Oya-Bora’nın
Sevmek Zamanı parçasını bilir
misiniz? Durun, bir dakika kısaca hatırlatayım. Orada derler ki:
Al aşkım beni yanına dalmışım
sarhoşluğuna
Bir ömrü senle aşalım al uçur beni
sonsuza
Kaybetmek varsa ne çıkar
Aşkta yer yok hiç korkuya...
Resmen
bizim Yasemin’i anlatmış.
***
Girizgâhtan
da anlaşılacağı üzere bu haftanın gönlümde yıldızı parlayanı aşktaki korkusuzluğuyla Yasemin oldu. Yasemin'den başlayarak bölüm yorumumuza başlıyorumç
Gülümse Yeter’in
karakterini ya geçmişten gelen hislerim sevip, sonradan hayal kırıklığına
uğradım ya da her zaman olduğu gibi “Ne iş bu? Bi’ anlayalım bakalım?” diye yola çıkmıştım. Yasemin de “Ne iş?” tayfasındandı. Ama şimdi bakıyordum da “Kaybetmek
varsa ne çıkar?” cesaretiyle kalbimi kazandı. Her şeyden önce ailesinin içinde
bulunduğu gerçeği kabul etti. Evet, Gül de etti ama Gül’ün bu durumu kabul
etmesi şaşılacak bir şey değildi. Önemli olan Yasemin profilindeki bir kızın
kabul etmesiydi. Eşyaları satıp, herkese hediye almaya başladığı gün gözündeki
ışığı gördük ama değil mi?
Bu sahneyi aklımıza not edelim.
Sarp’ın,
Yasemin’in öpücüğünü reddetmesine ne diyorsunuz? Sarp’ın gönlünde Gül var, evet
ama tepkisi bana bir tık sert geldi. Acaba sokağın ortasında öpmesine mi
takıldı? ^^
Yasemin,
Sarp’a olan hırsıyla evi temizlerken, hepimiz Yasemin’den bir şeyler bulduk,
değil mi? Çünkü ideal bir Türk hanımı için temizlik yapmak olsun, efendime
söyleyeyim, toz almak olsun bir çeşit terapidir. Hatta diziler, dizilerimiz o
kadar uzun ki bir yanda terapi amaçlı temizlik yaparken diğer yandan dizi
izleyen arkadaşlarım var, ben size onu da getireceğim. ^^ Eline sağlık Yasemin’ciğim,
temizliği annene bırakmadın ve sen yaptın, cansın! Nermin’in bir de temizlik
yaptığını düşünemiyorum. Özdemirler keşke hep zengin kalsaymış da Nermin’ciğim
o mutfağa girmeseymiş. O nasıl yemek ya?? Sigarayı, alkolü mozaikledikleri gibi
onu da mozaikleselermiş ya?! İşin abartısı bir yana, Hasan Dede, kimse “durmasın”
diye Nermin’i mutfağa soktu ama kötü fikirmiş. Durarak daha az masraflı oluyor bu
Özdemirler. Hep evde dursunlar. Yoksa komple hastanelik oluruz.
Yav he he katildeğilsin, he!:)
Kuzum,
canım Ayten’im Nermin’in yaptığı yemekten Hasan Dede zehirlenince nasıl da
kendini sorumlu tuttu. Vicdanından öptüm seni Ayten! İnsanlık hali olur öyle
ani rahatsızlanmalar, Allah dermansız dert vermesin. (Bu bölüm de Ayten’i
kayırdım, çok şükür.)
Soğanında vitamini kabuğunda. Zaten bunlar hep fazla vitaminden!
Tabii
bölümü izlemden yorumu okuyanlar asıl olayı bilmiyor: EMRE GELDİ! “Euheuheue
Emre de gelmez herhalde!” dediğim Emre, Lütfü’nün oğlu Emre, Japon ile Kıvırcık’ın
erkek kardeşi olan Emre geldi. Emre karakterinin de diziye dahil olacağını
duyunca “Oh my God!” bölümde Barış Aytaç’ın enerjisiyle Emre’yi görünce “Oh
cool!” dedim. İlk bölüm misafir sayılır, çok elleşmeden hoş geldin Barış Aytaç’a
hoş geldin, diyor başka bir konuya geçmek istiyorum. (Define işine haftaya bakacağım.)
Yazı devam ediyor...