Deniz'in hatırına...
Sayemde prenses, sevdiği adamla mutlu mesut yaşayacak...^^
“Hatır için çiğ tavuk bile yenir.” derler. Çiğ tavuk fazla iddialı bir tercih olsa da, sevdiğimiz yahut saygı duyduğumuz insanları kırmamak için neler neler yapmıyoruz ki? Çocukluktan itibaren başlıyoruz hatta, “Hatırım için, bu son lokma!” diye ısrar eden annelerimizi kıramıyoruz mesela. Arkadaşımızın hatırı için istemediğimiz bir filme gidiyoruz, sevgilimizin hatırı için onun aldığı ama aslında hiç sevmediğimiz o kolyeyi takıyoruz. Ama hiçbiri anne babanın, evlatları için, onların hatırı uğruna yaptıklarıyla boy ölçüşemez.

Kemal’in kızından ayrı kalması beni çok üzüyor. O tek kişilik, bomboş evine girdiği zamanki bitkin hali, o mahzun duruşu ve mahrum kaldığı onca mutluluğu düşününce üzülmemek elde değil zaten. Ve bir gün gerçekleri öğrendiğinde ortalığı yakıp yıkacağını da biliyorum. Ama sonra bir durup düşündüğünde tam da bu öfkesinin yakıcılığı yüzünden, kızının iyiliği için Nihan’ın onu gizlediğini anlar mı acaba? Kızının dünyasının sapasağlam kalması, herhangi bir zarar görmemesi için kendi ömründen fedakarlık etmeyi kabullenir mi? Bu hikayenin en masumu olan Deniz’in hatırına susmak ve anlamak mümkün müdür? Günü geldiğinde de Deniz’in hatırına yine bir arada olurlar mı? Bu soruların cevaplarını almayı hevesle bekliyorum.

Nihan bir de Kemal’in her şeyi kendisinden intikam almak için yaptığını düşünüyor. Kemal’de bir intikam çabası vardı başta ama Nihan’a her yaklaştığında ondan intikam alma isteğinden de uzaklaştı. Nihan, Kemal’in tüm o kalp eriten sözlerinin intikam oyununun bir parçası olduğunu sansa da ben dörtlü olarak yemeğe çıktıkları ve Kemal’in tuvalet önünde ondan uzak duramadığını itiraf ettiği andan itibaren aşkına ve özlemine dair tüm söylediklerinin doğru olduğuna inanıyorum. Sen de inan Nihan. Kemal seni “Sen esaretine aşıksın.” diye suçlasa da, senin dokunuşunla ritmi değişen kalp, asla yalan söylemez! Kemal sen de o lafını hemen geri al çocuğum! Nihan, “Çocuğumun babasıdır, ne yapsa haklıdır.” diyecek bir kadın olmadığına göre, her şeyi bilmesine rağmen Emir’in yanındaysa, bu işin altında bir bit yeniği olmaması mümkün mü?


-Nihan senin çenen yok!
-Ben senin alnının olmadığını yüzüne vuruyor muyum Kemal?
-Bu nasıl bi' kadraj ya? Yönetmen uyuyor mu?

İkilinin o barda karşılaşmaları, üstelik de Nihan’ın döne döne Kemal’e çarpması bayağı zorlama olmuştu aslında. Keşke Kemal’le Nihan, müzik sektörü ve Pera grubunun şöhreti konusunda öngörülü olduğu kadar kendi ilişkilerinin geleceği hakkında da ferasetli olabilseydi. Hiç ağlamayıp hep güleceklermiş… (GÜLEMEDİLER!) Ama siz birbirinizden ne de güzel nefret ediyorsunuz öyle, keşke herkes birbirinden böyle nefret etse. “Aşk nefrete ne yakınsın…”* Aşk neydi? Aşk, midesini bozmasın diye sevdiğine midyeci adresi vermekti! Zira tam o anda Nihan’ın midesi bulanmasaydı Kemal’den bir öpüşme teşebbüsü geliyordu. Eh, adam bir daha benzer bir durumda kalmamak için önlemini almak istedi.

Kemal arabanın içinde geçmişi hatırlarken, alyansının parmağını nasıl sıktığını gördünüz mü? Zaten adam kaçmaya, o yüzüğü çıkarmaya yer arıyor resmen. Galip’in gidişinden sonra Asu’ya nasıl da apaçık konuştu, nasıl sıvışmaya çalıştı? Kemal’i ve içindeki kara sevdayı bilmesek bayağı ıssız adam konuşmasıydı. Söyledikleri çok doğruydu da, fırsatını bulduğu an dökülmesine çok güldüm. Aslında baktığımızda, bir kadının nişanlısından ilgi ve özen talep etmesi çok normal. Adamın bu evlilikte gönlünün olmadığını biliyor diye hiçbir şey talep etmemesini de bekleyemeyiz. Kemal’in “Razı filan değilsin, sen benden eninde sonunda bir şeyler isteyeceksin.” tespiti çok yerindeydi. En sonunda Kemal’in Nihan’ı unutup kendisini seveceğini düşünen bir kadın, zaten o sevgiyi talep ediyor/edecek demektir.

Kemal’in bu konuda vicdan yapmasını sevdim açıkçası, çünkü aksi ona uymazdı. Söz konusu kişi Asu bile olsa durum böyle. Tabi ki bu durum, Asu’nun aslında hır çıkarmaya meyilli biri olmasına rağmen Kemal’in “tapusunu” eline alana, yani Kemal’in kendisini kolayca bırakıp gidemeyeceği zamana kadar bu yönünü gizlediği gerçeğini değiştirmiyor. Mesela o tartışma esnasında Kemal ve Asu evli olsaydı (Allah korusun!) Kemal’in “Sen bırak beni.” lafı üstüne Asu asla alttan almazdı.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER