17. Bölümle ilgili yazmaya başlamadan önce geçen
hafta yazmak istediğim ama unuttuğum bir teşekkürüm var. Yenilenen jenerik. Ulan İstanbul ekibi… Çok güzelsiniz
be!
Esra’nın
soğuk nefesi
Kısa bir hatırlatma yaparsak, bir önceki bölüm
Ceyhun ve Esra ikilisi Dayımız Dodo’yu enseleme beklentisiyle Nevizadeleri
takip etmeye başlamışlardı. Bu yol onları tezgâhın ortasına kadar getirdi.
Bahadır, bunaldığını bir anda kendini dışarıya atmış ve Ceyhun ve Esra’nın
apartmana doğru geldiğini fark etmişti. Ceyhun, Bahadır’ın adeta bir paniği,
bir atağıydı. Atağa kalktı. Ekip, Kutalmış ve adamlarını laboratuvarda bırakıp
Superman gibi bir üst katta Clark Kent’e dönüştü adeta. Tabi o sırada Ceyhun ve
Esra Kutalmış’ı tepeledi. Ohh, iyi de oldu. Pis zehir tacirleri! Bir bakıma boş
atıp dolu tuttular. Ceyhun, adamları yakaladıktan sonra onları Esra’ya bırakıp girdikleri
apartmanın içinde turlarken kendini mevlidin içinde buldu.
Hem dua hem silah mı? (Dikkat! Ağır kamu spotu
içerir.)
Bir Türk geleneği olan “kapı önünde konuşmacılık”a
yeni bir boyut getiren Ceyhun apartmanın kapısında Nevizadeleri aklınca
sıkıştırmaya başladı. Ardından da Esra. Esra’nın “Bir suç mahalli ve
Nevizadeler.” cümlesine karşılık Karlos’un “Memleketteki bütün hırsızları
yakaladınız, biz kaldık, bizi takip ediyordunuz.” cümlesi bence vurdu, gol
oldu.
Ördek yiyip, haram yemeyen Nevizadeler.
Ceyhun’un durumun aslını açıkladı. Yani aslında
Doğan’ı aradıklarını, Nevizadelerin Doğan’ı sakladığını düşündüğü vesaire. Tripte bir dünya markası olan Nevizadeler Ceyhun’a
triplerini de attı. Görünüşte Ceyhun inandı sayılır duruma, cepte.
Ama Doğan’ın kaçtığına inandırmak da farz
olmuştu artık. Bahadır, güya İsveç’ten gelen çakma bir kart hazırladı. Ertesi sabah
İsveç’ten karta herkesten önce Esra atmaca gibi atladı. Oltaaa! Canım sen ister
inan, ister inanma. O pis soğuk nefesini de lütfen Nevizadelerin ensesinden
çek. Paralar mı? Ooo daha Kutalmış’tan çantayı alır almaz
ceplere doldurdular. Görev başarıyla tamamlandı.
Sevilay’ın
Kokusu
Eski defterleri kapatan Nevizadelerin hedefinde
bu sefer Sevilay Karam vardı. Finans sektöründe yapılan dolandırıcılıklar… Hımm… Burnuma tezgâh kokusu geliyor. Bu Sevilay tipitoşu, offshore hesapların hepsini boşaltmış. Gel
gör ki şirketin tüm yetkileri de çaycıda. Bak seeen! Bu kadın karizmaya oynayan bi tipti ve basın adamı fena yıpratırdı, çok açık. Bizimkiler planı yaptı. Yapılan planda kadının ağzından lafı alıp hem istedikleri
parayı alacaklar hem de çaycıyı kurtaracaklardı. (Plan "Vahit Akça" planına yakın gibi geldi. Görüntüler, kasetler, kobaylar. Bilemedim. Neyse.) Mesele kadını, avukatıyla bu işi
konuşurken kaydedebilmekti. Ama öyle sokakta çevirip konuşturabilecekleri bir
kadın da değil. Röportaj şart. Bahadır ve Tuncer gazeteci kılığında Sevilay ile
bir görüşme ayarladılar ve bilgiler masada.
Scent
Of A Woman (Kadın Kokusu), Al Pacino’ya Oscar kazandıran
efsane film ve tango sahnesi. Meğerse Sevilay da benim gibi hastasıymış o
filmin. E ne var yani arkadaşım. Elin Al Pacino’su varsa bizim de Kandemir
Nevizademiz var. Kandemir, gözleri görmeyen yazar Demirkan Asmalı şekliyle
Sevilay’ın ayaklarını yerden kesti. Tango zamanı!
Maşuka gördü mü bu halleri?
Maşuka bu halleri en azından şimdilik görmedi ama Kandemir, Sevilay’ın avukatıyla masaj salonunda konuşacağı gördü. Sıra Karlos ve Yaren’deydi.
