Seninki aptallık değil, onunki alçaklık!
Bir kadın yenildiğini hissettiği anda bilin ki savaş zırhlarını hazırlamıştır. Gülfem, bu zeminin temelini geçen haftaki bölümün sonunda atmaya başladı. Buna biraz da Cahide’nin söyledikleri neden oldu. Kalın, kırmızı çizgilerle ördüğü barikatlarını, Ömer’e olan zaafı yüzünden yıkmaya karar verdi. Hatta şöyle söyleyebilirim ki; sağlığını tehlikeye atabilecek kadar gözü karardı.


Gülfem ile Ömer’i, öpüşürken gören Gülru hayal kırıklığı yaşıyordu. 

Gülru, Mert’in Ömer hakkındaki öngörüsünü kıskançlığından dolayı söylediğini düşünürken, gerçekleşiyor olması ihtimali O’nu kırmıştı. Gülfem ile olan geçmişini bile bile, Ömer’e koşulsuz inandı. Kırılacağından da korkuyordu. Bu nedenle Ömer’e olan aşkını kendine itiraf etmesi zaman almıştı ya… Mert ilk defa haklıydı. Gülru’yu bu konuda teselli eden Çiçek’ti. Roller yer değiştirdi. Gülru kardeş, Çiçek abla oldu. Yonca, Gülru’nun bu durumundan tabii ki de yararlandı ve hemen Gülfem’e yetiştirdi. Gecenin rehavetini henüz üzerinden atamamış Gülfem ise anında eski formuna döndü. Hem de ne dönmek?


Umutla bu günü bekledi. Tam her şeyden vazgeçmişti ki...

Mesude, Yener’in son yaptıklarından sonra boşanma kararı aldı, fakat hiç beklenmedik bir sürpriz bütün düşüncesini alt-üst etti. Hamileydi. Belki de ilk defa doğal yolla hamile kaldı. Aslında yaşadığımız çevrede sık rastlayabildiğimiz bir durum söz konusu. Yıllar önce ailesinin uygun görmediği biriyle evlenir. Mutlu olduğunu zanneder, fakat işler umduğu gibi gitmez. Çocuk isterler, olmaz. Bir şeyler engel oluyormuş gibi hisseder. İdare eder, dener. Yine olmaz. Boşanma kararı almıştır ya da alacaktır. Eşyalarını toplar ve baba ocağına geri döner. Ama öyle bir şey olur ki hayat acımasızca güler. O pis kahkahasını atar. Mecburen kürkçü dükkânına geri döner. Bu defa kendinden vazgeçip, içindeki yeşeren yeni can için şans kapısını açar. Nafile olduğunu bilerek, bir umut der. Bu bir ceza mıdır, yoksa ödül müdür? Bilinmez. “Yaşayacağım ve göreceğim var.” diyerek akışına bırakır.


Biz değil, Onlar gidecek buradan!

Taner’in kadınlara olan düşmanlığının nedeni, haftalar geçtikçe gün yüzüne çıkmaya başladı. Kadınlara güvenmemesi babasından kaynaklanıyordu. Çünkü Şevket, Mebrure’yi hiçbir zaman sevmedi. Gençliğinde, içkinin de vermiş olduğu zevk ile tek gecelik birliktelik yaşadı. Bu ilişkiyle, soyları üç kuşak öncesindeki baytara dayanan Hekimoğlu ailesinin “itibarı”nı zedelemişti. Üstelik hizmetçileri hamileydi. İşte bu sebeple Şevket, Mebrure’ye hiçbir zaman kadın muamelesi yapmadı. Aşağıladı, küçümsedi, insan olduğunu unutturdu. Hâl böyle olunca Taner’in de, yetişme tarzı babasına olan güven eksikliğinden kaynaklanan kadın düşmanlığı oldu. Kadının sadece et parçasından var olduğunu ve her zaman kendi malıymış gibi kullanacağını düşünüyordu. Bunun en iyi örneğini Yonca’da gördük. Kadınlar da parasını ve konumunu fırsat bildiler. Taner özünde iyi bir çocuk, annesine zaafı var. Çiçek, Taner’in özüne dönmesini ve kadınların sadece etten ibaret olmayacağı düşüncesinin farkına varmasını sağladı.


Voltaire’in dediği gibi “Hırsın azı gemiyi olduğu yerde tutar, fazlası ise gemiyi batırır.”


Yonca her zamanki gibi ajanlık peşinde. 


Halide, niçin Gülfem’e bu denli bağlı? Yıllardır evlerinde çalışıp hizmetkârlığını yaptığı için olduğunu hiç sanmıyorum. 

Yazının başında da belirttiğim gibi Gülfem’in hırsı için yapmayacağı şey yok. Kesinlikle sınır tanımıyor. Böyle zamanlarda her türlü tehlikeye maruz kalıyor. Gülfem’in hırsı gemiyi batıracak türden. Yasal olarak reçetesiz satılmayan bir ilacı hastaneden çalıp, ilgi çekmek adına, vücuduna enjekte edebiliyor. Zekâsından son derece şüphe etmiyorum. Araştırmadan ve sonuçlarının nelere bedel olacağını bilmeden asla yapmaz. Ama bu kadarı Gülfem için bile fazla. Ömer’i elde edeceğim diye taşikardi geçirdi. Bir kerede değil. Bu suçun hafiyeliğini yapmak tabii ki Yonca’ya düştü. Artık Yonca için söyleyebileceğim söz kalmadı. Onun hırsı da bambaşka bir mecraya hizmet ediyor. 


"Senin olurum bende adın aşkla, kimde suskunluksun? Gülüm olurum tende yerin başka, sanki bir bozgunsun..."

Gülru mesajının Ömer’e ulaşmadığını öğrendi. Öğrenmesi başta bir şeyi değiştirmedi, fakat Ömer’in ikna çabaları işe yaradı. Gülru, Ömer’i affetti. Bu sahnelere tam olarak bölüm sonunda şahit olduk. Bizim gibi bu güzel sahneye Yonca’da şahit oldu. Anında haberi Gülfem’e iletti. Tahminimce Gülfem, yine o adını bilmediğimiz, etkisi taşikardiye ve ağız kuruluğuna sebep olan ilaçtan enjekte edecek.


Ranini.tv'ye selam çakan Gülfem'e saygılar... ;)

Bölümün genel havasına baktığımız zaman, alışık olduğumuz tempo yoktu. Geçtiğimiz bölümlerde yaşanan gelişmeleri düşündükçe gayet sakin sayılabilecek nitelikteydi. Söylemem gerekirse bu sakinlik hiç hayra alamet değil. Fırtına çok yakınımızda seyir edecek.

Mortis




 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER