Havanın yine çok sıcak olduğu, işlerin tamamlandığı mis gibi Pazar akşamında kalbim küt küt atarken ekran başına oturdum. Ben her ne kadar oturdum desem de siz bakmayın bana. Hemen hemen bölümün çoğunu ayakta izlediğimi söylüyorlar. Sahi siz de yeni bölümü beklerken heyecanlanıp, reklam aralarında bile koltuktan kalkmamak için savaş veriyor musunuz?(Ciddi ciddi merak ediyorum.^^)
Esas kızımız ile melek görünümlü şeytan İrem’in kapıda karşılaşmayacağını itiraf edelim hepimiz tahmin etmiştik. Öyle pat diye ortaya çıkarsa kime sayıp söveceğiz. Kiii o konuya da detaylı değineceğim. Pamuk kalpli Deniz eczaneden aldığı ilaç poşetini biricik Tuna’ya teslim etti. Evet, evet haklısınız. Hani İrem’in yardım isteyip de masada tek başına bırakıp gittiği Tuna! Yetiş Tuna her zamanki gibi Deniz kıza yardım etti ve yine kahramanımız oldu.
Kime göre kahraman?
Tuna’yı severim. Hem de pek çok severim. Deniz hatırına Yiğit’e yaptığı yardımları da es geçemem. Yalnız canımın içi Tuna, bitanecik ponçik Tuna’m. Sen ne yaptın be tatlım? Yiğit’e yardım diye girip, odanın altını üstüne getirip, daha çok mahvettin. Odada yalnız kaldın diye tanımadığın adamları odaya almak nedir ah deli çocuk? İçindeki çocuk büyümesin eyvallah. Enerjin hiçççç ama hiççç bitmesin o da tamam. Hasta bakmaya gidip misafir çağırmak nedir? Misafir, misafiri sevmezmiş. Ev sahibi hiçbirini sevmezmiş. Sözünü duymadın mı? Neyse ki gece her şeyden habersiz ateşler içindeki Balcı Yiğit, soyadıvari sabah BAL gibi davrandı da olaysız geçti. Orijinalinde “Penti” diye adlandırılan sahneyi merak edip, belki de bölümü izleyememiş olanlar için şunu söylemeliyim. Penti işi “Don Kardeşliği”ne dönüştü.^^ Bornozu da üzerine bonus olarak verildi. Şu mükemmel selfie şovlarını da buraya bırakıyorum. Bakıp bakıp moraller yerine gelsin.
YiğTu Selfie mod 1
YiğTu selfie mod 2
Hastalar iyileşti mi?
Yiğit kısmen iyileşti de geceden ıslanan Deniz tedbirsizlikten şifayı kaptı. O kadar yağmurda ıslanıp üstüne Yiğit’i düşünmek için çok sevmek lazım çok. O yüzden dedim ya “Hastalıkta sağlıkta Deniz Aslan.” İçinde hem sevgi hem anaçlık durumu hakim. Maşallah kızımıza. Bir an kendimi düşündüm. Hem ıslanmışım hem ilacı 15 yıl önce sevdiğim adama almışım. Haydaaa nereden çıktı şimdi bu iş? Beni sürekli aşağılayan o adam değil miydi? Kurtardım, bir zahmet Gazi’nin geçen gün Yiğit’in yanında gördüğü kadın alsın ilacını. Yapsın çorbasını. Yok yok kıskanmıyorum. Asla trip atmam. Hayır, bu kadar düşününce madalya mı takıyorlar bana? Yoksa Yiğit ertesi gün evlenme mi teklif edecek? Hiç romantik düşünmeye gerek yok. Tuna’yı vekaleten gönderdi yanına. Bak sen hapşırıklarla baş başa kaldın, tüm ofisin diline düştün. Virüslüymüşsün gibi davranmalar başladı. Şimdi siz Yiğit Bey soğanı getirdi masasına koydu diye Yiğitciğimmmm Balcığımmm diyorsanız tarafınız değişmiştir. Ve ben bunu hiç yakıştırmadım. Yiğit’i kurtardı, o da kendince teşekkür etti, bitti. Yüz göz çizilen soğandan aşk anlamı çıkarmayın. Sonra üzülüyorsunuz. Canım Tuna, daha çok Tuna, en birinci Tuna var da kızımız kendine geldi.

Orada duracağına soğan salatası yapsaydık ya^^
Başka bir kahramanımız daha vardı…
Go Flamingo hareketlenmeye başladı. Gerçi muhteşem Ela-Eda-Vera üçlüsü henüz aktif olamadı. Cemal, Yiğit’in sırdaşı olmuştu. Buket de bu hafta Cemal’inin hasta olmaması için elinden geleni yaptı. En azından iç açıcı konuşmaları iyiydi. Lakin daha çok ses versin, kendini göstersin. Mesela önünde mükemmel Asena örneği var. Kadın geçen hafta olmayışıyla, bu hafta tek sahnesiyle “Burdayımmmm Go Flamingoseverler” dedi. İdolsün, Asena’m… Gahraman Gazi, Neşe’nin kahve makinesini Deniz kızın yardımıyla öyle güzel tamir etti ki mest olduk. Böyle hareketlerle aşka gelin…
Yazı devam ediyor...