Diren Songül, dayan Sema!
5 saniye bakınca tebessüm eden yalnız ben miyim?
Bölümü izlerken, endimi yeni sezonda neler olur acaba diye düşünürken buldum. Ne yalan söyleyeyim bir sezonu daha kaldırabilecek sabrım var mı, emin değilim. Ancak yeni sezon haberi gelince insan ister istemez “Ne olursa, o birinci sezonun tadını alır da heyecan yaparım?” diye düşünüyor. Sanırım Poyraz Karayel ile ilgili şikayetlerimin nedeni, bize fazlası ile gül bahçesi vaat eden, birinci sezondur. O nedenle hikayedeki tutarsızlıklara tahammül edemiyorum. Bu, çok sevdiğiniz bir şeyi önce size verip daha sonra geri almaları ile aynı mantık. Ancak genel olarak bölüm içinde içimi acıtan ve iki kelam etmek istediğim birkaç nokta var.

Poyraz Karayel ekibinin kesinlikle mutlu günlere bir alerjisi olduğunu düşünüyorum. Sefer-Sema’da ağlattınız, Bahri-Despina’da tutukladınız ama artık Ümran-Taşkafa’yı yedirtmeyecektim ki yine olan oldu. Bütün bunları gördükten sonra Ayşegül ve Poyrazcım asla evlensin istemiyorum. Sakın sezon finalinde olası bir düğün ve aniden gelişen kötü bir olay ile klişeler denizinde beni bırakıp gitmeyin.  Neyse..


Kim derdi ki Songül tam da iyilik yaparken zarar görecek diye..

İlk olarak Begüm’den başlayalım. Şimdiye dek ne olursa olsun Sado’nun menfaatini herkesten öne koydum. Deli fişek dedim, bağrıma bastım. Mutlu sonları yavan bulan ben bile Sado’nun yedi kurşun yiyerek fantastik bir şekilde vurulduğu bölümde hıçkırıklar ile ağlamıştım. Yine aynı şekilde Songül’ün dizinin başına gelmiş en keyifli karakter olduğu fikrindeyim. Mesela Songül’e ben bir son yazacak olsam, diğer karakterlere dahi layık görülmeyen bir mutlu son yazardım. Aşık görmek isterdim herhalde Songül’ü, onu tüm bu yaptıklarına rağmen seven birine mesela.

Fakat Songül’e hep aynı yerden bakıyoruz, belki de kolaya kaçıyoruz. Songül’ün bu zamana kadar yaptıklarını birazcık unutalım. En nihayetinde aşık olduğu adam tarafından sevilmeyen bir kadın var karşımızda. Daha önce anlattıkları kadarından bildiğim kadarı ile de, babası tarafından yalnız bırakılanlardan... Bütün bunlarla Songül’ü iyilik meleğine çevirmeye kalkmıyorum ki zaten kendisi de istemezdi bence. Ne kadar kızarsanız kızın, Begüm’ün o haline bile üzülen, ona kucak açan bir Songül var karşımızda. Aşık olduğu adamın sevdiği kadına kucak açmak ve bunu gerçekten samimi duygularla yapmak her yiğidin harcı değil sanırım. (Aynı Songül’ün Begüm ile dalga geçmesini unutun şimdi, olay Songül’ü anlamak)

Begüm’ün gelişinin pek hayırlı olmadığı sinyalini aldık. Fakat ben, Songül’ün gözü önünde dan diye aniden intihar edecek diye bekliyordum. (Bu arada elbette olay güzel değil ancak hayatımda izlediğim en güzel intihar sahnesi İda filmindeydi, uygun bir yerde öyle bir uyarlama görmeyi bekliyorum ne zamandır) Hem Songül’e asla unutamayacağı bir anı vicdan azabı paketi ile armağan edecek hem de olası tüm suçlamaları ona bırakacaktı. Ben tüm bunların, Songül’e verilen hani şu merakla beklediğimiz ceza olduğunu düşünüyordum ki.. Öldürmeyen senarist yine öldürmedi.  Begüm “Yalnız gitmeem” diye diye yaptı yapacağını. Songül’ün elbette ki bu işten yırtacağını düşünüyorum daha doğrusu düşünmek istiyorum. Ne olursa olsun Songül şanına yakışır bir sonu hak ediyor ve Begüm’ün ona biçtiği son, o şana uygun değil.


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER