Kerim Cevher, hayranım sana. Sakinliğine, güzel kalbine,
içindeki şahane adama… Ve Birkan Sokullu'nun bu adamı yansıttığı her ana...
Canım siz normal bir şekilde uyanmayı becerebilecek misiniz? :)
Kerim ve Hülya’yı bir arada görmeyi özlemişim. Ama en çok da
ilişkilerinin naifliğini özlemişim. HülKer’in özü ateşli sevişme sahneleri ya
da büyük büyük sözler değildir; HülKer’in özü naifliktir, sevdanın kalplerinde
yavaş yavaş kök salmasıdır. HülKer’i özledim, onların gülüşerek yattıkları
yatakta değil de yatağın kenarında tek bedende uyandığını gördüm ve bu bana
yetti. Aksi, bu kargaşa ortamında benim için çok rahatsız edici olurdu. İşte bu da senaryo
& reji şahaneliğinin bir başka göstergesidir. Aşk, naifliktir…
Ve kaybetmekten korkmadığın bir aşka, aşk denmez… Ne güzel
anlattı Hülya aşkını. Su gibi berrak, hayat gibi gerçek. Ah be Hülya, ne de
güzel seviyorsun sen öyle. Ve ne güzel bir dostsun sen, ne güzel bir yoldaş.
Mahir de sen de birbirinizi bulduğunuz için çok şanslısınız.
Süper Mahir. ^_^
Hülya’nın geçmişiyle bugünü öyle muazzam bir bağla bağlanmış
ki, çukura düşen Hülya’ya elini uzatan Mahir, düşle gerçek arasında bir
yerlerde kaldı kusursuzca. Çok güzel bir sahneydi. Küçük Hülya’nın sahnelerinin
tam bir kısa film havasına bürünmesi de sahnelerin tadından yenmemesine neden
oluyor elbet.
Şu dertler, tasalar biraz hafiflese de Bayram Bey, torununu parklara götürse.
Kerim, Hüseyin ve Bayram Bey’in arasında su sızmaması,
onları baba ve oğulları olarak izlemek inanılmaz keyifli. Artık aralarında
tatsızlıklar yaşanmasa keşke. Yalnız sevgili kopil oğlanlar arada babanızın
şekerine, tansiyonuna baktırın; “Kerim’le Filiz bir çocuk daha yapsın.” demek
mantıklı bir zihnin ürünü değil zira.
Neyse, elbette ki Bayram Babamı çok seviyorum. Kucağında
Mehmet, Filiz’in karşısına dikildi ya, “Yaşa!” dedim. Fakat ne yaparsın ki
avukatları biraz saf. Tanıdık avukat falan varsa Cevher Holding’te iş
ayarlayalım.
Hüseyin Cevher Beycim, sana da tebriklerimi iletmek isterim.
O yenen yemeklerin altında bir şeyler arıyordum ama o sondaki tepkini sevdim.
Fakat Zeynep hala haklı haberin olsun.
İki güzel adam...
Mahir, ömrüne ömür katılası Mahir. Sen ne güzel bir adamsın
Mahir. Ah gözünden dökülen yaşlara kurban olayım Mahir. Kaya, kalbi altın
kalpli Kaya. Sen ne güzel bir adamsın Kaya. Ah, kalbine sarılayım senin Kaya. Mahir
& Kaya sahnesi ne kadar güzeldi öyle. Mahinur Ergun öyle güzel replikler yazmış ki onlara, o an ortalarına oturup ikisini de teselli etmek istedim. Olgun Toker ve Deniz Hamzaoğlu’nun gönlüne
sağlık… İkisi de hayranlıkla izlediğim adamlar ve iyi ki varlar!
İkinci 13’lüğün şanına yakışır, çok güzel detaylarla
örülmüş, büyük kırılma noktalarını arkasında bırakan bir bölüm izledik. Hayat
Şarkısı, 27. bölüme doğru uzanırken heybemizde bir sürü güzel şey birikti.
Ve ardımızda 26 haftayı bırakmışken bıkmadan usanmadan
söyleyeceğim bir şey var: Cem Karcı, sen muhteşem bir yönetmensin! O topuk
tıkırtılarıyla açılan jenerik, Uçurum’da kurduğun dünya ne kadar büyük bir
heyecan verdiyse bana, şimdilerde kat kat heyecan duyuyorum kurduğun dünyayı
izlerken. Güzel yüreğine sağlık, iyi ki varsın!
Memo'm... <3
Hülya'nın kalbi Mehmet... Ve şimdi Hülya'nın kalbi ürkek bir güvercin gibi ellerinde... Annesinin, babasının, beraber büyüdüğü insanların o halini görünce korkan, ağlayan, sesiyle ortalığı inleten, kalbimize oklar saplayan Mehmet bir güvercin misali uçacak. Ama yine gelecek Mehmet, güvercinler uçar gelir yuvalarına. Haftaya gidecek olsa da yine gelecek elbet...
Tüm ekibimizin emeklerine sağlık, binlerce kalp! Reyting
listesiyle keyfimiz katlansın, nicelerine olsun...