Birlikteyken şahaneler!
İki tezat duyguyu aynı anda yaşamak, genelde tarifi imkansız bir hissiyata sürükler insanı. Ömer, her şeyin bir oyunla başladığını anlayamayacak kadar kör olmasın. Ve yine aynı Ömer, her şeyin bir oyunla başladığını bilip de susacak kadar sahtekar olmasın, lütfen! 

Hemen herkesin tahmin edebileceği bir şeydir, ortada bir sır varsa, genelde sezon finalinde ortaya çıkar. O yüzden, Kiralık Aşk sırrının da, 52. bölüm'de çıkacağını az çok kestirebiliyorduk. Ne özette, ne de fragmanlarda sırra dair hiçbir detay bulunmaması, bu ihtimali sorgulatsa da, kendimi bir şekilde hazırlamıştım. 

23. bölüm'e kadar, sırrı hep bir gün hatta bir an evvel Defne'nin söylemesini istemiştim. 23. bölüm'de bankta, Defne kendini o kadar anlatamadı ki o zaman Defne'yle olmayacağını düşündüm bu işin. Bu sırrı, cümle kurmayı bilen, anlatım yeteneği olan birisinin anlatmasını istemeye başladım. 28. Bölüm'de Ömer o kadar içten, "Anlat bana, sorun neyse beraber çözelim." dedi ki, o an Defne anlatsaydı da kabulümdü benim. Ama anlatmadı... Ve 29. Bölüm'de Defne de kendini ifade edişlerinde bir problem olduğunu Ömer'in karşısında kabul ederek, benimle hem fikir oldu. Sonunda da Ömer "Ben bulucam Defne" dedi ve havada asılı kaldı konu, veya biz öyle sanıyoruz.



52 hafta boyunca, öyle yollardan geçtik ki, tam "Ömer affeder ya" diye düşünürken, daha büyük sırlar katıldı Kiralık Aşk oyununa, daha fazla çamura bulaşıldı. Ömer'in köşeli yanları törpüleniyor diye düşünürken; sır büyüyordu. Sır yine küçülür gibi ya da Defne ve Ömer ayrılmaz bu saatten sonra gibi olduğunda, Ömer'in köşeli yanlarının törpülmediğiyle yüzleşiyordum. Bu bir cendereydi ve bitmek bilmiyordu. Sırrın ortaya çıkmasını çok fazla istiyor ama aynı zamanda da Ömer'in vereceği tepkiden gerçekten de korkuyordum artık. 

Oyun, Defne'nin Neriman'a parayı ödemesiyle asla bitmemişti benim gözümde. Ne zaman ki Ömer her şeyi öğrenir, ancak o zaman oyun bitti diyebilirdim. Ve evlenmeden, Defne'nin Ömer'e her şeyi itiraf etmesini gerçekten çok istiyordum. Defne'ye de yakışan buydu. Yalnız yakıştığı için de değil, bu sırrın altında ezildiği ve olmadığı birine dönüştüğü için de istiyordum bunu. Dolu dolu seven saçmalamayan Defne'yle, Ömer'in aşkını görmek istiyordum. Deniz'iydi, Sude'siydi, Fikret'iydi, Neriman'ıydı bir yandan; Ömer'in Defne'yi anlamayışları bir yandan beni gerim gerim geriyordu. Gerilmek istemiyordum, ne yalan söyleyeyim; sıkılmıştım da. 

Evet; Defne'nin evlenmeden her şeyi anlatmasını istiyordum. Lakin evlenmeden beş dakika önce değil. Tezatlık burada daha fazla oluşuyordu içimde. Çünkü Ömer, nikah masasına giden gelin ve damat yolunda bunu kafasında nereye nasıl koyabilirdi? Her şeyin bir usulü, yolu, yordamı vardır hani Defo'cik bildin mi? Durun durun böyle olmayacak ben başa sarıyorum. 

Bölüm genel olarak, hızlı ama kendi içinde yavaş bir bölümdü. Açıkçası hamam kavgası, ufak aksilikler, bitmek bilmeyen bekarlığa veda partisi gibi detaylara, düğünümüz var diye bayılarak katlandım, -bazen böyle de olabiliyormuş- o yüzden tezat duygular besleten 52. Bölüm'ü gerçekten sevdim.



