Bahri Baba’nın peşinden gidip
karakola teslim olan ekibin ona olan sonsuz bağlılıkları ve Poyraz Karayel’de her
zaman bayıldığım sıfır kan bağı ile baba-oğul olma hali zaten ağlamamak
için titrettiğim alt çenemi özgürlüğüne kavuşturmuşken, üstüne Taşkafa’nın Ümran için kurduğu ‘Bir ömür bekleyecekmiş, hem de beni’ cümlesi ile
iyiden iyiye dertlendim. İnanıyorum ki sevdiği insan tarafından sevilmeyi normal karşılayan, mevzuya sakince ayak uyduran adam âşık değildir, Taşkafa bunu bize bir kere daha anlattı. Sen
birine hakikaten âşıksan, onun seni sevmesine, o kadar muhteşem bir varlığın
nasıl olur da seninle birlikte olduğuna her gün şaşıracaksın. Taşkafa, sen de
bu yüzden canımsın. Bahri Baba’nın en sadık evlatlarından Sema geldi yine hepsini birden kurtardı hapisten de bu aşklar yarım kalmadı çok şükür.
'Hoşçakal baba. Kızın Sema'dan bu kadar.'
Sema, ah Sema. Dizinin en güçlü kadını, Bahri Baba'nın sağ kolu, Sefer'in gözünden sakındığı Sema'sıyla bu şekilde vedalaşacağımızı hiç hesaba katmamıştım açıkçası. Sefer'e olan aşkını, hastalığını ve Bahri Baba'yı kurtarmak için savcıyla birlikte olmasının ağırlığını taşımakta zorlandığı açıktı ama Sema'nın her koşulda çok güçlü olmasına o kadar alışmışım ki, böyle olacağı aklıma bile gelmemişti. Çemberimde Gül Oya'da Zarife annesinin mezarının yanı başında ölümü beklemeye başlamıştı ya, onu hatırladım bir de mezar sahnesinde. Zarife gibi beklemedi ama Sema, pat diye gitti Sefer'in yanına.
İsa ve Albay'a dandiklikten nasıl da öldüğümüzü anlatan Poyraz'ın cümlelerini ne kadar sevdiysem, bir o kadar da anlamsızlıklar,
mantıksızlıklar ve dahi ‘Ne gerek vardı?’ diye düşündüklerim, Neşet’in o merdivenlerden
fırlaması gibi dev ‘Oeehh’ dediklerim oldu. Madem sezon finali gelmiş çatmış,
bunlardan bahsetmeye değmez ama artık. Poyraz'ın kendisini öldürmeye yeminli adamlara doğru karanlık bir ormanda yürürken yaptığı ve boğazımıza bin düğüm bıraktığı veda monoloğuna, 'Ne ilginç, anneleri hep kadınlardan seçiyorlar' diye başlayan sözlerinin her kelimesine bir paragraf yazarım da, kalbimize yazık, daha da hırpalamayalım. Ayşegül'ün, Sinan'ın ve hepimizin gözyaşları arasında kafamıza çivi gibi çakılarak biten ikinci sezonda da emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Yazana ne kadar teşekkür etsem az. Hala aklım almıyor Poyraz'ın ölmesini, o yüzden Poyraz'lı mı Poyraz'sız mı bilmem ama üçüncü sezonda şimdiden iyi
seyirler dilerim.