Yüreğin yüreğimi alsın içine, kocaman bir dünya olalım!
Evlilik teklifinin ardından işe ailelerin dâhil olacağı da belliydi. Yaşananlar düşünülünce aileleri ikna etmenin hiç kolay olmayacağını da elbette biliyorduk. Kendi adıma ben Rıza Bey’in “Kızımı emanet edeceğim adamın gücünü görmek istiyorum. “ diyerek Sinan’ı soktuğu sınavı beğendim ama Meliha’nın Pelin’i aşağılamak için giriştiği saçma mücadeleden hiç hoşlanmadım. Biri, kızı için kaygılanan baba duyarlığını sezdirdi. Diğeri “Bu kız, oğluma iyi gelir mi?” merakı yerine kendi küçük dünyasında, kendi basitliği ölçüsünde yok yerleri neyle silersin, yok kahveyi nasıl yaparsın saçmalıklarıyla rahatsızlık uyandırdı. Hazır aklıma gelmişken senaristlere bir sorayım: İlk bölümlerde görmüş geçirmiş, geleneksel, olgun ve evlatlarını her şeyden çok seven bir kadındı, Meliha. Onu ne ara bu kadar itici, zalim ve çarıklı bir kadına dönüştürdünüz ki siz? Elbette Pelin’in oğluyla ilişkisine hoş bakmayacak Meliha, elbette evlenmelerini falan istemeyecek; bu konuda hiç itirazım yok ama keşke bunu oğlu için kaygılanan anne duygusuyla yapsaydı. “Benim sözüm ne olursa olsun dinlenecek çünkü ben öyle istiyorum.” despotluğu ve sevimsizliğiyle değil!

Hazır konu iticilikten açılmışken bir parantez de Başak için açmak istiyorum. Baştan beri Başak & Bülent ikilisine bayıldığımı, Başak’ın doğallığını çok sevdiğimi söylemiştim. Ne zamanki Bülent, evlenme teklif etti; bizim kız parmağına yüzüğü taktı içinden çirkef bir cadı fırladı. Hele bu bölüm; evlilik ve düğünle ilgili detaylarda yaptıkları o denli abartıldı ki yirmi bölümün Başak fanatiği Sinem, “Benden bu kadar!” noktasına gelip o sahnelerin büyük çoğunda başka işlerle uğraşmaya başladım.

Komedi abartıdır, altını çizmektir biliyorum ama benim bildiğim, bunu izleyenin gözüne gözüne sokmak yerine 'abartmıyor'–muş gibi yaparak vermek işin doğrusudur. Sürekli gözlerini belerterek bakan, ter ter tepinen, 7 yaşında çocuğun bile yapmayacağı kapris ve şımarıklıkları art arda sıralayan Başak’ı görünce insan evlilikten soğur. Bir bravo (!) da Başak’ın bu denli çirkinleştirilmesine gelsin. Peygamber sabrı nedeniyle Bülent’e de kocaman alkış tabii…

Hüznüm de sevincim de senden gelsin!

İkinci dev sorunumuz da malum, Rüzgâr… Bu bölüm neyse ki suratını çok az gördük. -Yokluğunda dizi aktı valla, benden demesi.-  İki kritik noktada çıktı karşımıza. İlkinde, çok şükür, Sinan ilk defa onun deliliğine bizzat şahit oldu. Bunun için Ceyda’ya teşekkür edeceğimiz kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi ama helal olsun, diyorum; Ceyda, Ceyda olalı bir fare yakaladı. Üstelik ben o ilaçları Pelin’e getiren Ceyda’nın art niyetli olmadığına da inandım. Kadının kendince bir dürüstlük anlayışı var, sanırım. Pelin’in ona inandığını gördüğü için borç ödedi diye düşünüyorum.

Sinan, Rüzgâr’dan bir kez kuşkulanmaya başladıysa taş, yokuştan yuvarlanmaya da başlamış demektir. Yalnız bu noktada Rüzgâr’ın “Hayatımın üzerine yemin ederim ki kaybedeceksin Pelin!” tehdidi açıkçası beni ürküttü. Ceyda’nın kurusıkı tehditlerine benzemiyordu ve oradaki “Hayatım üzerine.” vurgusu bana ilginç geldi. Bu tehdidin ilk adımı da Rıza Bey’e olup biteni anlatmak oldu. Sayesinde yalan krizi sonuçlanacak.

Final sahnesinde Meliha’nın büyük bir çiğlik hatta bundan da öte terbiyesizlikle Pelin’in yüzüğünün fiyatına takması Rıza Bey’i de delirtti elbette.

Öyle ya da böyle ben yalanın açığa çıkmasına çok mutluyum. Biliyoruz bunun ardından büyük bir kriz gelecek. Sinan’ın kırmızı çizgisi “Para meselesi.” Borcu Pelin’in kapamış olmasını asla hazmedemeyecektir.

Bülent, Pelin’i yarı yolda bırakmaz ve mutlaka plandaki rolünü itiraf eder ona da hiç şüphem yok ama bu itiraf da Sinan’ı Pelin’e döndürmez. Pelin, alıştığımız üzere, yine Sinan’ın peşinden koşup binlerce defa özür dileyecek. Üstelik bu kez dilemeli de… Sinan vereceği tepki de sonuna kadar haklı… Ancaaaakkkk bir detay var: Pelin de haklı… O noktada kim olursa olsun Pelin’in yaptığını yapar. Sinan’ın bunu kabul etmeyeceğini bildiği için de olayı çözüp bitirene dek yaptığını gizler. Pelin’in en büyük yanlışı Bülent’in de onu cesaretlendirmesiyle gerçeği açıklamakta gecikmek oldu. Rüzgâr da bunu kullandı ama Rüzgâr’ın elindeki tek koz buydu. Yani bir tek mermisi vardı onu da attı.

Pelin ve Sinan’ın arası elbette er geç düzelecek işte o noktadan sonra yuvarlanmaya başlayan taş hızlanacak ve Rüzgâr’dan da kurtulacağız diye düşünüyorum.

Gelecek bölüm Pelin’in Sinan’ın peşinden koşması ve Rüzgâr’ın zevkten dört köşe olmuş hâlde bunu izlemesiyle geçecek gibi geliyor bana. Umarım Rüzgâr konusunda artık oyalamaya gidilmez; yalvaran Pelin, affetmeyen Sinan bölümleri uzatılmaz.

İzleyicinin pek fazla sabrı kalmadı gibi geliyor bana, benden söylemesi…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER