Bana cıvıl cıvıl
şarkılar söyleten bir hikâye(ydi) N'olur
Ayrılalım. Sonları severim ben, vedaları, ayrılıkları… Zamansız olanını
da severim, apansız olanını da. Vuslat beklerken hasrete düşürenini daha çok
severim hatta. Ama söylenecek daha çok şey varken veda etmeyi ben bile
sevmiyorum… Cıvıltılı şarkılar veda makamına döndü şimdi, ansızın.
Dizilerin kısa
sürenlerini de severim aslında, bazı yollar, bazı hikâyeler kısadır, kısacık.
Ve gücünü de o kısalıktan alır. Ama sözünü söyleyecek zaman ve yer bulamayınca
bir hikâye, ardından bakakalmak düşüyor bize sadece. Oysa yanıtlanmamış tonla
sorumuz vardı ve şimdi yenileri var. 'Neden en azından bir final şansı
verilmedi?' diye soruyoruz mesela. Ve evet, biliyoruz bir yanıtının olmadığını.
Daha İnadına Aşk'ın acısı geçmemişken
aynı yerden yediğimiz ikinci gol bu.
Jenerik şarkısındaki
gibi, "ezik büzük, ufacık, sığıntı [gibi]" kaldık buralarda şimdi… Ve
"Şarkıların canı cennete gitti…"*
Cuma akşamları eve dönerken böyle umutlu ve neşeliydim ben de...
Oysa benim bile
henüz söylemediğim cümlelerim vardı N'olur
Ayrılalım için. Mesela kocaman bir alkış gönderecektim saçma sapan
kıskançlık krizlerine girmeyip sevdiği kadını istemeye gelenlerle beraber
oturan, "benim için değil, kendin için 'hayır' de abine; bir erkeğin seni
kurtarmasını bekleme" diyen bir adam yazan senaristler Ayşe Ferda Eryılmaz ve Nehir Erdem'e… Öyleyse teşekkür
seansına geçeyim buradan: henüz hikâyesine vakıf olamadığımız ama her
sahnesinde güldürmeyi başaran 'Reji 1' Serdar Kötük'e, iticileşmeyen
karakterler yarattıkları için Duygu Karaca, Meriç Başaran, Bahtiyar Engin ve Hilal
Uysun'a, omuzundaki kocaman kameranın yükü yetmezmiş gibi Azize'nin vicdan
yükünü de paylaşmaya çalışan Efe'ye kattığı ruh için Hüseyin Gülhuy'a, Yusuf
gibi bir kütüğü ince ince oynayıp canımızı sıkmadığı için Osman Karakoç'a,
dizinin en keyifli karakteri Temmuz'a belli ki keyfini çıkara çıkara can verip
kankamız olan Nilperi Şahinkaya'ya, dünyanın en gıcık adamlarından biri olan
Turgay Atalay'ı bile sevdirmeyi başaran Gürgen Öz'e, güzel sesi ve etkileyici
bakışlarını esirgemeyerek bize uzun zaman hatırlayacağımız bir Ulaş Vardar
bırakan Aras Aydın'a, hem "yazık star" hem de "yüzyılın
zamparasını dize getiren kadın" olabilen Azize'yi falsosuz oynayan Nilay
Duru'ya, beş haftadır zihnimde ara ara soru işaretleri oluşturan ama bu haftaki
sahil sahnesinden sonra "acaba dram çekse nasıl olur" diye düşündüren
yönetmen Yusuf Ömer Sınav'a ve içimdeki kıpırtıyı körükleyen müzikler için
Yıldıray Gürgen ve ekibine… Ve ismini saymamın mümkün olmadığı bütün set ve
post-prodüksiyon ekibine sonsuz teşekkürler…
Ranini.tv diliyle,
hepinize ferah feza yeni işler dilerim, her birinizin takipçisiyim bundan
sonra…
*Gökhan Tepe - Veda Makamı