“Kapında günlerim
Seni üzmek için gelmedim.”
Aşk en güzel böyle anlatılırdı. Yoksa anlatılamaz mıydı?
Yeni bölümün etiketi aslında bütün bölümün özetiydi. Aşk affetmek miydi?
Affeden aşıklar mıydı? Sevda sadece Yiğit’in değil hepsinin yüreğine düşmüştü.
Bir önceki bölümde balo heyecanına slayt gösterisi damgasını vurmuştu. Yani
kısmen. Ne de olsa Tuna tam zamanında Deniz’in yardımına koşmuş, yine
kahramanlığı yapmıştı. Nasıl? Ne kadarından Deniz’in haberi var? Gibi sorular
kafanızı karıştırmasın. Zira o taraflar boyunuzu epeyce aşar.
YiDen öpüşmesini önceden görseydi Deniz'i yine kurtarır mıydı?
Tuna Ertürk yine görevini layıkıyla yerine getirdi de… O son
kareyi önceden görseydi yani Deniz ve Yiğit’in öpüşmesinden haberi olsaydı yine
Deniz’i kurtarır mıydı? Belki bölümü izlemeseydim kolaylıkla hayır cevabını
verebilirdim. Yalnız bölümü izledikçe Tuna’nın neden Tuna olduğunu bir kez daha
anlıyorsunuz. Bakın Tuna gibi olmak ne demek birkaç maddeyle yazıyorum.
1. Tuna gibi olmak demek; sevdiğinize sevginizi onu
kırmadan gösterirsiniz.
2. Tuna gibi olmak demek; başınız sıkışırsa… WTE
(Wolverine Tuna Ertürk) yardımınıza yetişir. (Yani aklıma ilk o kahraman geldi.
Hani yaraları da iyileştirme özelliği var ya muhtemelen ondan.^^)
3. Tuna gibi olmak demek; sevdiği karşılıksız, deli
gibi sevmek demek. Örneğin; Deniz, Yiğit’i seviyor, bunu herkes biliyor. Tuna
buna rağmen seviyor. Adam güzel seviyor be.
Tuna en çok da yardım ediyor. Deniz’in masum halini
kullanmadan yardım ediyor. Kötü niyetli düşünelim. Sevgili olma maddelerini
kendine göre değiştirebilirdi. İrem’i sevgili olduklarına ikna etmek için çaba
göstermezdi. (Tamam oyun bile olsa, İrem de Deniz’in zuzusu.) Deniz, evine
geldiğinde istediğini yapabilirdi. Kötü niyetin en iyi niyeti çift kişilik
yatağında tek başına yatırmazdı. Ayrıca sabah kahvaltı hazırlamasa da Deniz ona
çıtını çıkarmazdı. İşten atılma konusunda tek dersten geçmesi için kendini
Öğretmen Dünya için paralamazdı. Bundan hep sevmekten, çok sevmekten. Yalnız
şunu da şuracığa bırakıyorum. Tuna gibiler hayal ürünüdür. Gerçeklerinin bulunmaları
çölde su bulmak gibidir. Bulan şanslı insanları tebrik ederim. (Bulan var mı
ki?)
"Sevmekten nefes alamamak" İsimli eser
Tuna gibi olmak da var da Yiğit gibi aşka düşmek yok mu
diyenler mi var? Bu bölüm Yiğit anladı, büyüdü, karar verdi. Madem ilk aşk diye
dolanıyordu Deniz ile öpüşmesini neden İrem’e söyleyemedi? Bu kadar kolay mı es
geçti? Yiğit, asistanı kıskandı. Tuna’dan intikam almak istedi. Hatta hatta
öyle ki Tuna’yı yok etmek istedi. Yoluna çıkmasın, önüne geçmesin istedi.
Nişanlısı Tuna ile dans ederken öylece bırakıp gitti. Ötesi var mıydı? Evet,
evet birazdan oraya da geleceğim. Mesela bir arkadaşınız var, aranız çok iyi ve
onun sevgilisiyle mutlu olmasına sevinirsiniz. Siz de sevgilinizle
mutlusunuzdur. Hep beraber yemek yemek, sinemaya gitmek, dolaşmak. Bunlar en
güzel ve normal durumlardır. Oysa Tuna ve Deniz’i gören Yiğit her dakika
mutsuz. İçi acıyor, etinden et kopuyor. Karşı tarafın ilişkisi hasarlı, zararlı
olabilir; ama buna yardımın dokunabileceği kadar el atabilirsin. O da
isterlerse. Yiğit Deniz’in kendisine ait olmasını istedi. Nişanlı olmasına
rağmen. “Kalbinin sesini dinle ve öyle karar ver.” diye haykırdım Yiğit’e.
Dinledi, yolunu öyle çiziyor. Nasıl mı? Deniz ile otelde kaldığı gece enerjiliydi. Güzel
sesinden çıkan nağmeler ne kadar da hoştu. İrem de kaldığında “Huysuz nemrut
ihtiyar gibiydi.”
Yiğit gece kaldığında anladı mı yalanı? Ev arkadaşın var mı
diye sordu? İrem’in bir yalanını daha yakaladığı için mi sabah usulca kaçtı
nişanlısının yanından? Öyle ya ben olsam merak ederim, didiklerim. Gece odaları
dolaşırım veeee bütün resimleri görürüm. İstifa etmesi de Deniz Aslan’ı
öğrendiği için miydi? Belki de nikah işlemlerini hızlandırma çabası da ondan.
(Fragmanda gördüğümüz sahne.) Haftaya şenlik var, şenlik. Neyse ne diyordum.
Yazı devam ediyor...