Yalnızlık paylaşılmaz!*
Bu dizide âşık olan, gönlü pırpır eden Yasemin Özdemir yapmışlar, çok da tatlış olmuş. Yasemin’in yüreği kaynıyor. Sarp’ı görmek istiyor. Neden? Çünkü aşk görmek hatta dokunmak ister. Ama aşırı aşk ile bencillik arasında bir sınır olmalı, ne dersiniz? Yasemin özünde bencil mi değil mi, bunu ilerleyen zamanlarda yine konuşuruz yine ama kötü niyetli değil ya! Sarp’ın gönlünü almak için mutfağa girmesi bile insanlık için küçük ama Yasemin için büyük bir adım. Kek olur, olmaz, ilkinde olmaz, ikincisinde olur, bunlar önemli değil. Niyet iyi, bir de yol yordam öğrenir, kaş yapayım derken göz çıkarmazsa ooo tadından yenmez.

Yasemin artık “Ben yalnızım!” da demez umarım. Çünkü “Yalnızlık paylaşılmaz!” Paylaşılsaydı o piknik, o hediyeler…

Herkes yalan bir sizsiziniz gerçek dediğim çiftim, çiftimiz, canımız: Ahmet ve Ayten. Onların romantizmi de böyle. Üstelik hiç bitmeyen türden. Üzerlerine yorum yapmıyor sadece şu görüntüyü bırakıyorum:

Bu görüntüye 10 saniye bakınca içiniz huzur doluyor!

Geçtiğimiz hafta Cem’i sevmek için bir neden arayıp bulmuştum ve sonuna eklemiştim: Cem ile Sarp çatışması tepelere çıktığında aynı düşünür müyüm, bilemiyorum. Evet ya, Sarp’ı seviyorum ama tam karşısındaki Cem’i de seviyorum. Nedeni çok açık: karaktere inanıyorum, o kadar!

Tehlike, hell yeah! 

Cem, zaten alttan alttan annesi ve babasını gazlıyordu. Sarp’tan kurtulmak istemesinden normal bir şey yok da Cem’ciğim sen bırakmamış mıydın Yasemin’i yolun ortasında, gelinlikli haliyle? Ne yârden, ne serden geçmek, Cem için söylenmiş demek ki! Ailesini karşısına alamıyor ama Yasemin’in etrafındaki Sarp’tan da kurtulmak istiyor. Hoş, Sarp’tan kurtulmak için Cem’in ekstra çaba sarf etmesine gerek yok. Sarp, Yasemin etrafındayken tek başına başını belaya sokabilecek kapasitede bir delikanlı, maşallah! Yasemin’in de üstün gayretleriyle kendini kovdurmayı başardı. İdeal insan modeli prototipine nazar değdirdim resmen!

Dürüstlük en büyük erdemdir: O kek yenmez!

Kendine karşı dürüst olmak… Milyonlarca kez, çeşitli sebeplerden yazmış, söylemişimdir. Hayatımın düsturu olduğu için Sarp ve Yasemin’in konuşması vesilesiyle bir daha yazayım. Hayattan aldığım en büyük derslerden biridir kendime karşı dürüst olmak. Bazen şaka ile karışık, bazen sinirlenerek, bazen de ağlayarak hep kendime doğruyu söylemeye çalışırım. Eğer bunu ben yapmazsam, başkası gelir yapar ve o zaman darmadağın olurum. Yasemin’in bugüne kadar, yaşadığı hayatı da göz önünde tutarsak, kendine karşı dürüst olmaya ihtiyacı olmamış. Bu yüzden Sarp’ın söyledikleri belki de fazla ağır geldi. Lütfü’den adam olur mu bilmiyoruz ama kıvırcık kızı Yasemin’den olur.

Paylaşmak... hayatı...

Bu bölümün de en kilit noktalarında tabii ki Hasan Dede vardı. Aslında herkesin evdeki varlığı Hasan Dede’nin iki dudağının arasında. Hasan Dede’nin bir lafıyla hazırlanan valizler, bozulan moraller; başka bir lafıyla yerini sevince bıraktı. Çünkü Hasan Dede olmak bunu gerektirir.
 
Yorumumun sonuna geldiğimde elimizdekilere söyle bir bakıyorum ve en çok Kemal’i bekleyen zor günler, Civanların evindeki süper şenlikli günler ile Yasemin’in pırpır atan kalbini görüyorum. Peki, siz ne görüyorsunuz?

***

Zaman ilerledikçe masalımız da büyüyor ve biz daha çok inanıyoruz. İnandıran, herkesin eline, koluna, emeğine sağlık. <3
 
*Özdemir Asaf

 






BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER