Arkadaşlar İyidir’in altıncı bölümüne “Çare Yok” etiketiyle başladık. Bölüm devam ettiği
ve bitene kadar geçen süre zarfında; Gizem’in çaresizliğinin vermiş olduğu
yalnızlığa ortak olduk. İlk defa bu bölümde, Gizem’in sahnelerinin azalmış
olduğuna şahit olduk. Bu konuda, Gizem’in anlatacak hikâyesinin bittiğine
inananlar yanılıyorlar. Hikâye öyle bir hâl alacak ki şu günümüzü arayacağız. Bu nedenle altıncı bölümü geçiş bölümü olarak nitelendiriyorum.
Hayatıma lanet ettiğim günlerden birinde yine ben!
Günler haftaları devirdikçe,
önümüze gelen yeni bölümlerde Candan’ın, hikâyenin akışını ne denli
değiştireceğine şahit oluyoruz. Gizem’in, Salih’e yaptığı telefon oyunundan
sonra uyuyan güzel uyandırdı. Candan için büyük, dünya için küçük olan bu koz; rüzgârın yönünü değiştirecek. Gizem her ne kadar hayatın sillesini yemiş gibi
gözükse de, küçük bir balıktan öteye geçemez. Plânı Candan’ın devralmasıyla
birlikte duygular ve tepkiler daha şiddetli hâlde yol alıyor. Sonunda hem Salih hem de
seyirci Candan'ın aklında dolaşan kırk tilkiden birini öğrenmenin rahatlığına
kavuştu. Seyirci olarak bizimkisi belki de en rahatı ve acımasız olanı. Candan'ın, Salih’e biçtiği beş
milyonluk bedel, büyük bir zarafet gösterimiyle(!) yarısına indirilmesi, Yılmaz
ailesinin hem bütçesini hem de birbirlerine duydukları koşulsuz güven yapısını sarsmaya başladı. Şu ân için, Ayşe’nin tepkisini pek göremesek de zamanla saygı ve sınırsız
hoşgörü bağını koparacaktır. Üstelik, bu şekilde de kalmayacak. Ayşe elbette
– Seda’nın "tesadüf eseri" öğrendiği gibi
– bir gün, Yasemin ve Alkın’ı da öğrenecek ve o zaman, Yılmaz ailesi hiç
istemeyeceğimiz sonuçlara bedel ödeyecek.
Türk insanı için namus ve
şeref önemli unsurlardır. Her ne kadar Batı kaynaklı düşünsek de; örf ve
geleneklerimiz itibari ile Doğu kültürüne yatkınlığımız fazladır. Yasalarımız,
anlayışımız bundan ibaret gelmektedir. Sadece halkımız için değil, kadınlarımız
için de bu şekilde devam etmektedir. Candan kocasından sonra, yaşadığı
psikolojik çöküntünün enkazı ile hislerini köreltmek için alkolü kendine dost
bildi. Ânlık dahi olsa, tüm sorunların bir köşeye fırlatıldığı şimdiyi ve
geleceği düşünmeden yaşamak istedi. Dert yok. Tasa yok. O ân ve sadece hoşça vakit
geçirebileceği mekân var. Bir de en sıkı dostu içkisi! Biliyor ki, o kapıdan çıktığında unutmak istediği her
şey; ama her şey yine beynine istilâ edecek.
Ufo mu o?
İşte, o akşamlardan birinde
ve yine bir araba yolculuğunda, tüm sıkıntısı içini kor gibi sarıyor. O
cendereden çıktığında ise düşündüğü şey; ciğerine yakıcı oksijeni çekmek! Böyle
zamanda şans yanımızda olur. "Şuna bir tekme de benden gelsin" der. O ân tek dileği sakinleşmek iken hayatına heyecan
katacağını bilemezdi. Yalnız karakoldan biraz erken bıraktılar. Sanırım tüm gece orada kalacak zanneti.
Anneni daha nerelerden toplayacaksın?
Telefon çalıyor ve anneniz arıyor. Size karakolda olduğunu söylüyor. Üstelik basit bir sebepten de değil! Gizem'in hiç istemediği o ânda, hiç istemediği kişilerin arasında böyle bir habari almak Gizem'i yaralıyor. Hayat
kadını damgası görüp polisler tarafından parmaklıklar arasına girmek; bir kadın
ve anne için oldukça güç. Candan için de öyle! Gizem’in patlaması ise Merve’ye denk geliyor.Yaşadıkları o kadar zor ki, bir başkasına şüphe ile bakması kaçılnılmaz oluyor.
*Başrollerinde Çolpan İlhan ve Sadri Alışık'ın oynadığı Yeşilçam filmi