Bir
kadın yenildiğini hissettiği anda bilin ki savaş zırhlarını hazırlamıştır. Gülfem,
bu zeminin temelini geçen haftaki bölümün sonunda atmaya başladı. Buna biraz da
Cahide’nin söyledikleri neden oldu. Kalın, kırmızı çizgilerle ördüğü
barikatlarını, Ömer’e olan zaafı yüzünden yıkmaya karar verdi. Hatta şöyle
söyleyebilirim ki; sağlığını tehlikeye atabilecek kadar gözü karardı.
Gülfem
ile Ömer’i, öpüşürken gören Gülru hayal kırıklığı yaşıyordu.
Gülru, Mert’in
Ömer hakkındaki öngörüsünü kıskançlığından dolayı söylediğini düşünürken,
gerçekleşiyor olması ihtimali O’nu kırmıştı. Gülfem ile olan geçmişini bile
bile, Ömer’e koşulsuz inandı. Kırılacağından da korkuyordu. Bu nedenle Ömer’e
olan aşkını kendine itiraf etmesi zaman almıştı ya… Mert ilk defa haklıydı. Gülru’yu
bu konuda teselli eden Çiçek’ti. Roller yer değiştirdi. Gülru kardeş, Çiçek
abla oldu. Yonca, Gülru’nun bu durumundan tabii ki de yararlandı ve hemen
Gülfem’e yetiştirdi. Gecenin rehavetini henüz üzerinden atamamış Gülfem ise
anında eski formuna döndü. Hem de ne dönmek?
Umutla bu günü bekledi. Tam her şeyden vazgeçmişti ki...
Mesude,
Yener’in son yaptıklarından sonra boşanma kararı aldı, fakat hiç beklenmedik
bir sürpriz bütün düşüncesini alt-üst etti. Hamileydi. Belki de ilk defa doğal
yolla hamile kaldı. Aslında yaşadığımız çevrede sık rastlayabildiğimiz bir
durum söz konusu. Yıllar önce ailesinin uygun görmediği biriyle evlenir. Mutlu
olduğunu zanneder, fakat işler umduğu gibi gitmez. Çocuk isterler, olmaz. Bir
şeyler engel oluyormuş gibi hisseder. İdare eder, dener. Yine olmaz. Boşanma
kararı almıştır ya da alacaktır. Eşyalarını toplar ve baba ocağına geri döner.
Ama öyle bir şey olur ki hayat acımasızca güler. O pis kahkahasını atar.
Mecburen kürkçü dükkânına geri döner. Bu defa kendinden vazgeçip, içindeki
yeşeren yeni can için şans kapısını açar. Nafile olduğunu bilerek, bir umut
der. Bu bir ceza mıdır, yoksa ödül müdür? Bilinmez. “Yaşayacağım ve göreceğim
var.” diyerek akışına bırakır.
Biz değil, Onlar gidecek buradan!
Taner’in
kadınlara olan düşmanlığının nedeni, haftalar geçtikçe gün yüzüne çıkmaya
başladı. Kadınlara güvenmemesi babasından kaynaklanıyordu. Çünkü Şevket,
Mebrure’yi hiçbir zaman sevmedi. Gençliğinde, içkinin de vermiş olduğu zevk ile
tek gecelik birliktelik yaşadı. Bu ilişkiyle, soyları üç kuşak öncesindeki
baytara dayanan Hekimoğlu ailesinin “itibarı”nı zedelemişti. Üstelik
hizmetçileri hamileydi. İşte bu sebeple Şevket, Mebrure’ye hiçbir zaman kadın
muamelesi yapmadı. Aşağıladı, küçümsedi, insan olduğunu unutturdu. Hâl böyle
olunca Taner’in de, yetişme tarzı babasına olan güven eksikliğinden kaynaklanan
kadın düşmanlığı oldu. Kadının sadece et parçasından var olduğunu ve her zaman
kendi malıymış gibi kullanacağını düşünüyordu. Bunun en iyi örneğini Yonca’da
gördük. Kadınlar da parasını ve konumunu fırsat bildiler. Taner özünde iyi bir
çocuk, annesine zaafı var. Çiçek, Taner’in özüne dönmesini ve kadınların sadece
etten ibaret olmayacağı düşüncesinin farkına varmasını sağladı.

Voltaire’in dediği gibi “Hırsın azı gemiyi olduğu yerde tutar, fazlası ise gemiyi batırır.”
Yonca her zamanki gibi ajanlık peşinde.
Halide, niçin Gülfem’e bu denli bağlı? Yıllardır evlerinde çalışıp hizmetkârlığını yaptığı için olduğunu hiç sanmıyorum.
Yazının
başında da belirttiğim gibi Gülfem’in hırsı için yapmayacağı şey yok.
Kesinlikle sınır tanımıyor. Böyle zamanlarda her türlü tehlikeye maruz kalıyor. Gülfem’in hırsı gemiyi batıracak türden. Yasal olarak reçetesiz
satılmayan bir ilacı hastaneden çalıp, ilgi çekmek adına, vücuduna enjekte
edebiliyor. Zekâsından son derece şüphe etmiyorum. Araştırmadan ve sonuçlarının
nelere bedel olacağını bilmeden asla yapmaz. Ama bu kadarı Gülfem için bile
fazla. Ömer’i elde edeceğim diye taşikardi geçirdi. Bir kerede değil. Bu suçun
hafiyeliğini yapmak tabii ki Yonca’ya düştü. Artık Yonca için söyleyebileceğim
söz kalmadı. Onun hırsı da bambaşka bir mecraya hizmet ediyor.
"Senin olurum bende adın aşkla, kimde suskunluksun? Gülüm olurum tende yerin başka, sanki bir bozgunsun..."
Gülru
mesajının Ömer’e ulaşmadığını öğrendi. Öğrenmesi başta bir şeyi değiştirmedi,
fakat Ömer’in ikna çabaları işe yaradı. Gülru, Ömer’i affetti. Bu sahnelere tam
olarak bölüm sonunda şahit olduk. Bizim gibi bu güzel sahneye Yonca’da şahit
oldu. Anında haberi Gülfem’e iletti. Tahminimce Gülfem, yine o adını
bilmediğimiz, etkisi taşikardiye ve ağız kuruluğuna sebep olan ilaçtan enjekte
edecek.
Ranini.tv'ye selam çakan Gülfem'e saygılar... ;)
Bölümün
genel havasına baktığımız zaman, alışık olduğumuz tempo yoktu. Geçtiğimiz
bölümlerde yaşanan gelişmeleri düşündükçe gayet sakin sayılabilecek
nitelikteydi. Söylemem gerekirse bu sakinlik hiç hayra alamet değil. Fırtına
çok yakınımızda seyir edecek.
Mortis