Görünmezlik iksiri içtiğimi düşünüyorum bazen. Ne kadar
elimi kolumu sallarsam sallayım kimse beni görmüyor; ne kadar bağırırsam
bağırayım sesimi kimse duymuyor sanki. Acaba rüya mı görüyorum diyorum, ne uyku
halindeyim ne de uyanık. Rüyamda da kimse beni fark etmiyor, gözümü açtığımda
da durum aynı. Ve tüm bu halin kümülatif toplamına “kötü gün” diyorum. Ama ne
demiş Mevlana: “Güzel günler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin!”
***
Birazcık melankolik bir girişin ardından
Gülümse Yeter’in altıncı bölümü için
güzel günler için atılan ilk adım diyebilirim. Tabii bu durum nereden baktığıma
da bağlı ve kesinlikle Kemal’in oradan bir yerlerden bakmıyorum.
Bu görüntü ile ilgili yorumumu kendime saklıyorum.
Madem elimizden ilk Kemal’in adı çıktı onunla
başlayım. 28 yıllık hayat tecrübeme göre: Erkekler için “aşk” hep daha ağır yük
gibime gelmiştir. Üstelik Gül ve Kemal için daha dün bir, bugün iki ne çabuk âşık
oldular derken Kemal’in eski eşiyle müşerref olduk. Seçil! Seçil, çantasında
sadece kendi hikâyesini değil; Kemal’in de geçmişini getirmiş. Çok da iyi
etmiş. İzlediğim işlerde orijinal sayko tipleri severim. Hele bir de zekiyse,
tadından yenmez. Seçil’de de o ışığı gördüm. Kemal’in de Gül’ün de analarından
emdikleri sütü fitil fitil burunlarından getirir. Kaldı ki Seçil, korkmadan ve
rahat bir şekilde yalan söyleyebilen, eşini, eşinin en yakın arkadaşıyla
aldatabilen bir kadın. (Kemal bile aldatılmış, düşünün. Isısısısıs.)
Savaşın topuk seslerini duyuyor musunuz?
Kemal de Seçil de hem zeki hem de kötüler. Kemal’in ne
kötülüğünü gördük diye siz sormadan ben söyleyeyim: Bir gerçeği saklamak
ve/veya eksik söylemek ile yalan söylemek arasında hiçbir fark yok bence. Geçmişini,
Gül’den saklayarak Gül’ün süperheyecanlıüberkeyifli hayatına tüy dikti. Gül de
kandırıldığına yansın. Gül için çalıştığı hastane, sadece meslek ya da Kemal
aşkını ifade etmiyor. O hastane artık bir savaş meydanı olacak. Herkes için!
Gül-Kemal-Seçil üçlüsünün savaşında en çok merak ettiğim şey ise Gül’ün bu
duruma ne kadar direnebileceği.
Gül için,
Civanlar’ın evi de bir savaş meydanına dönüşür mü diye düşünürken Sarp ve Gül’ün
o tatlı konuşması geliyor aklıma. Sarp (şu an için) Gül’ü tüm kötülüklerden
koruyup kollayacakmış gibi duruyor ama gönül işi tabii bunlar belli olmaz.
Yazı devam ediyor...