Kırıp döküp, çekti gitti Ömer. Ardındakileri hiç
düşünmeyecek kadar bencilce davrandı. Kendi doğrularına bu kadar vefalı
davranabilmek de işin sırır olsa gerek. Kırıp döktüğü sadece eşyalar da değildi. Hayatında bir şeyler yolunda
gitmeyince de aynı şeyi yapıyor, sevdiklerini kırıp geçiriyor. O nedenle Defne’nin
evi toplamasını bekledim hep. Ömer’in hayatını yoluna sokarken, o kadar
fedakarlık yaptı kendini o kadar çok kanattı ki… O küçük cam kesiği yaşadıklarının küçük bir örneği oldu. Ve en güzeli, en içimi cız
ettireni Ömer’i gördüğü ilk an, ona “hoş geldin” demesi oldu. Karşılıksız koşulsuz bir sevginin,
özlemin belirtisiydi.
Karşısında ise, Defne’nin bilerek onun canını
yakabileceğini düşünen, önünü göremeyen ya da görmek istemeyen, bir Ömer İplikçi vardı. Hal böyle olunca insan
ister istemez düşünüyor, çok sevmeler, artık benim “içim” oldu demeler hep laf
mı diye? Her şey bir yana Defne’nin iyi niyetinden şüphe etmesi, o kadar acı ki…
Ev mevzusu aklıma geliyor, Defne’nin Ömer’in iyi niyetinden şüphe etmemesi
mesela…
O konuşma anında sadece “Defne, yüzüğü çıkar ve git, Defne
git, lütfen kendini bu kadar ezdirme ve git!” dedim. Çok istedim o yüzüğü
çıkartma fırsatını Ömer’e vermemesini. Çok isterdim haklı nedenleri varken
haksız olmak için elinden geleni yapan Ömer’in kalakalmasını… Olmadı.. Lakin
gelecek için tek bir temennim var. Eskiden olduğu gibi kolay barışmalar, hemen
yelkenleri suya indirmeler görmek istemiyorum. Dimdik ve kararlı bir Defne
görmek istiyorum. Ömer İplikçi acılar içinde ve yalnız kal istiyorum. O
kadar yalnız ve Defne’ye kadar hasret kal ki, sır açığa çıktığında gıkını
çıkartmadan devam edebil hayatına. Zira fazlası ile şımarık bir çocuk gibi
davrandın bu sefer.
Nasıl kıyıyorlar sana be Defocik?
Bu hafta için söylenecek daha çok şey var, ancak elim bu
kadarına gidiyor. Ancak değinmezsem üzüleceğim iki şey daha var ki, onları anmamak
haksızlık olurdu.Birincisi Yasemin. Yasemin bu hafta o kadar saygı duyulası
hareketler yaptı ki… Derya’ya ağzının payını verip, Defne’ye destek oldu. Oldum olası sevdim zaten onu, kendini bilen,
güçlü kadınların bir nev-i sembolüdür, Yasemin Kayalar. Geçmişini seven,
hatalarını dahi kendi yolunu açan birer görevli olarak düşünen kadınlar böyledir
ve genelde karşılarına hep Sinan gibi cılız bir rüzgarda yön değiştiren,
kendine güveni olmayan erkekler çıkar.
Sinan, İso’nun Yasemin’i hala çok
sevmesinden rahatsız oldu. Oldu çünkü, İso’nun aşkının kendinin ki kadar güçlü
olmamasından korktu. Geçmişine bu kadar saygılı yaklaşabilen Yasemin’in
cesaretine ve güvenine sahip olamayacağını anlayınca
korktu. Son olarak, Sinan Sude’ye
dönerse de şaşırmam, köpekler gibi pişman olsa da. Çünkü her iki ihtimalde de
korkularını, karşısındakine bırakıp, gitmeyi tercih edecek.
Son sözüm ise Neriman’a.
Çok ihtiyacım vardı onu böyle sıcak ve şefkatli görmeye. Defne o kadar yalnız o
kadar çaresiz ki, onu pamuklara sarıp saklamak istiyorum Neriman. Lütfen çok
örselendiğini anladığın ve itiraf edemesen de çok sevdiğin Defne’ye hep böyle
sarıl hep kucak aç.
Herkese sabır dolu bir hafta diliyorum, malum mucizeler öyle pat diye önümüze düşmüyor^^