Sevilay avukata masaj odasında dökülecekti, belli. Ama ilk önce eski masajcıları yok etmek
lazımdı. Belediyenin şaka ekibinden Tuncer ve Ferdi adamların icabına baktı. Ben
gülmekten bakamadım. Tuncer’in o hali. O ses tonu, o bıyıkları...
Lanet olası Federaller, aşkımı süpürmüşler!
Ferdi polis, Tuncer federal oldu masajcıları olay
yerinden uzaklaştırdılar. Masaj için hava güzel, zemin müsait hale geldi. Yaren
ve Karlos Uzakdoğulu masajcı oldular. Kuşdili falan güzeldi de, Karlos adamın kolunu
sökmeyecekti yerinden. Ne güzel konuşacaklardı. Şimdi doktoruydu, hastanesiydi.
Kagarlogos vege Yagaregenigin tigiplegere bagak.
Hastanelik olmaya en müsait kişi… Hımm… Bakıyorum…
Bence de post travma en çok Bahadır’a yakışırdı. Esra ve Ceyhun’un Nevizadeleri
takip ettiği gibi Nevizadeler de aynı heyecanla hastaneye kadar avukatı takip
ettiler. Ama aksilik aksilik üstüne. Sevmediğin ot burnunda biter misali
Ceyhun, Hayati, Cemile ve Gıyas da hastanedelerdi. Hemşire Yaren, paramedik
Karlos, en iyi polis Ceyhun, değişik Hayati. Bütün kızlar toplandık gibi. Yine
Sevilay ile avukatın konuşmalarını kaydedemediler. İyi olacak hastanın doktor ayağına gelir hesabı
Sevilay, Demirkan’ı aradı ve biyografi işini konuşmak için Ağva’daki evine
davet etti, fırsat ayaklarına geldi. Eve gittikleri Kandemir kamerayı
yerleştirdi ve Sevilay on air!
Sandalda
Aşk Başkadır
Yaren ve Karlos’un aşklarına bayılıyor, önlerinde
saygıyla eğiliyorum. Ne güzel cilveleşmeler onlar. Fırsatları kaçırmadan,
ortamlarını çok güzel ısıtıyorlar. Ama Derya ve Ferdi’de yine soğuk rüzgârlar. Yani
tatlı tatlı başladılar da… Sandalda Derya çok ısrar etti Ferdi’ye Kandemir
abiye söyleyelim de söyleyelim diye. İlk “çok âşık, dünyalara haykırmak istiyor”
gibi düşündüm ama Derya’nın açıklaması çok mantıklı geldi. Sonuçta dünürcülük bir
süre daha devam edecek Ferdi iyice delirecek ve bir gün Ceyhun gerçekten Ferdi’nin
elinde kalacak diye mi düşünmüştü. Kulağa çok mantıklı geliyor. Ceyhun
konusunun komple kapanması Kandemir’in de bu duruma razı gelmesiyle mümkün
görünüyordu. Bakalım artık!
“Sarılmak için önce yürek gerekir, kollar sonraki
iş.” Özdemir Asaf.
Mevcut çiftlerimizin yanında bir de çift olmaya çalışanlarımız
var. Bkz: Maşuka. Tuncer’in yazışlarına cevap vermeden Kandemir uuv Kandemiiir
diye dolaşıyordu yine. Ama Nevizadelerin de nerede olduğunu Tuncer’den öğrendi.
Ceyhun ve Şehriban’ı da peşine takıp ta Ağva’ya kadar gittiler. Yağmurdan
kaçarken doluya tutulmak bu olsa gerek. Tam tezgâh bitti derken kırmızı köşede
Şehriban, Ceyhun, Maşuka; mavi köşede ise Derya, görmeyen haliyle Kandemir ve
ak düşmüş saçlarıyla Ferdi!
Yine bir bölüm sonu, yine bir Ceyhun bakışı.
Şener Şen feat. Maşuka – Allah’ım kör et beni
Başlık neden "Tango
ve Nevizadeler" mi?
Bölümde de geçti ama ben ayrıca üzerinde durmak istedim. Kadın
Kokusu filminde Alpay Frank Slade, hata yapmaktan dolayı
tango yapmaktan çekinen Donna’ya şöyle demişti: “Tangoda hata olmaz. Tango hayata benzemez. Basittir. Bu yüzden de bu kadar
muhteşemdir. Hata da yapsan, ayakların da dolansa dans etmeye devam edersin." Tıpkı Nevizadeler de olduğu gibi. Düştüler,
kalktılar, ayakları birbirlerine dolandı ve böyle de devam edecek ama hedefe
ulaşana kadar, müzik susana kadar dans etmekten vazgeçmeyecekler.