Defne ve Ömer birbirlerini hiç ayrılamayacak kadar çok seviyorlar. Ömer; gurur denen şeyi asla yapmıyor. Bugün geldikleri noktada, pişmanlıkla geri adım atabiliyor her defasında. Neriman ve Türkan'ın kavgası üzerine, "kızı vermiyorum" diye direten anağneye, saygıda kusur etmeyip, Defne'yi kaçırmayı kafasına koyabiliyor. Çünkü Ömer için, ayrı kalmak diye bir şey söz konusu bile değil. Lakin; kız evi naz evidirden hallice bir Defne var karşımızda. "Anağnemi çiğneyemem, bir şey görmüştür o, evlenmiyoruz." diyebiliyor. Defne'yi ne kadar anlasam da, anlayamıyorum. Aynı mantık doğrusunda buluşamıyoruz, yine, yeniden. Çünkü; Ömer'le yaşadıklarını azıcık düşünse, anağnesini ikna etmenin bir yolunu bulur ama öyle kestirip atmaya içi elvermez diye düşünüyorum ben. Reste restle karşılık veren Ömer de, altta kalmıyor ve kısa vadeli bir evlenememe sorunuyla karşılaşıyoruz. Ama tüm bunların içinde, "Yap istediğini yap, seni alayım kafamın üstünde taşıyayım." diyen Ömer İplikçi için, kocaman bir kalp bırakıyorum buraya.



Günün sonunda yaklaşık bir seneye yakın süre sonunda, "Özür dilerim" dökülüyor Ömer'in dudaklarından. Gurur denen kötü alışkanlığı bir kere bırakabildiği için, gerisi de kolay oluyor kanımca. Defne'nin kapısına geliyor, sorunu beraber çözebilmek üzere bir adım atıyorlar. Zaten bunların hepsi naz niyaz. Farkındayım da, ne gerek var modundayım sadece. İki kişi kacaklar, o yüzden onlar da ne kadar gerilseler de sakinlikle altından kalkabilmeye çalışıyorlar. Hatta belki 3 kişi... Remziye Teyze, Saadet Teyze, Kazım Amca gibi sorunları da; gönüllerin prensi Ömer İplikçi, bir dokunuşuyla çözüyor. Çünkü; adam zengin hayatım, 27 kişilik odalar, uçak biletleri koymaz ona. Defne istesin, jet bile gönderir Manisa'ya, yeter ki evlenebilsinler de bi' artık! 

Ömer'in, gelin ayakkabısını tasarlayıp, Defne'nin önüne koyuşlarına da diyecek tek kelime söz bulamayabilirim mesela. Bu kadar ince ruhlu olmak zorunda, çünkü yaradılışı böyle. Unuttuk hepimiz, o Ömer İplikçi başından aşağı, bir kova limonata döküldüğü için, gelinliği mahvolan ve bu sebeple ağlayan sevgilisini, bakışlarıyla sakinleştiren adam, aynı zamanda. Usulca yaklaşıp, dünyanın ve parasının sonu gelmediğini Defne'ye hatırlattığı sahne, bölümün en dokunaklı ikinci sahnesidir benim için. 



Bayıldığı gelinliğe Ömer sayesinde, sonunda kavuşuyor Defne. Her şey yolunda ve bi o kadar da güzel. Ömer bir prens, Defne bir prenses kadar mükemmel. DefÖm de bir masal kadar büyüleyici aynı zamanda. Böyle bir sahnede ancak iç geçirilir, başka da bir şey yapılmaz sanırım.


Daha kaç kez aşık olur bir insan aynı kadına ya da aynı adama?

Ömer, Defne'sine "Bundan sonra hayatımız böyle olacak. Bütün bu kalabalık dağıldıktan sonra biz kalacağız, ikimiz. Hayatımız boyunca birlikte olacağız. Aynı günü, aynı geceyi, aynı ömrü paylaşacağız birlikte. Mutluluk ve güvenle... Yıllar geçecek, eskimeden, eksilmeden yaşayacağız. Yine birlikte. Ve ben hala kendimi şanslı hissediyor olacağım, yanımda sen olduğun için. Senle bir olabildiğim için. İyi ki varsın!” diye dile getiriyor hislerini.


Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER