Ahaaa!
Valla Yasemin, Sarp’ın kız arkadaşı oldu. Dürümler çarpsın! Oldular, resmen
oldular! Hayırlı olsun, Allah tamamına erdirsin inşallah! ^^ Ne kadar tatlış bir
çift oldular. Baktıkça bakasım geliyor. Aşka özlemle bakan bir çift.
Birbirlerini güzel güzel kıskanan, minik minik flörtleşen… Sevdim, çok sevdim.
(İsteyen herkesin başınaaaa, amiiiiiin!)
Yalnız
artık Sarp’ın işi çok daha zor. İş yerinde Cem, Sarp’ı dozunu her geçen gün
arttırarak yeterince darlıyordu zaten, sağ olsun. Bir de Cem’in Yasemin’in
etrafında dolanma halleri var. YaSa için hangisi daha büyük tehlike diye
düşünüyorum da… Cem? Ev ahalisi? İkisi birden? Zaten Ayten de Yasemin’in sesine
tahammül edemiyormuş, baksanıza! O halde sorunun cevabı ikisi birden! Beş-altı
bölüm önce Cem’i daha küçük oyunlar peşinde ve pasif buluyordum, ne yalan
söyleyeyim. Bölümler ilerledikçe Cem’in oyuna kontrolsüz girmesinden tuhaf bir
zevk almaya başladım. Yasemin için savaşan Cem ve Sarp! Kulağa ne kadar hoş
geliyor! (Seçil de arayıp bulamadığımı Cem’de bulacağımı düşünüyorum.) Ayten’ciğim
de kaynana mode on yakında! Ohh, eğlenceye geliiiin! : )
Ex-damat... is... back!
Aşkı
saklamak çok zor. Yüzündeki o anlamsız gülümsemeden, kırmızı yanaklardan,
olaylara yaklaşımlardan bir şekilde insanın paçalarından akıyor. Bir de Yasemin
gibi Sarp gibi aynı evde yaşıyor ve birbirinize âşıksanız, aksiyona gelin! Yasemin,
Sarp ile birlikte aralarındaki ilişkiyi bir süre kimseyle paylaşmama kararı
aldılar. Zor anacım, zor!
Aynı
evde, çiçeği burnunda bir çift. Ulu orta kıskançlık da yapamıyorsun. Sarp da
garibim merak ediyor o kadar ünlem ne diye? Ben sana söyleyeyim Sarpcığım:
Zılgıt geliyor, zılgıt ünlemi! Daha dakika bir, gol bir Yasemin’in Sarp’ın
üstüne bu kadar gitmemeli diye düşünüyorum. Sonra bu adamlar neden kaçıyor?
Ders çalışmak için ne kadar güzel bir ortam.
Bu
aşk meşk işlerinde Gül, Yasemin’e göre nispeten daha “cool”. En azından Kemal’i
eskisi kadar süründürmüyor. Artık Gül de Kemal de birbirlerine karşı kartları
açık oynuyorlar. Bu güzel bir şey. GülKem’e mutluluk böyle böyle gelecek diye
düşünüyorum. Özellikle Seçil’e karşı güçlerini birleştirip savaşan #GülKem
rocks!
Yalnız ben Ayten'in gözündeki bir damla yaşa kıyamıyorum, onu ne yapacağız?
Ahmet
ve Ayten cephesine karşı bir soğukluğum geldi, nedense. Sanırım onları da hep
mutlu ve mucuk mucuk sevgi dolu görmek istediğimden. Tartışan Ahmet ve Ayten,
aşka olan inancımı sallıyor. Mesela Ayten, Ahmet’ten hiçbir şey saklamasın
istiyorum. Başı sıkıştığında ilk Ahmet’i arasın. Varsın tartışsınlar ama hep
yan yana olsunlar istiyorum. Zaten en son her şey Ahmet duyuyor; bir de Ayten
gizli kapaklı işler yapmasın. Ayrıca “Ahmet kim ki?” lafını katiyen kabul
etmiyorum! Ahmet, bizim canımız!
Eee, yeni işini ne ile kutluyoruz, Lütfü?
Ay,
az kalsın unutuyordum: Lütfü’cüğümün dolmuşçuluktan sonraki yeni işin hayırlı ve de uğurlu olsun. Aslında
Lütfü, şapşik hareketler yapmasa, elinde bastonu ve tok bir ses tonu ile süper
otopark mafyası olur. Sonra kazandığı paralarla hayır işi yapar. Lütfü Escobar!
Nermin’in suyu ısınan halleri de çok sevdim. Ancak on iki bölümdür Ayten’i
tanıyamamış olmasına da ayrıca şaşırdım. Ayten’ciğim yer mi bu tehdit
numaralarını?! Adamın saçını başını yolar demeye kalmadan…
Hasan
Dede’nin tüm bölüm boyunca hastaneden kaçmasına ne diyorsunuz? Fuzuli masraf mı
yoksa “Ya bir şey çıkarsa?” korkusu mu? Ya bir şey çıkarsa?
Her nefesin kıymetini bilmek için süre hesaplamak mı gerekir?
“Mal sahibi mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi,
Mal da yalan mülk de yalan ,
Var gel biraz da sen oyalan.” Hasan
Dede, “gitmek” ile ilgili konuştukça aklıma Yunus Emre’nin bu sözleri geldi. Geldikçe
de ciğerime büyükbaş oturdu. Oyalanıyoruz işte. Tüm bu oyalanma halinde en
büyük zenginliğin gülümsemek olduğunu hatırladım. Hangi para birimi sıcacık bir
gülümsemeyi satın alabilir ki? Hangi miras sevdiklerinle ettiğin iki güzel
sohbetin yerini tutabilir? Aklımızdaki kalbimizde taşıyabiliyoruz, kalbimizdeki dilimizde karşı tarafa dökmek ne kadar çok olabilir ki? (Burada "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!" diyorum. Sarp'a. Korkak mısın sen?)
Canım
@banboz ya, kendisine bayılıyorum. Neden? Çünkü ağıııır, hıçkırıklıııığğ drama
girmeden nasıl da bağlıyor hikâyeyi. Hasan Dede’nin turp gibi olmasına çok
sevindim. Bakalım, Sarp’ın yediği haltlardan sonra da bu kadar sağlıklı
kalabilecek mi? En azından akıl sağlığı konusundan şüphelerim var. Neden böyle
düşündüğümü de şöyle açıklayayım:
Cem
ile Sarp arasındaki işin renginde artık para konuşuyor. Hasan Dede, kendi
eliyle, bile isteye, uzaktaki ışığı görür gibi olduğu için mirası Sarp’a verdi.
İyi mi etti kötü mü etti, ne zaman görürüz derken Sarp, Yasemin’in eski evini
Cem’e kaptırmamak için kendini müzayedede buldu. Evi aldığı için sevinecek
miyiz, önümüzdeki bölümlerde izleyip göreceğiz. Ancak benim fragmandan
anladığım kadarıyla haftaya şenlik var!
Sarp şu anda mutluluk kusuyor! Hehehe
O
zaman hemen haftaya gelsin!
*
Çok
güzel iki bölümü art arda izledim. Emeği geçen herkesin o güzel emeklerine
sağlık. Kalp, kalp ve kalp!