Kulübeye girdiğinde hiçbir şeye dikkat etmeden koltuğuna
oturdu. Zira gördüğümüz kırık kemik canının ne kadar yandığını anlamamıza
yetti. Kemiği yerine oturttu ve sonunda derin bir nefes aldı. Hemen ardından
pencerenin dışındaki kurtu gördü. Malvo’da bir kurttu ve kurtlukta düşeni yemek
kuraldı. Garip bir şekilde o an yolun sonuna geldiğini anladı. Ardından bir
döşeme gıcırtısı duyuldu ve başında silahını ona doğrultmuş şekilde tırsak
polisimiz duruyordu.
Tırsak polisimiz üstünlüğünü perçinlemek için konuşmaya
çalıştı ama Malvo’nun umrunda bile değildi. Yüzünde bir anlık dahi korku yoktu.
Ardı ardına üç kez ateş etti. Sonrası derin bir sessizlikti ki Malvo’nun
öksürerek kendine gelmesi sessizliği yine bozdu. Yüzünde yine aynı avcı ifadesi
vardı. Sonra son bir gülüş. Belki sonunun böyle bir adamın eliyle gelmesineydi.
Belki de yeni bir manipule içindi ama tırsak polisimiz hala her an av konumuna
düşeceğinden korktuğu için iki el daha ateş etti ve Malvo öldü. Güle güle kara
mizahın üstadı...
Sonrasında olay yerine Molly ve diğer ekipler de geldi ve
içi kasetler dolu bir çantayı açtılar. Birinin üzerinde de Lester Nygaard
yazıyordu. Kahretsin! O an hissettiğim tek şey buydu. Kahretsin! Bu
olmamalıydı! Bu kadar çabadan sonra Lester yakayı bu şekilde ele vermemeliydi!
Mevlam sırf bu an için mi bu kadar yardım etmişti Lester’e? İçim acıdı
gerçekten ama yapacak bir şey yoktu. Molly kaseti dinledi ve en başından beri
yanılmadığını anladı. Artık o da mükemmel bir polis olduğundan emin. Onun adına
mutluyum ama Lester adına isyanlardayım!
Artık sonsuza dek saklandın.
Bu kadar duyguyu aynı anda yaşarken final sekansı resmen
kahkaha atmama sebep oldu. Adamımsın Lester. Şu yabandı diziler dünyasında
belki de en sevdiğim karaktersin. Artık bütün namlular ona çevrilmişken dahi o
muazzam hayatta kalma içgüdüsüyle yine üstünde turuncu bir gocukla tam iki hafta
kaçmayı başarmış. Bu adama hayran olmamak elde değil. Fakat her kaçışın bir
sonu var. Lester de artık sona gelmiş. Polisler tarafından sıkıştırıldığı ve
resmen yakalandığı halde bile son ana kadar mücadele etti. Ne büyük ironidir ki
bu son ana kadar mücadele etme güdüsü de Lester’in sonunu getirdi. Yine
yakalanmadı ama ince buz üstünde bir golün içine düştü. Acı verici ama ani bir
ölüm. Güle güle kahramanım, güle güle...
Böylece Fargo ilk sezonu bitmiş oldu. Gerçekten inanılmaz
bir hikayeydi. Geçen yılın değil, son yılların en iyi işiydi diyebilirim
rahatlıkla. Kalitesi ile gördüğü ilgiyi kıyaslayınca fazlasıyla underrated bir
dizi olarak kaldı ama olsun. Önemli değil... Önemli olan bize 10 bölüm boyunca
inanılmaz anlar yaşatmış olması. Bu kadar hafta boyunca bana eşlik edenlere de
gönülden teşekkürler. İkinci sezonda görüşmek üzere...