Çünkü AŞK!
Özdemir kızları, kuzularım ya… Ne dertlerini birbirlerine ne de başkalarına açabiliyorlar. Yasemin’in daha kısa vadede, daha temiz halledilebilecek bir dert. Ama Gül… Gül’e bazen yükselip bazen üzülüyorum. Bu aralar, üzülme kısmındayım. Aslında düşününce… Ben neden Gül’e üzülüyorum ki, diyorum? Aslında Seçil’e üzülmeliyim. Seçil’in ucuz numaralara düşmüş haline üzülmek, Gül’e üzülmekten çok daha mantıklı geliyor düşününce. Üstelik hastalıklı bir şekilde Kemal’e âşık olan da kendisi. Allah şifasını versin.

Seçil, hikâyeye dâhil olduğunda a-ha demiştim, zeki-kötü geldi. Ama bildiğimiz ucuz numaracı birisi çıktı. Koşa koşa “Gol bonom ovlologomo botordo” diye Gül’ün evine koşması tam ucuzluğuna yakışır bir hareketti. Hıh… Gül’ü bilen biliyor. Ailesi, arkadaşları, Kemal… Seçil’in attığı iz, Gül’ün üzerinden elbet çıkar, peki Seçil’in yaptıkları? Kırk hamamda, kırk tas su dökünse bile… Bu neyin hırsı Seçil, hangi mahallenin manyağısın sen? Sanki Hasan Dede bilmiyordu, Seçil’in söylediklerini Lütfü ve Nermin’e hatta çok daha fazla kişiye, davulla zurnayla yetiştirmeyi. Kemal ile konuşmak en doğrusunu yaptı. Her zaman olduğu gibi. Kemal, Gül’ü korumak adına hastaneden ayrılmak için bir adım attı. Attı atmasına da... Empati: Ben olsam kalır, savaşırdım. En azından hastalıklı bir aşktaki savaş ile aşk gibi aşktaki savaş farkını görmüş olurduk.

Yalnız Gül, Kemal’i çağırdığında Kemal’in nasıl ağzı kulaklarındaydı!? Erkek işte!

Seçil’den sonra “Pardon da sana n’oluyor?” çemkirmemin ikinci sırasında Cem var. Ya bu Cem değil miydi Yasemin’i gelinliğiyle yolun ortasında bırakan. Acaba Cem, babasından izin almadan nefes alabiliyor da bizim haberimiz mi yok? Hayır, Yasemin’e aynı binada çalışmalık iş teklif ediyor da…

Kar yağacak, kar! Siz üstü açık arabada gezintabii!
 
Ayy, yeter aşk, meşk işleri hani nerede komedi, dediğinizi duyar gibiyim…

Adeta aşırı bir mutluluk patlaması ^^

Gülümse Yeter’in kendi alanındaki her konuda olduğu gibi komedide de bir önceki bölümün hep bir üstüne çıkıyor. Hasan Dede’nin Civanlar ile Özdemirler’i yarışa sokması süper fikirdi. Tabii Civanlar ve Özdemirler normal iki aile olsaydı. ^^ Hasan Dede taktı, çalıştıracak. Çalışsınlar çalışmasına da bunların astarı yüzünden daha pahalıya gelecek yalnız Dede’ciğim, benden söylemesi. Güya bizim tontişler dükkâna müşteri çekeceklerdi. Sonuç: Kırtasiye masrafı üzerine mahalleye dağıtılan kek, börek.

Nedendir bilmiyorum Emre'nin yaptıkları hala radarıma girmiyor. Aslında geldiğinden bu yana birçok iş onun başının altından çıktı. Seçil de hikayeye sonradan girdi ama onu hemen benimsedim. Emre'yi neden sallamadığımı ise anlamadım. Aslında kendisi gerçek bir Özdemir. Çok ilginç. Neyse...

Özdemirler ile Civanlar arandaki yarışın sonucu ne olursa olsun benim aklımda hep bu satırlar kalacak:
 “Koş vatandaş, koş her şey indirime girdi,
Şimdi bizde piston aşağı indi!”



***

Şimdiii elimizde neler var, bakalım:

-Sarp, tam da önemli bir şey diyecek gibi oldu. (Hepimizin tahmin ettiği şeyse acilen demeli.)
-Hasan Dede bilmeyerek (belki de bilerek) ağzından bir miras lafı kaçırdı. Özdemirler ile miras arasındaki ilişki Pavlov ile köpeği arasındaki ilişkiye benzeyecek. Kesin harekete geçecekler. Ve kesin yine başlarına bir dolu şey gelecek. Ve kesin bir sonraki bölüm çok daha eğlenceli olacak.

Önümüzdeki hafta gecikmeli olarak izleyeceğim, ama siz kaçırmayın. Bana da anlatın! Bayılırım spoilerlı izlemeye. ^^ Sonra yine bu sayfada buluşalım.






BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER